MEBYA-DER Eşbaşkanı Mehmet Emin Kılıç ve Amed Barosu, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in cenazelerini almaya giden heyetin engellenmesine tepki göstererek, cenazelerin aileleri tarafından alınabilmesi için gerekli koşulların sağlanmasını istedi
Kuzey ve Doğu Suriye’deki gelişmeleri takip eden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık’ta Tişrîn Barajı ve Sirîn beldesi arasındaki yolda Türkiye’nin Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) saldırısıyla katledildi. Katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in cenazelerini almak için aile ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan heyet, Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde Habur Sınır Kapısı’nda durduruldu. Aralarında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn Milletvekili Kamuran Tanhan, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile sivil toplum örgütü temsilcileri ve aileler 6 Ocak’tan bu yana bekletiliyor.
Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Eşbaşkanı Mehmet Emin Kılıç, cenazelerin alınmasının engellenmesine tepki gösterdi.
‘Cenazelerin engellenmesi zulümdür’
Cenazenin alınmasının engellenmesinin insan haklarının ayaklar altına alınması anlamına geldiğini söyleyen Mehmet Emin Kılıç, cenazelere dönük bu engellenmenin ilk olmadığını hatırlattı. Türkiye’nin geçmişten beri defin hakkı konusunda bu hukuksuzluğu işlediğini ifade eden Kılıç, “Cenazelere dönük saldırıların izahı yoktur. Çünkü ondan daha ahlaksız bir durum yoktur” dedi.
Gazetecilerin her koşulda korunması gerektiğinin de altını çizen Mehmet Emin Kılıç, “Gazetecilerin ölümü zaten başka bir kötülüktür. Cenazenin engellenmesi ise bundan daha ağır bir zulümdür. Bu dinen, medeniyetten, insaniyeten, ahlaken hangi açıdan bakarsan bak tarifi yoktur. Elinde silah olan bir kişi dâhi öldürürsen bu cenazeyi engelleyemezsin” diye konuştu.
‘Geçişe izin verilsin’
Mehmet Emin Kılıç, “Herkes o cenazeye sahip çıkmalıdır. Bir an önce heyete izin verilsin, aile cenazesini alsın. Aile 2-3 gündür yollarda. Vicdanınız nasıl bunu kabul ediyor. İnsanları bırakın, gidip cenazelerini alarak yasını tutsunlar. Zaten onların yüreklerini yakmışsınız bu acılarını daha fazla artırmaya gerek yok. Dinen, insanen bunun izahı yoktur. Cenaze bir an önce alınıp defnedilsin” ifadelerini kıllandı.
Amed Barosu: Yas, Gömülme ve Veda Hakkı Sağlanmalıdır
Amed Barosu da konuya ilişkin “Yas, Gömülme ve Veda Hakları Sağlanmalıdır” başlığıyla açıklama yayınladı.
Açıklamda, “Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in aileleri ve aralarında milletvekili, sivil toplum örgütü temsilcilerinin de bulunduğu heyet, naaşların Türkiye’ye getirilmesi için Irak Kürdistan Federe Bölgesi’ne geçmek üzere Habur Sınır Kapısı’na gitmişlerdir. Ancak yaklaşık 48 saat geçmesine rağmen, şuana kadar herhangi bir gerekçe gösterilmeden pasaport işlemleri dahi yapılmaksızın sınır kapısında bekletilmektedirler” denildi.
Lahey ve Cenevre Sözleşmeleri
“İnsancıl hukuk doktrininde ölülere muamele, mezar ve yas tutma hakkı önemli bir karşılık bulmaktadır” denilen açıklamada, Lahey Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası birçok sözleşmede herkesin gömülme hakkının olduğu ve ailelerinin de yaşamını yitiren yakınlarına veda etme hakkının olduğu belirtildiği vurgulandı.
‘Heyetin bekletilmesine son verilsin’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yaşamını yitirenin naaşının yakınlarına verilmemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 8’inci Maddesinin ihlali olarak kabul etiği kaydedilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Uluslararası Kızıl Haç Komitesi 112 ve 117 arasında belirlediği kurallarında ‘ölüye saygı ve adaleti’ düzenlemektedir. Hukuki ve ahlaki açıdan ölüye saygı, ölümün ardından kişinin onurunu ve haklarını koruma yükümlülüğünü içermektedir. İnandığımız değerler ve toplumsal hafızamız hem ölüye hem de geride kalanlara saygıyı öğütlemektedir. Kültürel geleneklerimiz yaşamını yitiren kişinin yakınlarına yas sürecini geçirmeleri ve veda etmeleri üzerine kuruludur. Bu nedenle yaşamını yitiren gazetecilerin ailelerine ve milletvekili, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de bulunduğu heyete yönelik bu hukuksuz uygulama ölüye saygı ve usulüne uygun gömülme hakkına yönelik tutumu da ortaya koymaktadır. Ölüye saygı, gömülme ve veda haklarının uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukuku çerçevesinde güvence altına alındığını belirtmekte; gazetecilerin naaşlarının aileleri tarafından alınabilmesi için gerekli imkanların sağlanması ve Habur Sınır Kapısında haksız ve hukuka aykırı bir şekilde bekletilen heyete yönelik uygulamaya son verilmesi çağrısında bulunuyoruz.”
Riha Barosu’ndan açıklama
Riha Barosu, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in cenazelerinin ailelerine teslim edilmesi çağrısı yaptı. Ailelerin yaklaşık iki gündür Habur Sınır Kapısı’nda hiçbir hukuki gerekçe sunulmaksızın çeşitli bahanelerle bekletildiği belirtilen açıklamada, “Bu keyfi uygulama, yalnızca seyahat özgürlüğü hakkının değil, aynı zamanda yas tutma hakkının ve cenazeye saygı gösterilmesi zorunluluğunun da ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Cenazeye saygı, hem toplumsal vicdanın hem de insan onurunun temel bir gereği olup, evrensel insan hakları normları ve Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Bu hakkın ihlali, mağduriyetin derinleşmesine ve toplumda geri dönülemez yaralar açılmasına neden olmaktadır” denildi.
Uygulamanın “hukukun üstünlüğü” ilkesi ve “devletin insan haklarına saygı” yükümlülüğüne aykırı olduğunun altı çizilen açıklamada, “Yetkilileri, keyfi uygulamalara derhal son vermeye, cenazeye ve insan haklarına saygı göstermeye, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almaya davet ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
ÖHD’den çağrı
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi yaparken Türkiye’nin Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) saldırısıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in cenazelerinin almaya giden ailelerinin Habur Sınır Kapısı’nda bekletilmesine dair X hesabı üzerinden açıklama yaptı.
Ailelerin 3 gündür hukuka aykırı bir şekilde Habur Sınır Kapısı’nda bekletildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Tüm baroları, hukuk örgütlerini ve demokratik kamuoyunu bu keyfi uygulamaya karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz” denildi.
Kaynak: MA