• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
6 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar M. Ender Öndeş

Bataklıkta debelenirken

29 Haziran 2022 Çarşamba - 10:00
Kategori: M. Ender Öndeş, Yazarlar
Binip bir alamete, giderken kıyamete

Ender Öndeş

Yanlış hatırlıyor da olabilirim, İsmet Özel’e ait bir metinde okumuştum herhalde, “Bir sinekle, bir devlet başkanı arasında ne benzerlik vardır?” diye soruluyor ve şöyle yanıtlanıyordu: “Her ikisi de gazeteyle öldürülebilir!”

Demek öyleymiş bir zamanlar. Gerçi ondan da şüpheliyim ya, gazetelerin iktidar devirdiği filan tartışmalı şeyler. İktidarları insanlar getirir götürür, daha doğrusu onların şu ya da bu yönde koydukları irade ile olur o işler; ayrıca bu mağduriyet teorileri biraz da AKP’nin icadıdır, neyse.

Nereye geldik şimdi? Yeniden mi başladı kasetler filan. Başlar. İnsanların birbirlerine çıkar ilişkileri üzerinden bağlandığı organizasyonlarda kötü günler için malzeme biriktirmek altın kuraldır. Daha önce de oldu, oluyor, olacak.

Bir şeyin altını çizelim önce. Geçtiğimiz yıllarda bir Gezi yıldönümünde yazmıştım, yeniden yazayım. Gezi ile 17-24 Aralık hadiseleri, siyahla beyaz kadar birbirinin zıddıdır. Erdoğan her fırsatta bu ikisini bir arada zikrederek algı yaratmaya çalışsa da gerçek bu değil. Gezi, bizimdir, bize aittir, moda deyimle söylersek ‘yerli ve milli’dir. Sokağa çıktık, birbirimizin elini tuttuk, soluklarımız birbirine karıştı, omzumuzu başka -ve bazen hiç tanımadığımız- omuzların yanına koyduk, düşeni kaldırdık, düştük kaldırdılar, yürüdük. Ne istediğimiz bulanık gibi görünüyorduysa da aslında açıktı: Bu deli gömleğinden kurtulmak, nefes almak! Herkesin bir derdi vardı evet ama önce nefes almak! Adına ne derseniz deyin, bu bir özgürlük tutkusuydu. Böylece, herkesin birbirinin kuyusu kazma peşinde olduğu, herkesin cüzdanından başka bir şey düşünemediği bir peynir labirentinin duvarlarını yıkıp bir kurabiyeyi beş kişiye paylaştırmak için kendini paralayan çocukların evreninde bulduk kendimizi. Gezi buydu. Önünde, arkasında, sağında, solunda, karanlık hiçbir şey yoktu. En çok ondan nefret ettiler zaten, insanların ekmeğini de düşüncelerini de birbiriyle paylaşmasından, kendi kendisini yönetme kabiliyetini fark etmesinden nefret ettiler.

Sonra 17-24 Aralık geldi. Soğuktu, karanlık bir şeydi. Tamam, ‘bıbıcığım’lar filan eğlenceliydi belki ama şaibeli ve meşru olmayan bir şey vardı orada. Bizzat kendileri de çuvallar dolusu parayı aynı makinelerde saymış ve işler bozulmasa saymaya devam edecek olanlar, gözümüzün içine soktukları görüntülerle ahlak gösterisi yaptıklarında, kimse ceketini sırtına geçirip sokağa çıkmadı. Tersine, bir toplumsal hareketin ürünü olmadığı için ve bütün bilgiler gayrı meşru bir kaynağa dayandığı için, bütün o 17-24 furyası, ilginç bir şekilde tapelerde anlatılanların ‘meşrulaştırılması’ sonucunu doğurdu. Hatta AKP tabanının en az yüzde 50’si anlatılanların doğru olduğuna inandığı halde, umutsuzluk ve alternatifsizlik koşullarında tercihini değiştirmedi.

