”Öğrenci Andı”nı değerlendiren psikolog Mehmet Çeter, içerikte varlığını başkasına feda etmeye atıf olduğu için kimlik bunalımının yaşanacağını söyleyerek, okunan andın ”insanların bibirinden farklı olmadığına vurgu yapan evrensel bir metin” olması gerektiğini belirtti.
Danıştay 8’inci Dairesi’nin 19 Ekim’de, 1933’ten itibaren ilköğretim okullarında her sabah okunan “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü 5 yıl sonra iptal etmesi kamuoyunda tartışma yarattı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Danıştay 8’inci Dairesi’nin “Öğrenci Andı” ile ilgili kararına itiraz ederek yürütmenin durdurulmasını talep etti. “Öğrenci Andı’nın tekrar okutulmasına ilişkin Mezopotamya Ajansın’ndan (MA) Sadiye Eser’e konuşan Psikolog Mehmet Ferhat Çeter, bunun asimilasyon olduğunu söyledi.
Kimlik bunalımı
Kimliğin doğduktan sonra oluştuğunu belirten psikolog Çeter, insel kimliğin de doğduktan sonra oluştuğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: ”Sosyal ve kültürel kimliğimiz de doğduktan sonra oluşur. Bir bireyin etnik kökenle yetişmesi ve o etnik kökene aidiyet hissi hissetmesi de bunun bir parçasıdır. Yani birey, bir etnik kökene ait olduğunu içselleştirdikten sonra ona farklı bir şey empoze etmeye kalkıştığınızda kimlik bunalımı yaşayacaktır.”
Patolojik vakaya dönüşme tehlikesi
Kimlik bunalımının bir parçası olarak patolojik hatta klinik tedavi alması gereken durumlar yaşanabileceğine dikkat çeken Çeter, “Çünkü benlik kavramı zedelenmeye başlar. Bu tür dayatmaları gerek aile gerek sosyal çevre ve gerek siyasal kurumlar ve devletler bile dayattığında aynı sonuçlar çıkar ortaya. Farklı sonuçlar çıkmaz. Patolojik bir durum yaratır. Kimlik bunalımını yaşatır” dedi. Özellikle ergenlik döneminde bireyin kimliğinin oturmaya başladığını sözlerine ekleyen Çeter, “Aidiyet, dil, kültür kavramları oturmaya başlar. Cinsel kimlik kavramları oturmaya başlar. Kimlik bunalımı o dönem ortaya çıkar. Eğer kimliğini oturtabilmişse birey bu yolda devam eder. Hayatın farklı farklı amaçları peşinde koşmaya başlar. Ama kimliğiniz oturmamışsa, kimlik bunalımı yaşamaya başlarsınız. Bu kimlik bunalımı patolojik durumlara kadar gider. Bu yüzden ‘andımıza’ bir metin olarak içeriğine bakmak gerekiyor” diye belirtti.
‘Feda etmeye atıf var’
“Öğrenci Andı”nın metin olarak içeriğinde bir milliyete atıf olduğunu aktaran Çeter, “Bu milliyete kendini feda etmeye atıf var. Örneğin; Türk olmayan bir birey burada ben Ermeni’ydim, Kürt’tüm, Arap, İngiliz’dim, Fransız’dım, benim ailem böyleydi. Niye kendi varlığımı başka bir etnik kökenin varlığına armağan edeyim gibi bir bunalım yaşayabilir” sözlerini kaydetti.
‘Asimilasyona da girer’
Ergenlik dönemi öncesi bu kavramlar yeni yeni öğrenilen kavramlar olduğunun altını çizen Çeter, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunları birey öğrenmeye başladığı süreçtir. Etrafındakileri gözlemleyerek, etrafındaki bireylerle iletişim kurarak öğrenmeye başladığı süreçtir. Aslında bakarsanız biraz asimilasyon girer. Bir bireyin kimliğinin oluşmaya başladığı dönemde ona farklı bir kimlik farklı kimlik veya kimlikler dayatmakla ilgilidir. Kendi ailesi dışında ailesi ve sosyal çevresi dışında dayatmadır.”
‘Kimliğine nefret oluşabilir’
Şiddeti veya dayatmayı yapanın kimliğine bürünme durumunun da söz konusu olduğunu dile getiren Çeter, “Kendi kimliğine karşı nefret de oluşabilir, dayatılan kimliğe karşı öfke de oluşabilir. Karşı tarafa da nefret ve öfke duymaya başlarsan patolojiğe girer. Kendi kimliğine, varlığına ve benliğine karşı yaparsan bu da patolojiye girer. İkisi de gerçekten tedavi edilmelidir” dedi.
‘Evrensel metin okutulmalı’
İnsanların birbirinden farklı olmadığına vurgu yapan evrensel olgular içeren bir anlayışın benimsetilmesi gerektiğini belirten Çeter, “Bu iş pedagoglara ve psikologlara sorulmalıdır” dedi. Birçok ülkede evrensel kültürlere, birlikteliğe, saygıya atıf yapıldığını hatırlatan Çeter, sözlerini şöyle tamamladı: ”Bu sadece ülkemizde okutulan bir şey değildir. Bu birçok ülkede okutuluyor. İlkokulda okutulur ama evrensel olgulara atıf yapılır. Çok daha sağlıklı olur. İşin içine etnik ayrımcılığı kültürel ayrımcılığı ve ya bireyin üzerinde patoloji yaratabilecek atıflarda bulunmadan sağlıklı bir şekilde düzenlenebilir. Aidiyet kavramı bir millete kendini feda etmek olmayabilir. Bunun için pedagoglardan ve gelişim psikologlarından öneri alınıp bir metin hazırlanırsa çok daha sağlıklı olur.”