Doğu Karadeniz’deki halklar geçmişi 3 bin yıla dayanan ‘Kalandar’ geleneğini sürdürüyor
Doğu Karadeniz’de, Rumi takvime göre yeni yılın ilk ayının adı olan “Kalandar” 13 Ocak’ı 14 Ocak’a bağlayan gece yapılan kutlamalarla karşılanıyor. Bölgede Müslümanlık ve Hristiyanlıktan çok daha önce kutlanan “Kalandar”, antik çağlardan günümüze kadar ulaşan nadir geleneklerden biri. Günümüzde de Trabzon ve Gümüşhane’de varlığını korumaya devam eden “Kalandar”, Rum geleneği olarak bu kentlerden göçmek zorunda kalanlar tarafından Yunanistan, Gürcistan, Ermenistan ve Ukrayna gibi ülkelerde de sürdürülüyor.
“Kalandar” gecesinin en önemli ritüeli ise, geleneksel halk tiyatrosunun en eski biçimi olan Momoyeros gösterimi. Bu gösterimde, Momoyeron, damat, gelin ve ayı temel karakterler olurken, oyuna Bizans döneminde kral ve şeytan, Osmanlı döneminde ise kadı karakterleri dahil edildi. Özellikle Roma döneminde pagan inancı olduğu gerekçesiyle baskı gören “Kalandar” kutlamaları, o dönem yasaklanmasına rağmen binlerce yıldır varlığını korumaya devam etti.
Kalandar ritüelleri
“Kalandar” gecesinde yapılan ritüeller, klasik bir yeni yıl kutlamasının ötesinde bir dayanışma örneği sunuyor. Gruplar halinde yapılan ev gezmelerinde oynanan oyunlardan sonra evin kapısına bir çanta asılır ve bu çantaya ev sahibi tarafından yiyecek doldurulur. Geçmişte grup, akşama kadar temsillerini oynar, horon çeker, tereyağı, peynir, bulgur, çörek, kavurma ve para toplar, daha sonra da bunları açık attırma ve piyango yoluyla satıp, elde edilen para ise okul ve kiliseye verilirdi.
Özellikle ayın 13’üncü gününde varlıklı kişilerin evleri dolaşılır, onlardan alınan yiyecek ve yakacaklarla kış ayı geçirilir. Bu geleneğe “çanta atmak” ya da “ev gezmesi” adı verilir. Böylece zorlu kış koşullarında komşular arasındaki dayanışma güçlendirilir.
Momoyeros geleneği
Trabzon’un Tonya ilçesinde büyüyen eğitimci ve yazar Gültekin Yücesan, Karadeniz coğrafyasında farklı halkların yaşadığını ve bu halkların kültürlerini sürdürdüğünü belirtti. Bu geleneklerden biri olan “Kalandar”ın Rumi takvime göre yılbaşı etkinliği olduğunu vurgulayan Yücesan, “7 kişiden oluşan ve koncolos adı verilen oyuncuların oynadığı Momoyeroslar, gecenin en önemli etkinliği. Koncoloslara kemençeci de müziğiyle eşlik eder. Koncoloslar kadın kılığına girerek, yüzlerini tanınmayacak şekilde boyarlar. Bununla yılda bir kere bile olsa cinsiyet ayrımının ortadan kaldırıldığı düşünülür. Momoyer rolünü üstlenen kişi yöredeki hayvanları simgeleyen ayı, geyik, domuz gibi hayvanlardan birinin maskesini takar. Köyün tüm evlerini tek tek gezer ve gündemdeki olayları ya da geçmişten aktarılanları tiyatro olarak sergiler. Oyunlar sergilendikten sonra çanta atma oyunu ile etkinlik biter. Çantalara koyulan fındık, ceviz, mandalina, armut, fırınlanmış hurma gibi yiyecekler eğlencenin bitiminde tüm oyunculara paylaştırılır. ‘Kalandar’ akşamı yine insanlar mısır ve tatlı kabaktan manat adı verilen yiyeceği pişirir, bunlarda birlikte yenilir. ‘Kalandar’ birlik olma, paylaşma ve dayanışmadır” diye belirtti.
