Bu halkın evlerini, ahırlarını, arazilerini 90’lı yıllarda cayır cayır yakan, toprakları ve hayvanlarıyla köylerinde yaşayabiliyorken insanları kentlere göçertip ucuz iş gücü haline getiren zihniyetten ne beklenebilir ki?
Mazlum Amed
Amed’in Çinar ilçesi ile Mêrdîn’in Şemrex ilçesindeki devasa yangına devletin tutumu bir kez daha gösterdi ki Amed’i, Mêrdîn’i Türkiye’nin siyasi haritası içerisinde görmüyorlar. Kürt kentlerini sözüm ona ‘vatan toprağı’ saydıkları da kuyruklu bir yalan. Hatta bu yangına sevinen ciddi bir kesim olduğu da görüldü. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar ortada, kan donduran bir düşmanlık her fırsatta kendini dışa vuruyor. Bu düşmanlık elbette devlet ve hükümetler tarafından üretilen, örgütlenen bir düşmanlıktır. Bu, ne yazık ki sadece bugün değil, 100 yıldır böyle… Bu devlet 1925 sonrası Kürtleri idam ederken de geride kalanları sürgünlere gönderirken de Kürt düşmanıydı, bugün de…
‘Ekolojik yıkım, insan dışı canlılar için yok oluş’
Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, yangın bölgesinde bir dizi incelemede bulunmuş, hazırladıkları raporu kamuoyu ile paylaşmış. Bu raporda dikkat çeken tespitlerden biri; bu yangının yayıldığı 55 bin dekar alan itibariyle bir ‘ekolojik yıkım’ olduğu, insan dışındaki canlı varlıklar için bir yok oluşu ifade ettiğidir.
İnsanlar yaşamını yitirdi, hayvanlar öldü, yaralandı, bitki örtüsü yok oldu.
Yarattığı tahribat; askerlerin yıllardır ‘güvenlik’ gerekçesiyle yaktığı ormanlardaki, barajlarla sular altında bıraktığı alanlardaki tahribattan farklı değil. Bu yönüyle devletin kurumlarıyla bu yangına müdahale etmek için seferber olmasını beklemek, zaten saflık olurdu. Bunlar apaçık Kurdistan’ı sömürge olarak görüyor. Petrolüne gözü gibi bakıyor ama ormanını yakıyor.
Öyle ya, halkın iradesini gasp etmeyi içine sindirmiş merkezi ve yerel yöneticilerden başka ne beklenebilir ki?
Mühendislik hesaplarıyla Kürt kentlerindeki belediyeleri gasp etmek için asker ve polisi seçmen olarak kaydıran, seçim günü ‘sürülerine’ toplu oy kullandıran zihniyetten başka ne beklenebilir ki?
8 yıl boyunca yedikleri, yedirdikleri belediye imkanları yetmemiş, bir de belediyeyi borçlandırmış, böylece aklınca DEM Parti’nin belediye yönetimlerini ‘çalışamaz’ hale getirmek istemiş zihniyetten; bu zihniyetin bakanından, valisinden, kaymakamından ne beklenebilir ki?
Seçimin hemen sonrasında Wan Büyükşehir Belediyesi’ne adeta hukukla oynayarak çökmeye çalışan, Colemêrg Belediyesi’ne çöken bir zihniyetten başka ne beklenebilir ki?
Köyleri yakanlar = Yangına seyirci kalanlar
Bu halkın evlerini, ahırlarını, arazilerini 90’lı yıllarda cayır cayır yakan, toprakları ve hayvanlarıyla köylerinde yaşayabiliyorken insanları kentlere göçertip ucuz iş gücü haline getiren zihniyetten ne beklenebilir ki?
Son 15 yılda, en az 44 Kürt çocuğunu zırhlı araçlarla ezmek, çarpmak suretiyle katleden ve sorumluları cezasız bırakan, koruyan zihniyetten ne beklenebilir ki?
Daha üç beş gün önce Tahir Elçi’yi katleden polisler hakkında beraat kararı veren zihniyetten başka ne beklenebilir ki?
Uğur Kaymaz’ın 12 yaşındaki bedenine 13 kurşun sıkan, sonra da önüne bir AK 47 koyup onu ‘terörist’ ilan eden zihniyetten başka ne beklenebilir ki?
Taybet Ana’nın çocuklarına bir hafta cenazesini köpekler yemesin diye nöbet tutturan; mezarlıklara saldıran zihniyetten ne beklenebilir ki?
Kürtler yaralarını sarar, ‘seyircileri’ de unutmaz
Hiçbir şey beklenemez, bu zihniyetten düşmanlık dışında hiçbir şey beklenemez… Ancak bu zihniyete karşı mücadele edilebilir; insan onuruna yaraşır bir yaşam için direnilebilir…
Kürtler 100 yıldır bu amansız mücadeleyi veriyor, direniyor. Ne mutlu ki yaralarını örgütlülüğüyle sarmayı da biliyor. Depremde bunu gösterdi. Bugün de ceketiyle yangını söndürmeye çalışan yurttaşların ölümüne dayanışma ruhuyla Amed, Mêrdîn yaralarını yine saracaktır. Birliktelik ruhuyla Çinar, Şemrex elbette ayağa kalkacak ama seyirci kalanlar ‘serserkî’ düşecektir.