Deniz Poyraz’ı katleden tetikçi Onur Gencer’in yargılandığı son duruşmada yaşananlar, pek çok soru işaretini cevaplarken, izleyicilerden Muş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik’in “aymaz bir pişkinlik” tabiri adliyede yaşananları özetler nitelikteydi
Fırat Can Arslan
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasına 17 Haziran 2021’de silahlı saldırı gerçekleştirerek Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in yargılandığı davanın 4’üncü duruşması 18 Temmuz’da İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi gerçekleşen basın açıklamasındaki yüzlerce kişi, “Deniz için adalet” talepleriyle az sonra duruşma salonunda yaşanacak olan hukuksuzluklar karşısında Poyraz Ailesi ile yan yana durmak için toplanıyordu. Anne Poyraz ise onlardan aldığı güçle, “Onlar Deniz’i öldürürüz sandılar ama Denizler aktı geldi, her taraftan” sözlerini haykırıyordu mikrofona.
Fehime annenin tabiriyle “Denizler”, basın açıklaması sona erdikten sonra, yavaş yavaş adliyenin arama noktasından geçerek, duruşma salonuna doğru yürümeye başlıyor. Tam o sırada elinde uzun namlulu bir silah bulunan biri beliriyor. Akıllarda canlanan “yeniden bir katliam girişimi mi” düşüncesi bir kenara, saldırganın, “nerede o solcular, hepsini tarayacağım” tehditleri ve polislerin rahat tavrı panik havası yaratıyor. Saldırganı engellemek için acele etmeyen polisler, müdahale edilmediği için tepki gösteren Denizler’e saldırmakla meşgul oluyor. SGDF MYK Üyesi Birkan Polat’a yumruk atmakla meşgul oluyor. Sonrasında şeklen bir gözaltıyla uzaklaştırılıyor saldırgan. Elindeki silah da oyuncakmış! Öyle avutmaya çalışıyor Denizler’i polis.
Ortalık sakinleşiyor, Denizler duruşma salonuna geçiyor, içeride ise çok gergin bir hava var. Birazdan katil Onur Gencer, onlarca jandarma eşliğinde salona gelecek. Herkes yerine oturuyor, Deniz’in anne ve babası da dahil. Onlar için bir başka önemi daha var duruşmanın. Cezaevinde olan 3 evladından biri olan Süleyman da duruşmayı takip etmek için orada. Anne ve baba Poyraz’ın iki basamak aşağısında, aralarında ise jandarma.
Mahkeme başkanı değişti: Katilde ‘aymaz bir pişkinlik’
Salonda, geçtiğimiz duruşmalardan farklı olarak “önemsiz” bir değişiklik görülüyor. Mahkeme başkanı değişmiş. Önemsiz, nitekim yargılama sürecinde bir önceki başkandan farklı bir tutum sergilemiyor, amaç aynı. Sadece, katil Gencer’in üzerinde yıkılma niyetiyle hazırlanmış iddianameyi bir an önce usulen sonlandırmak, sonrası ise yok. Tetikçi Gencer, nihayet salona getiriliyor. Yüzünde, duruşmaya katılan Muş Baro Başkanı Kadir Karaçelik’in deyimiyle “aymaz bir pişkinlik.” Denizlere, avukatlara ve mahkeme heyetine alaycı bir şekilde bakıyor. Salonda bulunan herkesin yüzünde ise, katile ve onun arkasındaki güçlere duyulan nefretin tezahürü.
Sonrasında kısa bir kimlik tespitinin ardından çapraz sorguya geçiliyor. Dava avukatları yüzlerce soru hazırlamış. Katilin kimin tetikçiliğini yaptığını, arkasında kimlerin olduğunu, katliamı kimlerle beraber planladığını açığa çıkaracak sorular. Gencer’in peşi sıra sorulan sorulara verdiği yanıtlar, Denizler’i, ailesini ve avukatlarını o kadar rahatsız ediyor ki, salondan atılmamak için kendilerini zor tutuyor, tepki veremiyor.
Avukat Özkan Yücel, soruyor: “Ülkücülerle bir ilişkiniz var mı?” “Herkesle ilişkim var, siz hariç” cevabını veriyor Gencer. Bir de kendini “anarşist” olarak tanımladığını söylüyor, “kuralsızım” diyor.
Avukat Yücel, Gencer’e ülkü ocaklarında gerçekleşen bir toplantının fotoğrafını gösteriyor: “Buradakileri tanıyor musun?” Katil, yüzünde o “aymaz pişkinliği” ile “tanıyorum ama söylemem” diye cevap veriyor.
Başka bir soru daha geliyor: “Suriye’de SADAT militanlarından birisiyle tanıştınız mı?” Cevap yalnızca “belki.” Avukatlar ısrarla hazırladıkları soruları sormaya devam ediyor. Mesleki sorumlulukları, Gencer’in oynadığı sinir uçlarının önüne geçiyor. Cevaplar geliyor: “Belki evet, belki hayır”, “olabilir de olmayabilir de”, “keyfim öyle istedi”, “biliyorum ama size cevap yok”, biliyorum ama şimdi bilmiyorum.” Bir süre sonra ise bütün sorular karşısında susmayı tercih ediyor katil.
