Çatışmalı süreçte yakınlarını kaybedenler, ‘Mesele silahın bırakılması değil, mesele adil bir barış yapmaktır’ dedi
DEM Parti İmralı heyeti, 28 Aralık 2024 ve 22 Ocak’ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşme gerçekleştirdi. 28 Aralık’taki görüşme sonrası, Abdullah Öcalan Kürt sorunun çözümüne dair, 7 maddelik bir deklarasyon yayınlayarak toplumun tüm kesimlerine çağrıda bulundu.
Çatışmalı süreçte yakınlarını kaybeden aileler, DEM Parti İmralı heyetinin Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmelerde Kürt soruna dair kamuoyuna sunduğu 7 maddelik yol haritasını, iktidarın bu süreçteki dil ve tutumu ile kendi taleplerine dair değerlendirmelerde bulundu.
Meletî ve İstanbul’a göç
Mêrdîn’in (Mardin) Kerboran (Dargeçit) ilçesine bağlı Deywan köyünde doğan Raziye Küçükkaya 1992 yılında devletin koruculuk dayatmasından dolayı Meletî’ye (Malatya) taşınmak zoruna kaldıklarını söyledi. Meletî’de de devletin baskılarına maruz kaldıklarını ifade eden Raziye Küçükkaya, “Bu saldırılardan kaynaklı İstanbul’a taşınmak zorunda kaldık. Bize ait olmaya bir kimlik dayatılıyordu. Bu dayatmalar ve inkar hala devam ediyor. Ama tüm bu baskılara rağmen kendi dilimizdin, kültürümüzden ve fikrimizden vazgeçemedik” dedi.
‘Kendi topraklarımızda özgürce yaşamalıyız’
Amed’in Sûr ilçesinde 2015’teki özyönetim direnişinde kuzenini yitirdiğini ifade eden Raziye Küçükkaya, “Amcamdan 35 yıldır haber alamıyoruz. Eğer devlet bizimle bir barış ve müzakere yapılmak isteniyorsa ölümleri yarıştırmasın. Bu savaşta en büyük bedeli Kürt halkı verdi. İmralı ile görüşme yapılıyorsa verilen mücadele sayesindedir. Bu nedenle anadil sorumuz devam ederken, binlerce insanımız cezaevinde tutsak edilirken ve her gün evlerimiz basılırken ‘Erdoğan’ın ya silah bırakacaklar ya gömülecekler’ deyip silah bırakmayı dayatamaz. Çünkü Kürtler keyfinden silah alıp dağa gitmemiş. Her zaman barış istedik ama karşı taraf buna yanaşmadı. Savaşın bitmesini ve onurlu bir barışın olmasını hepimiz istiyoruz. Onların okulları varsa bizim de olmalı, onlar kendi ana dilini nasıl özgürce konuşabiliyorlarsa biz Kürtler de ana dilimizi her yerde konuşabilmeliyiz. Türkler nasıl kendi topraklarında onuruyla yaşıyorsa, biz Kürtlerde kendi topraklarımızda özgürce yaşamalıyız. Kimseden bir şey istemiyoruz. İnsan olmaktan kaynaklanan doğal haklarımızın iade edilmesini istiyoruz. Kürtler eski Kürtler değil. Milyonlarca Kürdü kandıramazlar. Onursuz bir yaşamı kabul etmiyoruz. Kimse böyle bir şey umut etmesin. Bilincimiz ve inancımız bizde olduğu sürece kendi dilimizden ve topraklarımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Samimi değiller’
Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde dünyaya geldiğini ve evlendikten sonra İstanbul’a yerleştiğini söyleyen Gurbet Taş, “Kardeşim 2015 yılında özyönetim direnişleri sonrasında PKK’ye katıldı. Katıldıktan 4 yıl sonra çıkan bir çatışmada hayatını kaybetti. Bu acıyı her zaman yüreğimizde hissedeceğiz ve her zaman onların izinde olacağız. Ama bir barış olacaksa Kürt sorunun çözülmesini ve Kürtlerin haklarını verilmesini istiyoruz. Kimsenin çocuklarının ölmesini istemiyoruz. Artık kan dökülmesin ve annelerin yüreği yanmasın. Bunun için barışın sağlanmasını istiyoruz. Sadece Türkiye’de değil, Rojava’da Kürtlerin katledilmesine karşıyız. Kürtler tarih boyunca hiçbir halka düşmanlık etmemiş. Barışı Kürt halkı istiyor onlar samimi değil” diye konuştu.
