Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Ferhat Önkol’un, cezaevinde yaşadığı ihlalleri kaleme aldığı mektup ‘devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak’ olarak yorumlandı
Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Ferhat Önkol’un 22 Kasım 2024 tarihinde gazeteci-yazar Hüseyin Aykol’a gönderdiği mektuba el konuldu. Hak ihlallerine dikkat çeken Önkol’un el konulan mektubu için Cezaevi İdaresi Disiplin Kurulu aynı gün toplandı.
Ferhat Önkol’un mektubuna el konulma gerekçeleri şöyle sıralandı: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmaya yönelik örgütsel propaganda, moral ve motivasyon sağlamak amacıyla yazıldığı, kurumun işleyişi hakkında yalan ve yanlış bilgiler içermesi, kamu görevlilerine yönelik yersiz ithamlar, iftira, yalan yanlış cümleler yazılması nedeniyle kısmen sakıncalı ifadeler içerdiği kanaatiyle mektubun bu haliyle hükümlü tarafından gönderilmesi kısmen sakıncalı olup… Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.”
‘Bu bir işkence sistemidir’
Ferhat Önkol, avukatları aracılığıyla Mezopotamya Ajansı’na, “devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” olarak yorumlanan mektubunu ulaştırdı. Mektupta şu ifadeler yer alıyor: “Cezaevine girerken ‘çıplak arama’ dayatması yapıldı… Geçen gün revire çıktım, doktora ‘nefes almakta zorlanıyorum, hastaneye sevkimi yapabilir misiniz? Diyorum, ‘Aciliyeti yok!’ diyerek sevkim yapılmıyor. Yine geçen gün top oynarken ayak bileğim incindi, hastaneye götürüldüm, alçı yapıldı. Ayağımın üstüne basmakta zorlanıyordum. Bu halde hücrede kalamayacağımı hiç olmazsa iyileşene kadar üçlü odaya geçmeyi talep ettim. Fakat bunu da kabul etmediler. ‘Bu şekilde hücrede de kalabilirsin’ dediler. Dahası da var; geçenlerde ‘cezası’ biten ağır hasta bir arkadaşımızın sırf bırakmamak için şöyle diyorlar: ‘Eğer sen hasta olmasaydın yapılan eylemlere katılırdın..!’ Bu önyargılı, niyet okuyan saçma sapan bir gerekçe ile arkadaşımızın tahliyesi erteleniyor. Sanırım bu artık sözün bittiği noktadır… Aslında şunu net söylemek gerek; bu ‘kuyu tipi’ cezaevi sistemi insanı zamanla hem psikolojik hem biyolojik olarak yıpratmayı ve hatta öldürmeyi amaçlıyor. Bu bir ‘işkence’ sistemidir. Şüphesiz işkence sadece fiziki kaba kuvvetle yapılan değil ki; aksine en tehlikeli işkence sistemi bahsettiğimiz tarzda yapılardır. Tabi bizler nasıl ki bugüne kadar bu sisteme boyun eğmediysek; bugünden sonra da asla eğmeyeceğiz. Bu ıssız kuyularda Hz. Yusuf gibi direneceğiz. Güneşimizi çalarak, bizleri kendi karanlık zihniyetlerine mahkum etmeyi amaçlayanlara, ufkumuzu aydınlatarak tokat gibi bir cevap olacağız. Toplumsal çöküşü yaratmak isteyenlere, toplumsallığa daha güçlü sarılarak karşılık vereceğiz. Fiziken tekte olsak kalpte duyguda, düşünce de her anımızı toplumumuzla yaşayacağız. Anlamlı büyük güzel bir yaşam iddiasıyla güçlü bir mücadelenin sahibi olacağız. Ezcümle yaratılmak istenilen cehenneme karşı cenneti yaratacağız.”
‘Son sözü direnenler söyler’
Ferhat Önkol, ailesi aracılığıyla şu mesajı verdi: “Son sözü direnenler söyler. Zamanı geldiğinde de söyleyeceğimiz gibi şimdi de son sözü biz söyleyelim; Bizler nasıl ki bugüne kadar zulüm kokan sisteme boyun eğmediysek bugünden sonra da Seyit Rıza’nın, Şêx Seîd’in kalan torunları olarak boyun eğmeyeceğiz. Toplumsal çöküş yaratmak isteyen liberalizmin uşaklarına toplumsallığa daha güçlü sıkı sıkıya sarılarak karşılık vereceğiz. Unutulmasın ki her direnenin yüreğinde bir Prometheus saklıdır. Fiziken şuan maddi mekanı dar olan hücrelerde bir başımıza olsak da manevi sonsuz mekanda kalpte, duygu da düşüncede her anımızı güzel toplumumuzla beraber. Ben tüm düşüncelerimi yaşadığımız sorunları geçen ay bir mektup yoluyla gazeteye yollamak istedim. Fakat cezaevi mektubuma el koydu bu haliyle göndermeyeceklerini neredeyse mektubumun yarısından fazlasını karalayarak göndereceklerini söylediler. Ben de bunun kabul etmedim.”
Kaynak: MA