Türkiye’nin yargılandığı Rojava Halklar Mahkemesi’nin ilk günü, savaş ve insanlık suçlarına dair delillerin yargıç heyetine sunulmasıyla sona erdi
Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarında işlediği suçlardan dolayı Rojava Halklar Mahkemesi’nde yapılan yargılamaya Belçika’nın başkenti Brüksel’de devem etti. L’Université Libre de Bruxelles (Brüksel Özgür Üniversitesi – ULB) Aula QA amfisinde gerçekleştirilen mahkeme uluslararası düzeyde yargıç ve hukukçuların beyanları ile devam etti.
Tanıklığını anlattı
Efrîn’li Avukat Îbrahîm Şêxo, mahkmede tecrübelerini aktardı. Şêxo, Efrîn 2018’de Türkiye’nin denetimine girene kadar kentte, daha sonra 2024 yılına kadar da Şehba’da yaşadığını belirtti. Yaşanan insan hakları ihlallerini aktaran Îbrahîm Şêxo, Efrîn’de bazıları gizli olmak üzere yaklaşık 20 hapishanede binlerce Kürt’ün sebepsiz yere tutulduğunu söyledi. Bölgede taciz, tecavüz, insan öldürme, hırsızlık, talan, asimilasyon ve her türlü şiddetin yaşandığını aktaran Şêxo, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Demografik müdahale
Şêxo’nun anlatımları sonrası duruşma, Eski İspanya Senatosu Üyesi ve Katalan Avukat Urko Azurtza’nın Girê Spî ve Serêkanîye’de işlenen suçları deşifre etmesiyle devam etti. Türkiye’nin Girê Spî ve Serêkanîyê’deki saldırılarla etnik temizlik yaptığını, aynı zamanda bölgede halkın mallarına el konulduğunun altını çizen Urko Azurtza, başka yerlerden getirilen kişilerin göçertilen halkın yerine yerleştirildiğini ve böylece demografinin değiştirildiğini kaydetti.
‘Uluslararası güçler yeşil ışık yaktı’
Azurtza, “Barış Pınarı Hareketi” ismi konulup “terör” söylemi ile “işgal” saldırısı gerçekleşse de saldırıların bölgede yaşayan sivil halka dönük olduğunun altını çizdi. Uluslararası güçlerin yeşil ışık yakması ile bu “işgalin” başladığını da hatırlatan Azurtza,“Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Türk devleti burada bombalarla sivilleri hedef aldı. SMO da bu saldırılarda bir araç olarak kullanıldı” diye belirtti.
Yasaklı silahlara dair delil sundu
Yasaklı Beyaz Fosfor bombasının kullanıldığına dair delilleri sunan Azurtza, Britanya gazetesinin Fosfor Bombası’nın kullanıldığını belgelediğini ve uluslararası insan hakları kurumlarının raporlarında da bu suçun belgelendiğini söyledi. Serêkaniyê’de gerçekleştirilen saldırıya dair fotoğraf gösteren Azurtza, söz konusu fotoğrafın Beyaz Fosfor içeren top saldırısında çekildiğini ifade etti.
‘Kimyasal silah kullanıldı’
Serêkaniyê’de yaralananların, Til Temir Hastanesi’nde tedavi edildiğini ve burada görev yapan bir doktorun tanıklıklarını aktaran Azurtza, doktorun yaklaşık 200 kişinin yanık şikayetiyle hastaneye getirildiğini bildirdiğini söyledi. Azurtza bu saldırının da yasaklı bombalarla gerçekleştirildiğini dile getirdi. Azurtza, saldırılara maruz kalan bölge halkının anlatımları ile “işgal” saldırılarında yaygın bir şekilde yasaklı bombalar ve kimyasal silahların kullanıldığına işaret etti. İmkanlardan kaynaklı delillerin incelenmediğini bildiren Azurtza, İsviçre’ye gönderilen kimi delillerde fosfor izine rastlanıldığını ifade etti.
Süryani ve Ermeni halkı göçertildi
Azurtza, bölgede Ermeni ve Süryanilerin de hedef alındığını ve Ermeni ve Süryani halkının tamamen göçertildiğini de söyledi. Azurtza, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşanan talanın Birleşmiş Milletler’e bağlı İnsan Hakları Komisyonu tarafından da belgelenip raporlandığını söyledi ve delillerini paylaştı.
