Nazım Daştan’ın Şengal’de yaşanan katliam ve direnişe ışık tuttuğunu söyleyen gazeteci Argeş Şengalî, ‘Êzidî toplumunun yaşadığı acıları duyurmak istiyordu’ dedi
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık 2024’te Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi yaparken Türkiye’nin Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile yaptığı saldırı sonucu katledildi.
Gazeteci Nazım Daştan, 2012 yılında Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) gazeteciliğe başladı. Nazım Daştan, Dîlok’tan (Antep) Şirnex’e (Şırnak), Kobanê’den Efrîn’e, Raqqa’dan Tabqa’ya birçok alanda sayısız habere imza attı ve halkların mücadelesini kamuoyuna duyurdu.
Nazım Daştan’ın gazetecilik serüveninde en fazla etkilendiği alan ise Şengal oldu. Şengal, 2014 yılında DAİŞ tarafından hedef alındı ve binlerce Êzidî katledildi. Êzidîlere yönelik 73’üncü Ferman olarak adlandırılan bu saldırılarda, binlerce kadın da esir alınarak köle pazarlarında satıldı.
Nazım Daştan, Şengal’de yaşanan acı ve buna karşı verilen direnişi de kayıt altına alarak, belgeselleştirdi. Nazım Daştan, 73’üncü Fermanı konu alan “73” adlı belgeselle Êzidî katliamına ve direnişe ışık tuttu.
“73” belgeselinin çekimleri sırasında Nazım Daştan ile birlikte çalışan gazeteci Argeş Şengalî, Nazım Daştan’ın Şengal’e olan bağlılığı, çektiği belgeselini ve birlikte geçirdiği günleri anlattı.
‘Belgeselle kayıt altına almak istiyordu
O dönemde Nazım Daştan’ın Şengal’in acılarını ve özgürlüğünü bir belgesel halinde kamuoyuna duyurmak istediğini ifade eden Argeş Şengalî, “Nazım arkadaş 2017’nin sonu, 2018’in başlarına doğru Şengal’e geldi. Kendisi ile o dönemden tanışıklığımız var. Önceden kendisini görmemiştim. Fakat basın aracılığı ile duymuştum. Ezidî toplumunu, kadın, çocuk ve yaşlılarını gördüğünden kaynaklı duygusal bir yaklaşımı vardı. Biz de ‘Nazım kimdir, nereden gelmiş’ gibi sorularla münakaşa içerisine girdik. Bakûrê Kürdistan’dan buraya geldiğini ve Êzidî toplumunun yaşadığı acıları basın aracılığıyla kamuoyuna duyurmak istediğini öğrendik. Bizler de o dönemde gazetecilik faaliyetleri içerisindeydik fakat savaş hali söz konusuydu. Êzidî toplumuna yönelik katliamın üzerinden 4 yıl geçmişti ve Şengal bir bütünen özgürleşmemişti. Statüye, özerk bir yönetime doğru önemli adımlar atılmıştı. Nazım arkadaşta bu duyguyla Şengal’de geldi. Bir yandan Êzidî toplumunun yaşadığı acıları diğer bir yandan ise mücadelesini, direnişini ve Şengal’in özerk yönetime geçişini tüm detaylarıyla hem bir belgesel haline getirmek hem de tüm kamuoyuna duyurmak istiyordu. Şengal’in tarihini, yaşam tarzını, Êzidî toplumunu, özerk yönetimi, askeri güçleri ve HPG ile YPG güçlerinin nasıl mücadele ettiğini belgesel ile kayıt altına almak istiyordu” dedi.
‘Kurtarılan kadın ve çocukları belgeliyordu’
Nazım’ın DAİŞ’in elinden kurtarılan kadınları ve kız çocuklarına yapılan işkenceyi ve özgürlüğü belgelemek istediğini dile getiren Argeş Şengalî, “O zamanlarda YBŞ güçleri, Şengal Özerk Yönetimi ve Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi dayanışma halindeydi. YPG güçlerinin düzenlediği operasyonlarda birçok Êzidî kadın ve kız çocuğu özgürleştirildi. Nazım arkadaşta özgürleşen kadın ve kız çocuklarının yaşadığı acıları ve DAİŞ’in uyguladığı işkenceleri belgelemek istiyordu. Zaten bunun üzerine bir çalışma yapıldı. Bu çalışmalardan sonra anladık ki Nazım’ın kalbi Êzidî toplumu için atan bir gazeteciydi. Nazım, Êzidî çocukları gördüğünde yaşadığı kin, nefret ve öfkesini herkes görebiliyordu. Şengal’li çocukları çok seviyordu. 9–10 yaşlarındaki çocuklar yaşanan katliama şahit oldular. İnsanların nasıl öldürüldüğüne gözleriyle tanıklık ettiler. Nazım, özellikle DAİŞ’in esir aldığı ve sonrasında kurtarılan kadın ve çocukları belgeliyordu” diye belirtti.