Bunlar yaşanırken, katil Gencer’in duruşma boyunca yaptığı tek şey, avukatları ve denizleri tahrik etmek oluyor. Sözlü olarak sataşıyor, tehditler savuruyor. Hatta avukatlara “kafa kesme hareketi” yapıyor. Duruşmanın başından beri sükûnetlerini koruyan avukatlar ise artık dayanamıyor, her biri tepki göstermeye başlıyor. Mahkeme başkanı, parmak sallamaya başlıyor. Hayır, katil Gencer’e değil. Ölüm tehdidi alan ve buna karşı seslerini yükselten avukatlara. Gencer’e ise tabiri caizse çocuğuna öğüt verircesine, “Bir daha olmasın” sözüyle karşılık veriyor. Avukatların bile kendilerine hâkim olmakta zorlandığı bu anlarda, Denizler de mahkeme başkanının bu tavırları sonrası salonu ayağa kaldırıyor. Bir anda jandarmalar katil Gencer’i salondan apar topar çıkamaya çalışıyor. Bir yandan da kafasına sert bir biçimde ardı ardına fırlatılan su şişelerini yiyor.
Ailenin canı ise çok yanıyor, belli. Elleri kelepçeli bir şekilde duruşmayı takip eden ağabey Süleyman Poyraz da götürülmeye çalışılan katilin üzerine doğru koşmaya yelteniyor. Yanında bulunan beş jandarma ise zor tutuyor ağabey Süleyman’ı. Fehime anne de duruşmaya 10 dakika ara verip “kaçan” mahkeme başkanına feryat ediyor.
Denizler verilen ara sırasında Fehime anneyle konuşuyor, omzunu sıvazlıyor. Aranın ardından herkes biraz daha sakinleşirken, mahkeme başkanı aileyi uyarıyor: “Acınızı anlıyorum ama oturun ve susun.” Katil Gencer ise tekrar yerine oturup, alaycı tavırlarını sürdürüyor.
Öğleden sonra, davanın tanıkları dinlenmek için duruşma salonuna getiriliyor. Kimisi Gencer’in “sol yanım” dediği arkadaşları, kimisi HDP PM üyesi, kimisi ise katliam günü HDP binasına girmek isteyen bir esnaf. Katilin arkadaşları, avukatların söylemiyle “planlanmış ve ortaklaşılmış” ifadeler veriyor. Buna rağmen bile ifadelerin bir kısmı çelişkilerle dolu. Hatta bir tanığın açıkça yalan beyanlar verdiği HTS kayıtlarınca anlaşılıyor. Sonunda avukat Türkan Aslan Ağaç, açıkça belli edilen bu tutuma karşı söz alıyor ve tanık Yasin Filiz’in duruşma salonunu bir tiyatro alanına çevirdiğini söylüyor ve ekliyor: “Burası HDP il binasına yapılmış saldırının yargılandığı salon. Ben bile 25 yıllık avukat olmama rağmen bu duruşmaya heyecanla geliyorum. Ama siz ilk defa mahkemeye çıkıyor olmanıza ve saldırının her adımında adınız geçiyor olmasına rağmen çok rahatsınız. Hatta ben sizin sanığın yanında oturmanız ve yargılanmanız gerektiğini düşünüyorum. Her beyanınızda bulunduğunuzda sanık arkadan gülüyor.”
Kritik tanık!
Katil Gencer’in “sol yanını” bir kenara bırakırsak, söz alma sırası davanın en kritik tanığında. HDP İzmir İl Binası’nı bir kısım işleri için katliam günü binaya giden tanık Derya Özgen, o gün yaşananları mahkemede şöyle anlatıyor: “HDP İl Binası’na gittiğimde çok garip bir olay yaşadım. Binanın içerisine girdiğimde beni bir sivil polis durdurdu ve bana, nereye gittiğimi sordu. Ben HDP’ye gittiğimi bile söylemeden ‘yukarı çıkıyorum’ dememe rağmen beni engelledi ve ‘şimdi gitme bir 5-10 dakika sonra gel’ dedi. O an bir tuhaflık olduğunu anladım. HDP binasına onlarca kez gitmişimdir, ilk defa böyle bir şey ile karşılaştım. Polis beni uyardıktan beş dakika sonra da silah sesleri duyulmaya başlandı. Ben de o polis de kaçtık” sözlerine yer veriyor.
Tanık Özgen, avukatların ısrarla teyit ettirdiği konuya açıklık getirerek: Katliamın gerçekleştiği gün silahlar daha patlamadan bir polis benim binaya girmemi engelledi. Yani sanki olayın gerçekleşeceğini biliyormuş gibi” diye anlatıyor. Malumun ilanı olan Özgen’in ifadeleri, böylece mahkeme heyetinin önündeki dosyaya ekleniyor.
Tanık ifadelerinin ardından, avukatlar kapsamlı değerlendirmelerini daha sonra yapacaklarını belirtirken, mahkeme heyetine maddi gerçeğin açığa çıkarılması yönünde taleplerini sunuyor ancak, avukatların da “sizin maddi gerçeklik gibi bir derdiniz yok” tepkisiyle ifade ettiği üzere taleplerin birçoğu reddediliyor ve duruşma 12 Ekim’e erteleniyor.
Fehime annenin mutluluğu kısa sürdü
Denizler için de kimi zaman duygusal anların da yaşandığı duruşma, Fehime annenin yaşadığı hayal kırıklığı ile son buluyor. Tutuklu oğlunun kelepçelerle cezaevine götürüldüğü sırada, jandarmalardan “oğlunu beş dakika görebilirsin” çağrısını duyan Fehime anne oğlunun arkasından tebessümle koşarken yaşadığı o birkaç saniyelik mutluluk, mahkeme başkanının durumu kabul etmemesiyle son buluyor. Fehime anne de suratında asılı kalan buruk gülümseme ile salonu terk ediyor.