Kardeşim Delil, 14 yıl sonra Avrupa’dan ziyaretime geldi. Kalp pili olduğu için x-ray’den geçirilmemesi gerekiyordu. İsviçre’nin Türkiye konsoslosluğunun resmi raporu olmasına rağmen, ‘ya x-ray’den geçersin ya da ziyaretten vaz geçersin’ dayatmasında bulunmuşlar
Hüseyin Aykol / İçeriden
Antalya S Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Orhan Çaçan, 29 Aralık 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yeni yıla göndermiş olduğun iki katla giriyorum. Sevinçliyim, çünkü çok uzun bir aradan sonra sizden haber aldım. Bu süre zarfında size üç mektup ve bir faks mesajı göndermiştim. Herhangi bir geri dönüş olmayınca merak ettim; bir sağlık problemi veyahut başka bir şey mi var diye…
Neyse, yine yıla girmeye az bir zaman kala bu merakımı da, yeni yılımızı kutlayarak gidermiş oldun. Zor spas! Ben de bu vesile ile senin ve tüm basın emekçilerinin yeni yılını kutlar, sağlık-esenlik ve barışa evrilmiş yarınlar diliyorum.
Moralim, sağlığım iyi sayılır. Geriye kalan son birkaç yılı tamamlayıp, çıkmaya çalışıyoruz. Hepsi topu topu üç buçuk yıl kaldı. Ada ile yeniden diyalog kuruldu; sürecin hızlanacağını ve her şeyin bu sayede çok daha iyiye doğru gideceği inancı burada hâkim durumda.
Geçen yıl Ada koşulları için yaptığımız açlık grevi nedeniyle tarafımıza 11 günlük hücre cezası verilmişti. Bu durumu, AYM bile onayladı. Şimdi bir de üyelikten (ben de dahil) 83 arkadaşımıza üyelikten soruşturma başlattılar. Henüz mahkeme tarihi belli olmadı. Daha sonra haberdar ederim. Gerçi buradaki İHD ve ÖHD şubeleri de ilgileniyor; onlardan da haber alabilirsiniz.
Tuhaf bir memlekette yaşıyoruz. Bahçeli söyleyince sorun olmuyor; biz bunun için bedel ödeyince hem hücre cezası alıyoruz; hem de üyelikten yargılanıyoruz. Neyse…
Bunun dışında kardeşim Delil, 14 yıl sonra Avrupa’dan ziyaretime geldi. Kalp pili olduğu için x-ray’den geçirilmemesi gerekiyordu. İsviçre’nin Türkiye konsoslosluğunun resmi raporu olmasına rağmen, ‘ya x-ray’den geçersin ya da ziyaretten vaz geçersin’ dayatmasında bulunmuşlar. Uzunca bir süre direndikten sonra onca masraf, yol ve özlemi düşünüp, tüm riskleri göz önüne alıp, x-ray’den geçerek ziyaret salonuna gelmişti.
Her yere şikayette bulundum. Üzerinde durulacağını umuyorum. İnsanların sağlığını tehlikeye atacak kadar ölçüyü kaçıranlar var; acaba ne diyeyim? Bu arada, bugün İdris Başaran arkadaşın tahliyesini onaylayan tebligatı getirdiler. Bu durumda, kendisinin 7 Ocak 2025 günü tahliye olması gerekiyor.”
İki not: Bana ulaşan her mektuba mutlaka cevap yazıyorum. Orhan Çaçan’a yazdığım cevapların, kendisine niçin verilmediğini bilemiyorum. Bu arada, İdris Başaran halen tahliye edilmedi maalesef.
* * *
Postanedeki posta kutuma gittiğimde bazen iade olarak gelen mektuplarımı görür, üzülürüm. Örneğin bu hafta Antalya S Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Zilan Demir’in mektubu, kendisinin söz konusu cezaevinde olmadığını belirten bir damga ile geri geldi.
Ancak bazen geri gönderilen mektuplarımın zarfında başka bir damga vardır ki, bu damgalar beni çok sevindirir: Bu hafta Cengiz Doğan’a gönderdiğim son mektup iade olarak geri geldi. Tahliye olmuştu çünkü:) Yine Yakup Güneş’e gönderdiğim mektubum da tahliye olduğu için geri gönderilmiş. Sahi, onun tahliye oluşu üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Onu unutmuşum…
Hemen hemen her gün operasyonlar yapılıyor ve birçok kişi önce gözaltına alınıyor ve bir kısmı da bilahire tutuklanıyor. Bir yandan da, 30 yıl önce uyduruk gerekçelerle ve içinde TSK mensubu yargıçlar da bulunan Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından tutuklanmış ve kendilerine ağır hükümler verilmiş kişiler, birer birer tahliye oluyor. Bu memleket ‘normal’ günlerine ne zaman kavuşacak ve bizler böylesi köşelerde yazmak zorunda kalmayacağız?
* * *
Adana-Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Engin Bulut, Adil Okay’a gönderdiği mektupta şöyle diyor: Buraya gelecek olursak; Ortaçağ uygulamalarından biri olan ağız araması devam ediyor. Diş doktoru bile jandarma kadar ağzını aç demeye hevesli değil. Hapishane idaresi diyor ki: bizimle alakası yok (sözde), jandarmanın uygulaması yani İçişleri Bakanlığı’nın uygulamasıymış… Yazdığımız dilekçelere de Vali yanıt veriyor. Böylece hastaneye gidemiyorum, hapishane idaresi de sorumluluğu jandarmaya bırakıyor veya atıyor.
Geçen yıl revire çıkıyorum ilaç yazdırıyorum doktora, akşam sayımından sonra, saat 21:00 gibi ilaçlar geliyor, gardiyan mazgalda ufak bir poşetin içinde, kutusundan çıkarılmış, kesilmiş poşet içine koyulmuş iki adet ilaç; “bunlar ne yanlış getirdin galiba ben bu ilaçları kullanmıyorum” diyorum. Gardiyan “yok bunlar yazdırdığın ilaçlar, I. Müdür’ün talimatıyla böyle dağıtılacak” diyor. “Ne olduğunu bilmediğim bir ilacı, bu şekilde alıp içmemi mi bekliyorsun, neden bu şekilde dağıtılıyor” diyorum, “bilgim yok” deyip gidiyor gardiyan. Aradan birkaç gün geçiyor, bir evrak tebliğ ediyorlar, evrakta ufak poşet içinde verilen ilaçları almadım diye ‘sessiz direnişte’ bulunmuş, ‘organize olarak birlikte bu eylemi’ gerçekleştirmişiz yedi arkadaşla birlikte.
Meğerse aynı gün benim gibi 7 arkadaş da revire çıkıp, ilaç yazdırmış. Akşam sayımından sonra onlara da poşet içinde ilaç gidiyor, dağıtım şeklini birçok gerekçe sunup kabul etmiyorlar. Yedi arkadaştan sadece birini tanıyorum ve diğer arkadaşların hangi blokta, hangi hücrelerde kaldığını bile bilmiyorum. Ancak akıl-mantık gereği bilmediğimiz ilaçları almak istememişiz. Birileri ilaç içip, intihar girişimde bulunmuş da, bize de bu nedenle taneyle ilaç göndermişler falan.
Açılan soruşturma sonrası, İnfaz Hakimliği’ne içtiğimiz ilaçların eczanelerden reçetesiz bile alınabildiğini, benim ilacımız yeşil veya kırmızı reçete ile satılanlardan olmadığını açıkladım. Ancak kararda yine ‘Revir doktorunun reçete ile yazdığı yeşil ve kırmızı reçeteli ilaçların kullanımı ve dağıtımını, organize olarak, sessiz direnişte bulunarak ret etmişiz’ şeklinde geldi. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazımda sözü edilen yeşil ve kırmızı ilaçları kullanmadığımı yazdım. Ama yine aynı karar geldi. Böylece iletişim cezam da onaylanmış oldu. Hastaneye gitmiyoruz, daha doğrusu gidemiyoruz, artık ilaç da alamıyoruz, terkos suya devam:)
Sonra hemen hemen ayda en az iki arama, hücrenin dağıtılması-yerle bir edilmesi, foto albümünden fotoları ‘başka mahkumların fotosu yasak’ deyip el koymak, yıl dolmadan bloklar arası yolculuk. 2022 Ocak ayında buraya sürgün edildim, altı kez hücre değişikliği yaptırdılar… Malum tasarruf çağındayız, bütün eski kameralar sökülüp yeni mobese tipi kameralar takıldı, tamirat, boyası vs. vs. bitmiyor; bunlar devam ederken tasarrufu da kursları (resim-saz vs.) iptal ederek yapıyorlar, verdikleri yemekle yapıyorlar… Rant-yandaşlara milyonlar akarken tasarruf da böyle yapılıyor…”
MEKTUBU GELENLER:
İdris Başaran – Antalya S Tipi Cezaevi
Orhan Çaçan – Antalya S Tipi Cezaevi
Erol Dündar – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Engin Bulut – Kürkçüler F Tipi Cezaevi