Temiz enerji iddiasıyla JES işgali sürerken, yarattığı kirlilik çok boyutlu olarak devam ediyor. Akarsukara, tarım arazilerine salınan ağırmetal yüklü sıvı tarımda yıkım yaratırken, reenjeksiyon ise büyük tehlike barındırıyor
Jeotermal enerji santrallerinin (JES) temiz enerji iddiasıyla desteklenmesi bir yandan suları tüketmekte, diğer yandan büyük bir kirliliğe neden olmakta. Akarsulara bırakılan JES sıvısı yüzbinlerce balığın ve diğer canlıların ölümüne yol açarken, tarım arazilerine salınan sıvı ise başta incir, zeytin ve üzüm olmak olmak üzere ağaçları kurutup bölgede büyük yıkımlara neden oldu. Bu gerçeği kabul eden JES patronları artık çevreye sıvı salınımı yapmadıklarını iddia ederlerken, ağırmetal yüklü sıvıyı reenjeksiyonla geri bastıklarını belirtmekteler. Ancak reenjeksiyonların, sıcak sıvının alındığı noktaya geri basılmaması sonucu yeraltı suları zehirlenriken, bölge sonsuza kadar tarım yapılamaz hale getiriliyor. Bunun en son örneği Germencik’te yaşandı ve yeraltı sularında yoğun ağırmetaller ortaya çıktı.
‘Milyonlarca yıl tarım yapılamaz’
Aydın Ziraat Odası eski başkanlarından olan Ziraat Mühendisi Arif Gürdal, jeotermal suların çok yüksek bor miktarına sahip olduğunu belirterek, “Eğer doğru kayaçlara, aynı katmana reenjeksiyon yapılmazsa bu suların yeraltı sularına karışması kaçınılmazdır. Yeraltı sularına karıştığı zaman da tarlalarda bor toksisitesine yol açılır. Milyonlarca yıl bu topraklarda tarım yapamazsınız” uyarısında bulundu. Jeotermal ve tarım ilişkisi hakkında Aydın Efeler ilçesinde yayınlanan Yeni Kıroba Gazetesi’nden Kıvanç Uğur’a konuşan Gürdal, “Reenjeksiyonu aynı katmana yapmak zorundasınız. Çünkü enerjinin büyüğü kayaçtadır. Suda değildir. Suyu ısıtan kayaçtır. Siz o kayaca tekrar aynı suyu reenjeksiyon yapmadığınız sürece o enerji sürdürülebilir bir enerji olmaz” dedi.
Tarımda son 30 yıl
Gürdal, “Çok tehlikeli olan bir konu da şu: jeotermal sularımız bor bakımından çok yüksek bor miktarına sahip. Eğer doğru kayaçlara, aynı katmana reenjeksiyon yapılmadığı sürece bu sular, yeraltı sularına karışması kaçınılmazdır. Yeraltı sularına karıştığı zaman da 30 yıl sonra 50 yıl sonra tarlalarımızda bor toksisitesine yol açarız. Bu tuzluluk gibi bir olay değil. Milyonlarca yıl bu topraklarda tarım yapamazsınız. Tıpkı atom bombası atılmış gibi bir etki yaratır. Bor, milyonlarca yılda yıkanan bir elementtir. Bu kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Herkesin uyanık olması lazım” değerlendirmesinde bulundu.
JESDER itiraf etmişti
Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Manisa ve Aydın’da yerel basına jeotermal uygulamaları ile ilgili bilgilendirme toplantıları gerçekleştirmişti. Dernek, “Hayatta ne yaparsanız yapın yüzde 100 yararlı, temiz diye bir şey yok. Biz de o anlamda jeotermaller olarak yüzde 100 temiz değiliz. Aydın’da bir sorun var ama bu bir süreçtir. 2009’dan sonra uygulama hızla düzeliyor. İşletmelerce akışkan derelere bırakılmıştır, yaptık. Ama sürekliliğe bakmak gerek. Bu devamlı mı yapılıyor, yoksa anlık geçici süreyle mi yapılıyor?” diye JES karşıtlarına sesleniyordu.
Reenjeksiyon maliyetli bir iş
Aydın’da düzenlenen bir etkinlikte konuşan elektrik mühendisi Cevat Uçman ise, yıllar önce jeotermal enerji santralinde çalıştığını ve zararlarına şahit olduğunu ifade ederek üç farklı noktaya dikkat çekmiş ve, “Birincisi reenjeksiyonda (tekrar basma) işlemini kolaylaştırmak için kullanılan inhibitörler yoğun miktarda korozit zehirli madde içeriyor. İkinci dikkat çekmek istediğim nokta yeraltından çekilen suyun yine yerin 2-3 bin metre altına basılması gerekir. Oysa yüksek maliyetlerden dolayı bunu yapan yok. Suyun 0-500 metreye basılması hiçbir anlam ifade etmiyor. Son olarak tepkilerin giderek büyüdüğünü fark eden yetkililer torba yasa ile ÇED düzenlemelerini bypass ettiler” demişti. JESDER’in ağormetal yüklü sıvıyı yeraltına geri bastıklarını iddia etmesi, Uçman’ın ifadeleriyle boşa düşmekte. Her şekilde bulunduğu bölgeleri zehirleyen JES’lerin yenilenebilir-temiz enerji sıfatı yüklenmesi ise devletin sermaye çıkarları dışında bir yaklaşımının olmadığını ortaya koymakta.
Çiftçiler kandırılıyor
Efeler’de JES’lerin seralarda kullanımı gündeme getirilirken, şirketlerin yaratmak istediği algı ile halkta rıza üretip JES işgalini büyütmek niyetindeler. Deşarj suyunun JES’lerin ısısı düşen zehirli ağırmetallerle yüklü akışkan olduğu biliniyor. Bu akışkanın sıcak veya soğuk olması zehirli yapısını değiştiren bir özellik taşımıyor. Santrallerde akışkanın kullanımından sonra ısısı santral için yeterli olmadığı noktada akışkan JES’lerin işine yaramıyor. Bu akışkanı, akışkanın çekildiği noktaya deşarj etmeleri ise Uçman’ın açıklamasında vurguladığı gibi bu durum şirketlere yüksek maliyetler oluşturuyor.
Halka rüşvet önerisi
Diğer yandan JESDER’in itiraflarından da anlaşılacağı gibi JES atıkları halen derelere salınmaya devam edildiği anlaşılabilirken, halkın duyarlılığının artmış olması JES’çileri sıkıntıya sokuyor. JESDER, Aydın Belediyesi’ni de arkasına alarak halka rüşvet olarak evlerinizi ısıtalım güzellemeleri, atık üzerinden de kazanmayı hem de atıktan kurtulmalarını sağlamak amacı taşıyor. JES’lerin zehirli akışkanın seralar ile kurutma tesislerine verilmesiyle JES şirketi atık sorunundan kurtuluyor ama halk ise büyük bir yıkımla yüz yüze bırakılıyor.
EKOLOJİ SERVİSİ