‘Geçmişi unutmadık’
Barışın sağlanması için Kürt halkının temel haklarının verilmesi gerektiğini vurgulayan Gurbet Taş, “Siyasi tutsaklar serbest bırakılsın ve Önderliğin (Abdullah Öcalan) özerindeki tecrit kaldırılmalıdır. Önderliğimize güveniyoruz ama devlete güvenmiyoruz. Çünkü daha önce de Kürt sorununu ‘çözeceğiz’ dedi fakat daha sonra herkesi tutukladılar ve cezaevine attılar. Kürdistan’da büyük bir savaş yaşandı. Bunları unutmadık. Kürler eski Kürtler değil, bunu herkes bilmeli. Şuanda binlerce Kürt cezaevlerinde öncelikle onların serbest bırakılması gerekiyor. Hala dilimiz Meclis’te ‘bilinmeyen’ bir dil olarak geçiyor. Düğün salonlarında halaylarımız yasaklanıyor. Önce bunları düzeltsinler. Bugün de görüşmeler var ama bir yandan da Rojava’ya saldırıyor. Devlet gerçekten bu sorunu çözmek istiyorsa ilk önce bu saldırılarını durdurmalıdır” diye konuştu.
‘İşkenceden yaşamını yitirdi’
Mêrdîn’in Kerboran ilçesine Triwa köyünde doğan Kamile Turan, 1990 yılında devletin koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için köylerinin yakıldığını ve Kerboran’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirtti. Kamile Turan, “Kerboran’a göç ettikten sonra da devlet peşimizi bırakmadı. Babamı gözaltında aldılar bir süre Mardin Cezaevinde tutuklu kaldı. Orada yapılan işkencelerden sonra babam yaşamını yitirdi. Yaşanan bu durumdan kaynaklı amcamın oğlu da mücadeleye katıldı. Babamdan sonra oda şehit oldu. Baskıların devam etmesi sonucu Kerboran’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık ve 25 senedir burada yaşıyoruz. İstanbul’a göç ettikten sonra yaşadığımız en büyük sorun dil sorunu oldu. Kürtçe dışında başka bir dil bilmediğim için çok zorlandım” ifadelerini kullandı.
‘Onurlu barıştan yanayız’
Kürt halkının hiçbir zaman savaştan yana olmadığını kaydeden Kamile Turan, Turan, “Savaşta binlerce gencimiz yaşamını yitirdi. Binlerce köyümüz yakıldı ve talan edildi. Esaret altına alındık ama hala onurlu bir barıştan yanayız. Kürt halkı binlerce yıldır zulüm altında. Bizler de diğer halklar gibi kendi dilimizi ve kimliğimizi özgürce yaşayacağımız bir ülke istiyoruz. Kimsenin toprağında gözümüz yok. Biz kendi topraklarımızda özgürce yaşamak istiyoruz. Bunu istemek temel insan hakkıdır. Mesele silahın bırakılması değil, mesele gönülden adil bir barış yapmaktır. Eğer kardeşsek adil ve eşit olmalıyız. Bunun olması için önce yakılan köylerimizi eski haline getirilsin, dilimiz üzerindeki yasak kaldırılsın, cezaevleri boşaltısın” dedi.
Haber: Esra Solin Dal / MA