Geçmişe atıf
Momoyeros oyunlarını anlatan Gültekin Yücesan, “Oyunlarından birisi ölme dirilme sahnesidir. Horon sırasında koncoloslardan birisi yere düşerek ölü taklidi yapar. Doktor belindeki şişeden ilaç vererek onu hayata döndürür. Hayata dönen kişi yeniden horona girer. Diğer oyun ters yönde namaz kıldırmadır. Bu güldürünün anlamı, yöre halkının sonradan Müslüman olduklarına yapılan bir göndermedir. Yine kalabalık bir grup, köyde ev ev dolaşır, un, tuz ve yağ toplar, bunlarla çok tuzlu çörek yapılır. Bunu yiyen gençlerin rüyalarında evleneceği kişiyi göreceğine inanılır. ‘Kalandar’ akşamı yine insanlar mısır ve tatlı kabaktan manat adı verilen yiyeceği pişirir. ‘Kalandar’ ayının ilk 12 gününde görülen hava durumunun yılın 12 ayında da yaşanacağına inanılır. Örneğin; ‘Kalandar’ın dördüncü günü yağışlıysa Rumi takvimin dördüncü ayı olan April ayının yağışlı geçeceği inanılır. Yine ‘Kalandar’ın ilk günü eve gelen ilk kişiye göre yılın iyi ya da kötü geçeceği düşünülür” ifadelerini kullandı.
‘Kültürün yaşatılması önemli’
Halkın kültürel geçmişini oluşturan bu geleneğe son yıllarda ilgisiz kalındığını söyleyen Gültekin Yücesan, son dönemde Maçka Belediyesi’nin kutlama yapmaya başladığını belirtti. Livara köyünde yapılan kutlamalara Yunanistan’dan da insanların geldiğini ifade eden Gültekin Yücasan, şunları belirtti: “Bu geleneklere önem veren bir Kültür Bakanlığı olsa daha görünür olması sağlanabilir. Toplumun bu kültürle buluşması sağlanır. Tonya ve Çaykara’da da sadece çanta atma devam ediyor. Diğer oyunlar genellikle oynanmıyor. Bu kültürün gelecek kuşaklara da aktarılması lazım. Toplumsal hafızadır ve bu hafızanın korunması gerekiyor. Rumların buradan ayrılırken, kültürel olarak buradaki topluma kattığı değerlerde götürüldü. Mesela Rumlar demircilik yapıyorsa, onlar gittikten sonra demircilikle ilgili terimler, türküler de gidiyor, adları unutuluyor. Tek tipleşince toplumdaki hoşgörü ortadan kayboluyor. Farklı inançların bir arada yaşamında zorunlu diyalog halini doğuruyor ve bu yaşamı daha anlamlı kılıyordu. Kültürlerin yaşatılması günümüz toplumunda olmayan bu dayanışmanın tekrar canlanması açısından da önemlidir.”
Birlik, dayanışma kültürü
Tonya ilçesinden olan Orhan Yılmaz ise, “Kalandar”ın Rum geleneği olarak halen devam ettirilmeye çalışıldığını vurguladı. Kutlamaların eskisi gibi yapılamadığına değinen Yılmaz, “Yeni yıla girerken, iyi niyet ve dileklerle girmek gerekiyor. İlk olarak o gece özellikle zengin olanların evine giderler, torbalarını evin içine atarlar. Eskiden Karadeniz bölgesinde her evin kapısında fırın olurdu. Fırınlarda kurutulan meyveler, un, bulgur, mısır gibi şeyler torbaya koyarlardı. Gelenek zamanla taze meyveye döndü. Bazen de şaka olsun diye evin kedisi koyulurdu. Annem 98 yaşında o da anlatıyordu. Yılın ilk günü evin kapısı herkese açılmazdı. Uğurlu gelsin diye ya küçük çocuklara ya da uğurlu olduğuna inanılan kişilere açılırdı. O sene işler iyi gitmezse eve ilk giren kişiye sitem edilirdi. O zaman ki ‘Kalandar’lar böyleydi. Toplanan yiyecekler de eğlence yapılarak hep beraber yenilirdi” diye belirtti.
‘O günleri özlüyoruz’
Kutlamalar için bölgeye zaman zaman Yunanistan’dan da Rumların geldiğini söyleyen Orhan Yılmaz, şöyle devam etti: “Onlarla konuştuğumuzda ‘Kültür toprağındır. Gittiğimiz yere bunları götürdük ama yaşatamadık’ dediler. Kültürün yaşaması toprağa bağlıdır. Bu topraklar, horon ve ‘Kalandar’ı bugüne kadar yaşattı. Ama bundan sonra da yaşaması gerekiyor. Bu gelenek köylerde kaldı. Oralarda da zaman zaman yapılıyor ama devamlılığı olmuyor. Göçlerle birlikte köylerde de kimse kalmadı. Artık kimse tenezzül etmiyor. Ama eskiden toplananları yemesi bile bir şenlikti, daha tatlıydı. Bir dönem de ‘Hristiyan geleneğidir’ diye olumsuz bakanlar oldu. Ama kutlama yapıldığı zaman onların da hoşuna gidiyordu. O günleri özlüyoruz, evime gelinsin, oyunlar oynansın isterim.”
Haber: Tolga Güney / MA