“Bu milletin koyun olduğu” teorileri de ondan sonra daha bir fena hortladı. Bu kadar hırsızlık, yolsuzluk koyduk ortaya, normalde herkesin ayağa kalkıp “yeter” demesi gerekir ama bak sen Allah’ın işine, 7 Haziran’da şöyle bir tökezledikten sonra AKP yeniden iktidar! Sen doldur kasetleri, yap kayıtları, sonra sal ortaya, vatandaş uyansın, sokakta ya da sandıkta, artık her nasılsa iktidarı göndersin, en nihayetinde de kırmızı halı üzerinden zatıâlilerinizi Beştepe’ye davet etsin!

Olmadı ama. Olmazdı da. Geçmişi bırakalım bir tarafa; bugün de olmaz. Daha dün kanımızla banyo yapmaktan söz eden bir faşist mafya şefi, ortaya daha bin tane pornografik kaset salsa, on bin tane hırsızlık, cinayet vakası patlatsa olacak olan şey, her skandalın bir sonrakini meşrulaştırmasından ve en nihayetinde ortada skandal diye bir şey kalmamasından daha fazlası değildir. Mübariz Mansimov o mesele şöyle değil de böyle demiş. Eee? Orhan Adıbelli diye biri mi öldürülmüş? Adını bile duymadım herifin, Allah rahmet eylesin; eeee, n’olmuş? Cem Küçük, 2015’te Kıbrıs’ta ne yapmış? Ay bana ne, n’apmışsa yapmış?

Çöp! Hepsi Çöp! Bildiğin çöp!

Bir şeyi öğreneceğiz önce biz; başka bir şeyi öğreneceğiz: Kendimizi!

Kendimizi öğreneceğiz ve kendimize sahip çıkmayı, birbirimizin elini yeniden tutmayı ve ne olursa olsun bırakmamayı öğreneceğiz. Cihangir’de insanları yerlerde sürükleyen kafayla, Çatak’ta Osman Şiban’ı helikopterden atan kafanın aynı olduğunu, Okmeydanı’nda Berkin’i vuran fişekle Diyarbakır’da 8 yaşındaki Enes Ata’yı vuran fişeğin aynı fabrikada üretildiğini, metroda kadınlara saldıran heriflerle Efrîn’i kadın zindanına çeviren çetelerin aynı kaptan su içtiğini, Pınar’ın katilini ödüllendiren hâkimle Soma’da işçi tekmeleyen adamın aynı tornadan çıktığını öğreneceğiz. “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” sözü Bertolt Brecht’ten gelip dilimize yerleşmiş en güzel slogandır, onu öğreneceğiz. Öğreneceğiz, çünkü tam olarak bugünkü gerçeğimizi anlatıyor; çünkü hakikaten bu badireden ya hep birlikte çıkacağız ya da karanlığın içinde yitip gideceğiz.

Gerisi çöp! Hakikaten çöp!

Çöpten malzeme çıkar, tamam ama hareket çıkmaz.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

İdamının 97. yılında Şeyh Said: Kürtlük ayaklanmasıdır

Sonraki Haber

HDP’li Dede: Köyleri boşaltıp tampon bölge yapmak istiyorlar

Sonraki Haber
HDP’li Dede: Köyleri boşaltıp tampon bölge yapmak istiyorlar

HDP'li Dede: Köyleri boşaltıp tampon bölge yapmak istiyorlar

SON HABERLER

Berlin’de Kürt Film Festivali rüzgarı 1: Bu Ben Değilim ve Veşartî

Filistin’de, direnişin eşiğinde: Omar

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış

Özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

çözümü toplumsallaştırmak

yangın yerinde barışı toplumsallaştırmak

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Karamus: Küresel gelişmeler ulusal kongreyi zorunlu kılıyor

Karamus: Küresel gelişmeler ulusal kongreyi zorunlu kılıyor

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Şeyh Said’in direnişinin 100. yılında bir hafıza düzeltmesi

Şeyh Said’in direnişinin 100. yılında bir hafıza düzeltmesi

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

‘Kaypakkaya’laşan Mayıs!

Siyaseten katl ve kahramanlık

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Zulme Karşı Direnmek

Yeni bir eşiğe doğru

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır