Bursa merkezde 17 adet OSB’nin varlığı akarsuları ve yeraltını kurutup zehirlemeye devam ediyor. Nilüfer Çayı’na bırakılan atık sular nedeniyle çaydan zehir akarken Marmara Denizi de her geçen yıl ölüme doğru gidiyor
Marmara Denizi çevresinde bulunan sanayi tesisleri ile kentlerde yaşayan 25 milyon kişinin en az yarısının atıkları arıtılmadan denize akıtılıyor. Bursa’daki Nilüfer Çayı ile ilgili de konuşan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Nilüfer Çayı çok korkunç örnek teşkil ediyor. Bu çayın ve Marmara Denizi’nin kurtarılması için eylem planına ihtiyaç var. Acilen yapmamız gereken debiye bağlı akarsuyun yatağında deşarj limitlerinin tekrar belirlenmesi lazım” dedi. Sarı, ekim ayında yüzeyden 5 metreden başlamak üzere 25 metreye kadar örümcek ağı gibi Marmara Denizi’nin her yerini kuşatan müsilajın, deniz yüzeyinde de görülmeye başlandığını vurguladı.
Nilüfer Çayı atık kanalı
Son yıllarda iklim kaynaklı deniz suyu sıcaklıklarının artışının müsilaj oluşumunu tetiklediğini ancak bunun kontrol edilemediğini dile getiren Sarı, Marmara Denizi’ni aşırı kirleten kaynakların ve atıkların ise kontrol edilebileceğini aktardı. Sarı, “Her 2 kişiden birinin atığı Marmara Denizi’ne akıyor. Türkiye’nin yarısından fazlasına hizmet sunan sanayinin atığının yüzde 70’i Marmara Denizi’ne boca ediliyor. Nilüfer Çayı doğduğu yerde tertemiz iken Marmara Denizi’ne ulaşana kadar atıklardan simsiyah oluyor. Marmara Denizi’ne aktığı noktadaki ölçümlere bakıldığında oksijen sıfır seviyelerinde. Çay bir atık kanalı haline gelmiş. 3 birim suyun 1 birimi su 2 birimi atıktan ibaret” dedi.
Yeraltına deşarj ediliyor
Sarı, Marmara Denizi çevresinde 200 civarında akarsu bulunduğunu ve Harami Dere, Kurbağalı Dere, Gönen Çayı, Biga Çayı ve Ergene gibi bunların büyük kısmının kirlilikte Nilüfer Çayı ile aynı olduğunu vurguladı. Ancak sorun çok derinlerde yatıyor. Bursa’da bulunan 17 OSB tüm akarsuları zehirlerken bu akarsular Nilüfer Çayı ile birleşerek atık çayı halini alıyor. Bursa’da bulunan sanayi tesisleri bir yandan ‘kaçak’ sondajlarla yeraltı sularını kuruturken, diğer yandan OSB’lerde bulunan işletmeler arıtma tesislerine atık sularını vermek yerine yeraltı sondajı kurumuş olan sondajlara atık sularını deşarj ediyor.
Ova da derelerin atık kanalı
Birçok sanayi bölgesinde arıtma tesisin olmaması ya da yeterli düzeyde çalıştırılmaması sonucu akarsular zehir taşımaya devam ediyor. Kestel Bölgesi’nde yoğunlaşan tekstil boyama fabrikaları ise ufak dereleri ve sulama kanallarını kullanarak atıklardan kurtulurken, Bursa adeta bir cehennem kente döndürülüyor. Bursa’ya artık yaz aylarında akan birçok dere maalesef kurumuştur. Artık ovada akar görünen dereler, fabrikaların yer altı sularını çekerek üretimlerinde kirlettikleri zehirli sulardır.
Yeraltı suyu 600 metrede
Dağlardan su gelmemektedir. Çünkü tamamına su şirketleri el koymuştur. Türkiye’nin ve dünyanın en büyük su tekelleri (Nestle vd.) Uludağ’ı parsel parsel paylaşmışlardır. Nerede su kaynağı varsa orası telle çevrili bir alandır artık. Borular içine alınan sular Uludağ’ın yamacında kurulmuş su fabrikalarına kadar taşınır. Evliye Çelebi’nin Bursa betimlemesinde ‘sudan ibaret’ kent anlatımı anlamını yitirirken, Bursa’nın ihtiyaç duyduğu suyun büyük bölümü yeraltından karşılanmaya başlandı. Sanayinin ve belediyenin yeraltına yüklenmesiyle birlikte bundan sadece 30-40 yıl önce birkaç metreden çıkan yeraltı suyu günümüzde 500-600 metre derinlere inmiş durumda.
EKOLOJİ SERVİSİ