Ekolojik yıkımlar büyürken, ÇED süreçleri, prosedüre dönüşmüş durumda. Mart ayı içerisinde maden, JES ve kimya tesisleri gibi projelerin de içinde bulunduğu 390 proje için ‘ÇED gerekli değil’ kararı verildi
Ekolojik talanın önünün açılması için son yıllarda tarım, orman, maden ve zeytincilik faaliyetlerini düzenleyen yasa ve yönetmeliklerde birçok değişiklik yapıldı. Önce 2020 yılında Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 1 Mart 2022’de çıkarılan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve 5 Mart 2022’de yayınlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’le tarım, orman ve doğal alanlar tamamen ranta açıldı.
Bir ay da 390 ÇED kararı!
Çınan yasa ve yönetmeliklere dayanan enerji ve maden şirketleri, Türkiye’nin dört bir yanında talana girişmiş durumda. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına arka arkaya verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) dosyalara, aynı hızla ya “ÇED olumlu” ya da “ÇED gerekli değildir” kararları verildi. Bakanlığın ÇED kararlarını duyurduğu “eced-duyuru.csb.gov.tr” sitesine bakıldığında her gün onlarca ÇED kararının açıklandığı görülüyor. Haftada yüzleri geçen bu duyurular, ay sonuna kadar bini aşıyor. Sadece 2022 Mart ayında 1023 tane projenin ÇED dosyası sonuca bağlandı. Bunların 390 tanesine “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.
ÇED süreçleri prosedür oldu
Her gün onlarca projeye bölgede yaşayan halka ya da yerel yöneticilere sorulmadan onay veriliyor. Sadece 12 Nisan 2022 günü duyurusu yapılan 48 proje için 17 tane “ÇED gerekli değildir” kararı verildi. Yurttaşlardan kaçırılarak verilen kararlar arasında katı atık tesisinden kimyasal üretim yapan tesislere, rüzgar enerji santrallerinden Jeotermal Enerji Santralleri’ne (JES), hatta madenlere kadar birçok proje bulunuyor. Bu projelerde, bölgede yaşayanlarda oluşturacağı sağlık sorunlarının yanı sıra bölge ekosistemine vereceği zararlar araştırılmadan verilen bu kararlar, ciddi riskler oluşturuyor. Geçmiş dönemde önemli kararların alındığı ÇED süreci, bu yola bir prosedür haline getirildi.
Su ve gıda krizi
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Eş Sözcüsü Berna Babaoğlu, her gün onlarca proje dosyasının sunulmasının korkunç olduğunu söyledi. Bu dosyaların büyük kısmının onaylanmasının ise kabul edilemez bulduğunu belirten Babaoğlu, “Bu kadar fazla projenin onaylanması ya da hayata geçmesi ciddi sorunlar doğuracaktır. Özellikle iklim krizinin kendisini hissettirdiği bir dönemde bu talanın durması gerekirken, her gün yeni bir kırımla karşılaşıyoruz. Bunlar yaşanan su ve gıda krizini daha da büyütecek ve içinden çıkılamaz duruma getirecektir. Bunun için bu talana karşı durmak gerekiyor. Özellikle ‘ÇED gerekli değil’ diyerek halktan kaçırılan bu projelerin önünü kesmemiz gerekir” diye konuştu.
İnsanlar yok sayılıyor
Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel de, AKP iktidarının doğayı ekonomik kaynak olarak gördüğünü söyledi. Ekonomideki tükenmişliğin doğal kaynaklarla karşılanmak istendiğine dikkati çeken Engel, “ÇED gerekli değildir kararı alenen doğayı, o yörede yaşayan insanların iradesini dikkate almaksızın yok etme çabasıdır. Bugüne kadar verilen ‘ÇED olumlu’ kararlarının zaten yüzde 90’ı şirketlerin istekleri doğrultusunda geçmiştir. Buna dahi tahammül edemeyen halkın ne olup bittiğini anlamasını istemeyen, barbarca bir saldırı var. Yani burada ‘ÇED gerekli değildir’ demekle, bu bölgelerde yaşayan insanları yok saymaktan başka bir şey değildir” diye belirtti.
Mutlaka hesap sorulacaktır
Bu kararların bir kısmının yargıdan döndüğünü vurgulayan Engel, iktidarın bildiğini okumakta ısrarlı olduğunu biler getirdi. Bu kararların sonucunda tarım alanları, ormanlar ve meraların değerinin bilen, orada yaşayan insanların emeklerine saygısızlık yapıldığını ifade eden Engel, şöyle konuştu: “Buradaki insanları sanayiye, madenciliğe teslim ederek, bu insanların yaşam haklarını nasıl sağlayacaksınız? İnsanların ve doğada ki canlıların yaşam hakkını elinden alıyorlar. Bunun hesabını demokrasi mücadelesi veren, doğa mücadelesi verenler mutlaka soracaktır.”
Yüksek sesle itiraz edilmeli
Kuzey Ormanları Savunması üyesi Levent Büyükbozkırlı ise, sanayileşmenin sonucu olarak orman ve tarım alanlarına taş ocakları, madenler ve konutlar yapıldığını aktardı. Doğa üzerindeki bu baskıdan ÇED süreçlerinin de nasibini aldığını sözlerine ekleyen Büyükbozkırlı, “Dolayısıyla her yeni projede ÇED’lerden kurtulma çabası var. Doğa kıyımlarının önü böylelikle aşılıyor. Buna karşı en etkili yöntem kamuoyunu bilinçlendirmek. Geniş bir kamuoyu oluşturup bunların hukuk dışı olduğunu yüksek sesle dile getirmek gerekiyor. Karar vericiler üzerinde baskı oluşturarak ÇED kararlarının layıkıyla uygulanmasını sağlamak en temel görevimiz” diye konuştu.
Tolga Güney-İzmir / MA