‘Her şeyi planlardı’
Nazım Daştan’la belgeselin tamamlanması için birçok dağı yürüyerek aştıklarını kaydeden Argeş Şengalî, Nazım Daştan’ın Şengal’in acısını ve direnişini bütün dünyaya yaymak istediğini söyledi. Argeş Şengalî, “Şengal Özgür Basın’ı olarak içerisinde bulunduğumuz şartlar çok kötüydü. Yeni yeni katliamdan kurtulmuştuk ve özerkliğe doğru önemli adımlar atıyorduk. Nazım arkadaşın belgeselini tamamlamak için birçok köye, bölgeye ve dağa yürüyerek giderdik. Elimizden geldiğince belgeselini istediği şekilde tamamlamaktı. Nazım arkadaş asla plansız bir çalışma yürütmezdi. Her şeyi planlar öyle başlardı. 1 yıl birlikte kaldık. Çalışmalarımızı, eylem ve etkinliklerde ortak yapıyorduk. Nazım arkadaş hem bizim ekibin bir üyesi olmuştu hem de içerisinde bulunduğu ekibi kendi belgesel ekibine dahil etmişti. Kendisine yardımcı olmamızı istiyordu. Yönetimden, kendini yönetmeye, özerk yönetimden Êzidî inançlarına kadar her şeyi belgesel haline getirdi ve tüm kamuoyuna duyurdu. Belgeselin de amacı buydu zaten. Nazım arkadaşı etkileyen, 73 katliama maruz kalmış Êzidî toplumunun son katliamda göç etmeyerek kendini savunması oldu. Etkilendiği bir diğer durum ise esir alındıktan sonra kurtarılan kadınların Özerk Yönetim’in kurumlarında yer almasıydı. Her zaman ‘Êzidî toplumu kendisini küllerinden yeniden yarattı. Bunu dünyanın görmesi gerekiyor’ derdi. Êzidî toplumunun katliamlara karşı nasıl direndiğini, yaratılan Özerk yönetimi bütün dünyaya duyurmak ve tanıtmaktı hedefi. Êzidî toplumu kendi kendisini korudu” diye konuştu.
‘Doğduğum topraklarda hissediyorum, diyordu’
Nazım Daştan’ın Şengal’e olan bağlılığına dikkati çeken Argeş Şengalî, “Nazım arkadaş Şengal’i görmeyi çok istiyordu. Ona Şengal Dağı’nı gezdirdiğimizde veya yüksek bir tepeye çıkıp Şengal’i kayıt altına aldığında ‘Şu an doğduğum topraklarda olduğumu hissediyorum’ diyordu. Nazım arkadaş hiçbir zaman kendisini Êzidî toplumundan ayrı görmedi. Bir gazeteci buraya gelip Nazım arkadaş gibi binlerce insanın yüreğinde yer edinmek istiyorsa kendisini toplumdan soyutlamamalıdır. O toplumun yaşadığı acıyı hissetmesi gerekiyor ve toplumunun sesi olması gerekiyor” dedi.
‘Çalışmalarını tamamlayacağız’
Nazım Daştan’ın bıraktığı kamerayı yerde bırakmayacaklarının altınız çizen Argeş Şengalî, “Onun yarım bıraktıklarını ve onların verdikleri hakikat mücadelesi amacına ulaştıracağız. Nazım arkadaş şehit düşene dek toplumların ve azınlıkların yaşadığı zulmü tüm kamuoyuna duyuruyordu. Çünkü bütün dünyanın kapitalist devletlerin bölgeleri nasıl işgal ettiğini görmesini istiyordu. Nazım arkadaşta bu hassasiyetle işini yapıyordu. Son olarak Nazım arkadaş üzerine ne kadar konuşsak azdır. Her ne kadar 1 yıl birlikte geçirdiysek bu süre zarfında gecemiz ve gündüzümüz birlikte geçmiş olsa bile ne söylesek az kalıyor. Şahadetini öğrendiğimde çok üzüldüm. Nazım arkadaşın önünde bekleyen birçok projesi vardı. Bütün toplumlara, dünyaya ulaşmak istiyordu. Toplumların yaşam tarzını, işgalcilerin toplumlar üzerinde nasıl hakimiyet kurmak istediğini duyurmak istiyordu. Elimizden geldiğince anılarına bağlı kalacağız. Kalemlerinin ve kameralarının yere düşmesine izin vermeyeceğiz. Yarım bıraktıkları çalışmalarını bizler tamamlayacağız” diye sözlerini sonlandırdı.
Haber: Zeynep Durgut\MA