• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Ulus devlet nereye?

22 Eylül 2018 Cumartesi - 00:03
Kategori: Yazarlar

Toplumları bir arada tutan bağlar çözülüyor. Bu bağlar çözüldükçe de toplum-içi gerilim ve çatışma potansiyelleri gün yüzüne çıkıyor. O nedenle de günümüzde huzurlu toplum yok desek çok yanlış olmaz.

Dinler tarihi esasında bu tür bağların yaratılması tarihidir. İnsanlık, tarihin ilk evrelerinde farklı kavimlerin bir arada yaşaması sorununu ortak bir tanrıya inanmak üzerinden çözmüştür. Zaman geçtikçe toplumlarda yeni farklılaşmalar ortaya çıktıkça dini yorumlar farklılaşsa da “tek tanrı”ya inanış düzen sağlayıcı bir imkan olarak hep var olmuştur. Sonraları, imparatorluklar farklılıkların bir arada yaşamasını sağlayan otoriteler olarak dinin yerini almışlarsa da bu süreçte gerçekleşen değişimler imparatorlukların güçlerini zamanla erozyona uğrattıkça yerlerini ulus devletlere bırakmıştır. Sanırım bu toplumsal tarihin en kısa anlatımı böyle olabilir.

Ulus devletlerin kuruluş süreçleri Batı’da ve Doğu’da farklı olmuştur. Batı’da ulus devletler, belirli bir sosyal kimlik (ya da ulus) etrafında homojen sayılabilecek bir nitelikle kurulmuşlarken, Doğu’da ulus devletler, farklı kimliklerin içinden o sırada egemen olan kimlik etrafında diğer kimliklerin bir biçimde bastırılmasıyla kurulmuşlardır.

Ne var ki zamanla, özellikle küreselleşme süreçlerinin sonuçları olarak, Batı’nın homojen ulus devletleri diğer toplumlardan aldıkları göçlerle heterojenleşirlerken, Doğu’nun ulus devletlerinde de egemen kimliğin devlet içindeki hakimiyetinin zayıflaması sonucu zaten hetorojen olan bünyeleri giderek daha fazla görünür olmuştur. Sonuçta, toplumları bugüne dek bir arada tutan bağlarda yeni zayıflıklar ortaya çıkmış ve tabii peşinden de toplum-içi gerilim ve çatışma potansiyelleri ortaya çıkmıştır.

Kısacası, günümüzde ulus devlet çatısı altındaki farklı toplulukların nasıl bir arada yaşayacağı konusu yine insanlığın gündemindedir. Bugüne dek bulunmuş yollar tükenmiş görünmektedir. Bu durumda ulus devlet çatısı altında farklı toplulukları hangi ortak bağlarla nasıl bir arada yaşatılabilecektir?

Böyle bir arayış kaçınılmaz olarak insanlar arasında farklı kimliklerden kaynaklanan ve birlikte yaşamaya sorun çıkaran bakış açılarının değişimini kaçınılmaz kılar. Bir başka deyişle, egemen kimliğin baskısı altında kalan mağdur azınlık kimliklerin bir araya gelmeleri sorunu çözecek bir adım olarak görülebilir ama asıl yapılması gereken bu kişiler arasında ortak bir bağ üretebilmektir. Bu ortak bağ, bu kişilerin zihniyet dünyalarında kimliklerin farklılıklarını görmeyen bir anlayışın sağlanmasıyla mümkündür. Çünkü o zaman, geldiğimiz etnik ve inanç bağlarımızdan kurtulur ve birlikte yaşamaya engel olabilecek bu türden engeller ortadan kalkabilir.

Kısacası, ulus devleti meydana getiren bağlar çözülüyor. Bugüne dek insanlık tarihinin ürettiği farklılıklarla birlikte yaşama mekanizmaları etkilerini yitiriyor. Özellikle bizim gibi toplumlarda egemen kimliğin egemenliği de (ancak diğer azınlık kimlikleri baskı altına almakla sürdürdüğü egemenliği de), bir sona yaklaşmakta. Yeni toplumda farklılıklarla birlikte yaşamayı sağlayacak yeni mekanizma insanların zihniyet dünyalarında oluşmakta olan “radikal demokrat” düşünce ve tavırla sağlanabilir. Bu düşünce ve tavır, mağdur kimliklerin yalnızca yan yana gelip, iş birliği ya da güç birliği yapmasıyla değil, aralarında kimlikleri görmeyen bir zihniyet dünyasının yaratılabilmesi ve geliştirilmesiyle mümkündür.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Muğla’ya 6 MW’lık HES kurulacak

Sonraki Haber

Derin bir mevzu: İnterpol

Sonraki Haber

Derin bir mevzu: İnterpol

SON HABERLER

Birlik, demokratik toplum inşasında rol alacak

Birlik, demokratik toplum inşasında rol alacak

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Ruşen Seydaoğlu: Barış kadınlar için önemli bir eşik

Ruşen Seydaoğlu: Barış kadınlar için önemli bir eşik

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Özerk manzaralar: Yol filminde dağlar

Ağlamak gülmenin kardeşidir

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Dinlemekten korkma!

Bu yaşadığımız cehennem değilse nedir?

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Öcalan’a hayırlı-hayırsız çağrı hakikate vesiledir

PKK’nin 12. Kongresi: Tarihsel bir dönüm noktası

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Zulme Karşı Direnmek

Bir son değil, dönüşüm

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

çözümü toplumsallaştırmak

başka bir türklük mümkün

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır