Ekolojik tahribat denince aklımıza gelen baş aktör Cengiz Holding’tir. Doğa, birey ve toplum üzerinde yarattığı tahribatlar ile hep gündemimizdedir. Kuzey Ormanları’nda yapılan havalimanı, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali ve nihayet Mardin Mazıdağı fosfat tesisleri. Cengiz Holding neden bu kadar önemlidirin izahı “Her iktidar kendi sermayesini yaratır’’ın canlı örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidarların doğası gereği sermayeye hizmet asli görevdir. Bunun için yasa, yönetmelik ve bilimum kanun çıkarır. Gah faizsiz kredi verir gah vergi borcunu tümden siler, gah ettiği hakaretleri suç saymaz.
Mazlumların sesi Mazıdağı’ndan sermayenin baskısına rağmen duyulmaktadır. Binlerce hatta on binlerce insanı ve doğayı etkileyecek bir sermayenin güçlendirilmesi çalışması yapılmaktadır. Yıllar önce kurulmuş olan Eti Bakır’ın Mazıdağı fosfat tesisi Cengiz Holding’e devredildi, Samsun, Muğrul, Küre ve Halıköy tesisleri gibi. Kartopundan daha hızlı büyütülen bir sermaye grubu olarak korunmakta ve desteklenmektedir.
Mazıdağı, mazı’sız (meşe) dağ olana, tüm meşelik ormanları yok edilene kadar yıkım devam edecek gibi görünüyor. Yaklaşık kırk yıl önce endüstriyalizm hortlamadan önce devlet tarafından yapılan bu tesisler kalkınma odaklı bir sanayi tesisiydi. O dönemde göçertme hesaplanarak istimlaklar yapıldı. Bölgedeki birçok stratejik nokta; mübadele, göçertme temelinde iyi paralarla istimlak edildi. Tabi bu dönemde istimlaktan sonra yaşam alanlarını terk etmeyenler yıllardır buralarda yaşamaya devam ederek aslında hazine mallarında T.C.K’ya göre bir daha hak sahibi oldular. Cengiz Holding’in bir daha para önermesinin altında bu neden de yatmaktadır. Tabi amaç göçertme olunca daha iyi paralarla bu direnç kırılmaya çalışılmaktadır.
Mardin Organize Sanayi Bölgesi’nden daha büyük bir sanayi alanı inşa eden holding; çevresel ve toplumsal ektileri umursamadan önüne ne çıkarsa ezip geçmektedir. Dağlar, dereler, tarım alanları, meralar ve ağaçlar. Yaydığı ve üretim kapasitesini artırırsa yayacağı zararlı maddeler milyonu bulacak bir nüfusu etkileyecektir. Mardin, Derik, Kızıltepe, Çınar ilçelerinin de yaşam alanlarını tahrip edecek ve bu yönlü bir kaygı yerine, sermayenin kalkınması ülke kalkınması olarak süslenip servis edilmektedir.
Bergama halkı yıllarca süren bir siyanürle altın aramaya karşı mücadele verdi. Ülke tarihinin en önemli ekoloji mücadelesi olarak yerini aldı. Tüm ülke bu yöntemle yapılan altın aramasının zararlarını duydu onlar sayesinde. Ama sermayeye kör-sağır-dilsiz olarak her yerde-fırsatta bu yöntemi kullanmaktan geri durmuyor. Bugünlerde; Dersim-Erzincan hattında başlayan siyanürle altın arama Mazıdağı’na ve daha nerelere sıçrar bilemiyoruz. Siyanürle altın aramaya karşı yıllardır mücadele sürmesine rağmen Mazıdağı’nda beş adet siyanür havuzu yapılması yeni bir saldırının haberini vermektedir.
Çatışmazlık sürecinde dağ, dere ve tepeler duble yollarla bezendi. Sanki temel amaç halkın sağlıklı ve güvenli ulaşımıymış gibi söylemlerle ha bire reklamları yapıldı. Ve bizler bile sevindik, oysaki o yolların amacı; sömürü ağının son halkası sömürülecek yeraltı ve yerüstü varlıklarının talanının rahatça taşınabilmesiydi.
Almanlar 1. Dünya Savaşı sırasında müttefikine lojistik sağlamak için Diyarbakır-Mardin arasına demiryolu inşa etti, kullandı. Savaştan sonraları bu yollar iptal edildi. Bugün de Mazıdağı’nı Mardin’e bağlayacak bir hat inşa ediliyor. Amaç talan, sömürü ve sermayeye lojistik sağlamak. O gün sömürge paylaşımı vardı bugün sömürünün paylaşımı. Savaşın argümanları farklı ama savaş aynı savaş.
Tabi fosfat gübre yapımında kullanılan temel maddelerden biridir. Bu gübre balonu oluşturuldu hemen; ülke gübre üretiminde dışa bağımlı olmayacak, ithalat azalacak, bilmem kaç kişi istihdam edilecek, ülke ekonomisine bilmem ne kadar katkı sunacak gibi havuz medyasının manşetlerini duyuyoruz. Oysa asıl amaç göçertme, güvenlikli bölge oluşturma, sömürü ve endüstriyalizmin yaşam bulmasıdır.
Gündem olanlar dışında Mazıdağı’nı bekleyen çok büyük bir tehlikeden bahsetmek gerekir. Şu İngiltere’den çöp-atık alma meselesi. Bu konu öyle basite alınacak bir konu değil. Sistem hemen bize çevrecilik üzerinden bir gündem oluşturma yolu açtı. Bizlerde çevrecilik hassasiyetimizle değerlendirmelere başladık; yok biz neden dışarıdan çöp alıyoruz, yok biz neden bu kadar bilinçsizce çöp ayrıştırmıyoruz, yok poşetler paralı olsun, yok geri dönüşüme gerekli önem verilmiyor, yok yeni atık politikası lazım gibi samimi ama sorundan uzak yaklaşımlar sergiledik. Bu alınan plastik atık olsa da perde arkasında hangi atıkların alınacağını tahmin etmek zor değil. Kimbilir hangi atıkları alıyoruz, hiç yenilir yutulur bir atık alımı değil bu.
Emperyalist ülkelerde kimyasal ve nükleer atıkların bertarafı ve depolanması oluşmuş ekolojik duyarlılıktan dolayı sorun olur. Bundan dolayı bu gibi ülkeler bu atıklarını 3. dünya ülkelerinde depolar ya da bertaraf eder. Bu İngiltere meselesinin Mazıdağı’nda patlaması hiç şaşılacak bir durum değil ya da Akkuyu’nun nükleer atıkları için atık sahası olarak kullanılması hiç uzak bir olasılık değil. Görünen o ki Mazıdağı’nda tek bir mazı (meşe) kalmayana MazıSIZ bir dağ olana kadar talan ve tahribat devam edecek.