Elektrik ve su kaynakları hedef alınıyor
Daha sonra söz alan İtalya’dan Yargıç Ezo Menzione, elektrik ve su kaynaklarına dönük saldırılara ilişkin konuştu. Su ve elektrik kaynaklarının asla askeri bir hedef olamayacağını ifade eden Menzione, Swêdiyê’deki gaz ve petrol tesislerinin birden fazla kez hedef alındığını söyledi. Bu bombaların tesadüfen isabet edemeyeceğini hatırlatan Menzione, saldırılara ilişkin su ve elektrik tesislerinin fotoğraflarını paylaştı.
‘Su tesisleri doğrudan hedef alındı’
2 Kasım 2022’de gerçekleşen hava saldırılarına dikkat çeken Menzione, bir saat içinde Tebqa’daki su tesisinin hedef alındığını söyledi. Menzione şöyle devam etti: “Aynı gün üçüncü bir saldırı gerçekleşti. Bu da bu tesisin bile isteye hedef alındığını gösteriyor. Alok Su Tesisi’nden bahsedeceğim. Hol’a su sağlayan bu merkez, pek çok merkez için önemli. Yüz binlerce insanın su ihtiyacını karşılayan bu su tesisi doğrudan hedef alındı. Normalde bu su tesisi herhangi bir savaş merkezinde yer almıyordu. Buna rağmen Türk devleti bu tesisi hedef aldı. Yani bu saldırılar savaş sürecinde yaşanmış bir durum değil; doğrudan hedef alınmış bir durumla karşı karşıyayız.”
Cenevre Sözleşmesi ihlal edildi
İnsanların temel yaşam ihtiyaçlarını karşıladığı merkezlerin bilinçli bir şekilde hedeflendiğine dikkat çeken Menzione, “Türk devleti bölgede doğrudan bir askeri savaşın ötesinde doğrudan sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan bir saldırı yürütüyor. Bu saldırılar ve saldırı yöntemi, savaşta sivilleri koruyan tüm uluslararası sözleşmelerin doğrudan ihlali niteliğinde” diye konuştu.
Menzione, Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesini ihlal ettiğini bildirdi. Katalan Parlamentosu üyesi Ruben Wagensberg Ramon’u davet eden Menzione, Ramon’un tanıklıklarını dinletti.
‘Gazeteciler SİHA ile katledildi’
Bölgedeki gözlemlerini aktaran Ramon, 19 Ekim 2022’de Teqil-Beqil’de sivil bölgenin hedef alındığını ve şahitlerle konuştuğunu ifade etti. İşçilerin hedef alındığına işaret eden Ramon, “Yaralananlara yardım etmek için bölgeye gidenler de SİHA ile hedef alınmış. Gazeteciler dahi bölgede hedef alınıyor. Birkaç hafta önce 2 gazeteci SİHA ile hedef alındı” ifadelerini kullandı.
‘Sağlık merkezleri hedef alınıyor’
Daha sonra söz alan Alman hukukçu Heike Geisweid, bölgedeki hastanelere dönük saldırıları anlattı. Sağlık merkezleri ve hastanelerin hedef alındığını belirten Heike Geisweid, Türkiye’nin 3 kez karadan “işgal” saldırısı, en az 200 kez hava saldırısı gerçekleştirdiğini bildirdi.
26 Kasım 2023’te Kobanê Sağlık Merkezi’nin hedef alındığını belirten Heike Geisweid, diyaliz merkezinin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Miştênur Sağlık Merkezi’nin hedef alındığına dair görselleri paylaşan Heike Geisweid, harita konumu üzerinden bölge yakınlarında hiçbir askeri hedef olmadığına işaret ederek, hastanenin bilerek hedef alındığını vurguladı.
Heike Geisweid, Türkiye tarafından hedef alınan hastaneler ve sağlık merkezlerine ilişkin delilleri paylaşarak konuşmasını sonlandırdı.
Ekolojik kırım
Daha sonra konuşan Avukat Declan Owens, ekolojik kırıma ilişkin sunum yaptı. Bölgede kesilip Türkiye’ye kaçırılan ağaçları anlatan Owens, bölgedeki ormanların sistematik bir şekilde yok edildiğini söyledi. Aynı zamanda bombardımanlarla da ormanların hedef alındığını söyleyen Owens, meyve ağaçlarının da sömürüldüğünü, ürünlerin çalınarak Türkiye’ye götürüldüğünü aktardı.
Owens, uydu görüntüleriyle ormanların nasıl yok edildiğini delillere dayandırdı. Su kaynaklarına dönük saldırının da ekolojik kırımın bir parçası olduğunun altını çizen Owens, ormanların bölge için yaşam kaynağı olduğunu belirtti.
Mahkemenin ilk günü hakimlerin sorularıyla sona erdi. Mahkemeye yarın sabah devam edilecek.
HABER MERKEZİ