6 Şubat 2023’te yitirdiklerimizin anılarına saygıyla …
Cumhurbaşkanı kararnamelerinin çığ gibi önümüze yığıldığı günlerde, Rusya’dan geleceği belirtilen soğuk hava dalgasını içimizde bizi kavuran ateşin etkisini serinletir umuduyla beklerken sizinle söyleşmeye çalışacağım yine. Yaralarını saramadığımız 6 Şubat depreminde yitirdiklerimizin anısında olmak için yüzlercemiz deprem illerine akarken, Kartalkaya’da belki yaşar diye camlardan atılan çocukları kurtarabildiklerimizi yatak tutarak kurtarmaya çalıştık, bazılarına denk getiremedik diyen gencecik garsonun sözleri beynimizin içinde çınlarken. Unutamadığımız tüm katliamlar bir bir gözlerimizin önünden geçerken, yanarken yüreklerimiz, günün acımasız soğuğu yüzümüzü gözümüzü dağlarken bu satırlarda buluşuyoruz.
Savaş Ortadoğu’da da, Ukrayna’da da tüm yakıcılığı ile sürüyor, bizleri, önleyememenin sancısı ile içi yananları dağlaya dağlaya. Suriye’de İŞİD çakması bir çete, demokrasi naraları atarken Kürtler Ezidiler, vd bölge halkları savaşa değil demokrasi maskesinde kurulan yeni sistemi katliamlara tercih ettiklerinden statü kazanmaya çalışıyor bu acımasız oyunda. ABD başkanı Trump Batı Gazze’de asırlardır yaşayan halkları başka bölgelere yerleştirme önerilerini uluslararası alana haykırırken Gazze’ye dönüş yolculuğunda milyonlarca Filistinli kendilerinden bir nebze anı taşıyan yıkıntılara doğru km’lerce yol teperken bölgede güç kurmak isteyen savaşçı, öldürmenin gücünü sürdürmek isteyen bir devletin bombaları üstlerine yağmaya, ya da az ilerilerindeki içme suyu kaynaklarını bombalamaya devam ediyor. Savaş da bu oyunun kurucularının paylaşım planları da… Ortadoğu halkları ise yurtlarında özgür yaşamak istiyor, barışı istiyor. Başka ülkelerin ne ABD’nin ne Türkiye’nin ne İsrail’in kendi devletlerine saldırmadan, nasıl yönetileceklerine karışmadan. Anlaşırlarsa her gün yok olmayacaklarının, yaşam alanlarında bombalanmayacaklarının umudu ile.
Oyun hepimiz için sürüyor aslında. Ateşkes ve savaşların bitiyor olmasının yükselen umudu hiç bu kadar oyun aracı olmamıştır tarihte boyu. Artık savaşı körükleyen devletlerin barışı inşa edeceklerine güvenmiyoruz. Bu saldırıları yıllardır siyasi organizasyonlarla kuran güçlerin barışı halkları lehine ilan etmeyeceğini savaşın yaşandığı bölge halkları çok iyi biliyor. Ölüyorlar her barış sözü katliamcı devlet yöneticilerin sözlerine düştüğünde. Bedeli halklar ödüyor daha fazla ölerek, ölürken yaşam alanları paylaşım savaşının anlaşmalarına hızla girerken, bedenler savaşın yıkıntıları arasında dolgu malzemesi yapılırken.
200’de New Orleans’ta Katrine Kasırgası’nda milyonlarca -çoğu zencilerden oluşan- bölge insanı, ABD tarafından ölüme terk edilmişti. Aylarca yardım yapılmadı kente. Kasırgadan kurtulanlar da salgın hastalıklardan, açlıktan öldüler. Feminist, Marksist kadın politikacı, araştırmacı Angela YVONNE Davis New Orleans da yaşananların tarih boyunca uygulanan ırkçı, kapitalist, emperyalist devlet yapısının, rejiminin sonucu olduğunu yazmıştı makalelerinde. Antakya’dan 6 Şubat faciasından kurtulan yakınlarını kaybeden bir geç kadının ‘’5 gün kimse gelmedi yardıma’’ diye ağzından dökülen yakarış da, deprem faciasının sonunda yaşanan ve yaşanmakta olanlar da sistemin savaş–ganimet çıkarcılığının beslendiği/dayandığı sistemler birbiri ile örtüşüyor, tüm çıplaklığı ile.
TTB Merkez Konseyi deprem sonrasının iki yıllık değerlendirmesini açıklamak üzere. Geçen yıl Konsey başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın özeti ile açıklanan raporda; “Bölgede barınma sorunlarının sürdüğünü, çalışma olanaklarının yaratılamadığını, şiddetin ve madde kullanımının tırmandığını, insanların yokluk ve yoksulluk ile boğuştuğunu aktarılmıştı. Barınma sorunu, mültecilerinin sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalışı, şiddetin, yoksulluğun arttığı, (ne yakıldığı belli olmayan) çimento fabrikasının, hafriyatların yarattığı hava kirliliğin baskısı, kontamine olmuş suları içmeye mahkum olan halkın sorununun önüne geçmiş durumda. Boşaltılan alanların, zeytinliklerin sermaye birikimine sokulma hızı yaşamı onarma hızını yüzlerce kat artarak sürdürülen bölgede.
Sarı öküzü vermeye gör. Şimdi inlemek, çaresizce bu saçma oyunu izlemek kalıyor bizlere. Gazeteciler tutuklandığında paylaştığım bir sosyal medya mesajına gelen yanıt buydu “sarı öküzü vermeyecektiniz”. Doğruydu, savaşı körükleyenlere, bizleri ayrıştıranlara -biziz asıl olan. Sizler başaramayacaksınız, hegemonyayı kuramayacaksınız, savaşa sürükleyemeyeceksiniz- diyemedik. Yaşamı, ortalığı kan gölüne çeviremeyeceksiniz, yerlerde sürükleyemeyeceksiniz katlettiğiniz canların bedenlerini de diyemedik hep birlikte. Şimdi, ‘’Kararlıyız, sizlerin oyununu, savaşın nedenlerini, aşamalarını, sonuçlarını yaşıyoruz. Yaşamayacağız yeniden yeniden bu zulümleri’’ demeliyiz.
Hala konuşamıyoruz barışı oysa. Biliyoruz aslında konuşursak, sözlerimiz buluşursa hareket bile edemeyecekler karşımızda, kuramayacaklar savaş oyunlarını, atamayacaklar yok eden bombaları, öldüremeyecekler, el koyamayacaklar yok ettikleri alanlara, üretemeyecekler silahları da. Ve daha fazla güç kazanamayacaklar öldürdükleri halkların yaşamlarından çalarak, el koydukları yaşam alanları üzerinden sermaye/güç devşirmekten.
Savaş kuruculara rağmen özgür yaşamı kurmanın gücü, yetisi bizlerde, varsak ve birlikte özgürlüğü örüyorsak kollarımız gevşemeden, düşüncelerimiz birbirini besleyerek, politik olarak yan yana barışı örmeye kararlıysak. Yeneriz faşizmi de faşizmden güç alan ve onu besleyen kapitalist sistemi de gücün, hegemonyanın açığa çıkarttığı rejimleri de. Özne biziz, bir sarı öküzü daha alamazlar bizlerden. Biliyoruz; savaşı, baskıyı, zulmü değil özgürlüğü örmeye kararlıysak yeneriz onları savaşın terörünü inşa edenleri. Savaşın oyu kurucuları ve yürütenleri yenilir karşımızda. Yaşamı özgürleştiririz birlikte. Biliyoruz Özne Biziz, güçlü olan da…