Ne yazık ki on yıllardır şiddetle yatıp şiddetle uyanıyoruz. Şiddeti kutsayan iktidarlar ömürlerini uzatmaya bakarken, gencecik bedenler can verdi, on binler toprağa düştü.
Öncesi bir yana, bu topraklar kırk yıldır kanla sulanıyor.
Yanlış politikalar halkların büyük acılar yaşamasına neden oldu.
Şiddetin uygulanmadığı, kanın bulaşmadığı bir karış toprak kalmadı! 12 bin yıl öncesine gidilen Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının yaşandığı toprakların üzerinde hala barışa ulaşılamadı. Onca halka, inanca, kültüre beşiklik etmiş bu topraklar ne yazık ki farklılıklarıyla birlikte yaşamın sahnesi kılınamadı.
Tekçilik, inkarda ısrar ve egemen ulus olma hırsı büyüdükçe daha çok kan aktı, daha çok acı yaşandı ve hep gözyaşı döküldü.
Yakın tarihimiz açısından bakacak olursak; birlikte eşit ve kardeşçe yaşamak varken, bu pek ala olasıyken, ne yazık ki geride yaşamın tüm halklara zehredildiği on yıllar var. Onca can ve trilyonlarca dolar kaybedilirdi dinmeyen şiddet sarmalında.
Öncesiyle de söyleyecek olursak, kaç kuşak ak saçlarıyla ak sakallarıyla barış ve çözümü görmeden, acı ve kahır çekerek ayrıldı yaşamdan.
Yaşamı şiddetten arındıracak politikalar üretilmedi. İnkar ve çözümsüzlükte ısrar politikalarının yarattığı ortamı yok etmek mümkünken bu yapılmadı. Ne yazık ki şiddetin çıktığı koşulları bitirmek için harcanması gereken çaba, daha çok şiddet üretmek üzere harcandı.
Barış için fırsat çıkan her dönemeç ıskalandı. Her defasında şiddet kutsandı. Güç ve iktidar hırsı bilendi. Ardından yine kan aktı, hep gözyaşı döküldü. Hep yoksullar öldü, işçiler, emekçiler, ezilenler ağladı.
Çözüm aramak varken, Kürt halkının inkarına ve asimilasyonuna dayalı yok sayma politikalarından vaz geçilmedi. Barış sağlanamadı. Yapmadılar, yapılmadı. Onca iktidar geldi geçti, ancak eşitlik ve kardeşlik ortamı yaratılarak demokratik bir yaşam kurulamadı.
Oysa Kürt halkı yıllardır ‘akan kan dursun’ diyor, barış istiyor. On binlerce evladını yitiren Kürt halkı ısrarla ‘barış’ demekten vaz geçmedi. Evladının kemikleri kargo kutusunda verilen anne, kızının kemiklerine yıllar sonra kavuşan baba barış demekten geri durmadı. Çocuklarının, yakınlarının tabutları başında konuşan her Kürt ısrarla ‘barış’ dedi.
Çarpıtılsa da eşitlik ve özgürlükte, birlikte demokratik yaşamda ısrar eden bir halk var. Türk halkı ve tüm Türkiye halkları için barış, eşitlik ve özgürlük isteniyor.
Düşmanlaşmadan, sınırlar çekilmeden birlikte yaşam için mücadele eden Kürt halkı on yıllardır ‘şiddet bitsin, inkar ve asimilasyondan vaz geçilsin’ diyor. İktidarın şiddet politikalarının aksine Suriye’de de bunu istiyor, Türkiye’de de bunu dile getiriyor. Bölgede barış istiyor.
Çözümde ısrar eden Kürt halkı savaş ve şiddet karşısında ‘barış’ diyerek sürdürdüğü uzun yürüyüşünde hala ısrarlı. Barış için bir yol bulmak, silahtan, şiddetten uzak bir çözüm istiyor. İmralı’dan bir çağrı olacaksa onun kardeşçe ve eşit koşullarda tüm halklarla özgür yaşama vesile edilmesini, yeni bir sürece evrilmesini söylemeye devam ediyor.
Ancak halk barış dedikçe, iktidarlar şiddet politikaları sergilendi. 2013-15 sürecinin bitirilmesi sonrasında da böyle oldu. Her defasında şiddetin bitmesi için çağrı yapan halk, tarihin hiçbir evresinde iktidarlar tarafından kendilerine uzanan çözüm odaklı bir barış eli görmedi. Buna rağmen bugün de olduğu gibi her defasında barış mücadelesinden geri durmadı.
Şimdi yeni bir evredeyiz. İmralı süreci deniyor. Kürt halkı öncekilerinin bozguna uğramış olmasına inat yine ‘barış’ diyor. İmralı’dan beklenen çağrıya kulak kabartmış durumda. 1993’ten bu yana barış ve çözüm için söylediklerini yineliyor. Oslo süreci var, 2013-15 barış ve çözüm sürecinin ardından yaşanmış olanları biliniyor ve barış için kararlı bir duruş sergiliyor.
Ancak şiddet aygıtlarını elinde bulunduran iktidar buna uygun tek bir adım bile atmış değil. İktidar, şiddet ve hukuksuzlukta ısrar ediyor. Halk, ‘barış olacaksa taşlar temizlensin, yol açılsın, adımlar atılsın’ diye çaba gösteriyor. Ancak atılan tek bir adım yok.
Her yerde barış ve çözüm konuşuluyor. Temkinli, kaygılı bekleyiş ile umut dolu bir barış ve demokratik çözüm mücadelesi sürüyor. Ancak bu yük bir tarafın sırtına bindirilerek amaca ulaşılamaz. Bu mücadele tüm Türkiye halklarının birlikte yürütmesi gereken bir demokratik Türkiye mücadelesi olarak ilerlemelidir.
Kürt halkı barış ve demokratik çözüm için kılı kırk yararken, bir yandan da Türkiye halkları ile birlikte bu mücadeleyi büyütmek istediğini her vesile ile dile getiriyor. İşçilerden, emekçilerden birlikte mücadele çağrıları yapıyor. Zira barış ve demokratikleşme mücadelesi izleyerek değil, büyütülerek amacına ulaştırılabilir.
Pompalanan bilgi kirliliğine, yayılmak istenen güvensizliklere karşın, Türkiye halklarının, tüm işçi ve emekçilerin, ezilenlerin geleceğinin mücadeleden geçtiği gerçeği atlanmamalıdır. Muğla’dan, İstanbul’dan Hatay’a Iğdır’a kadar barış ve demokratikleşme mücadelesi sürüyor.
Kürt halkının iradesine Siirt’te kayyım atanması da barış ve çözümde kararlı duruşu engellemedi. Geçen hafta sonu Esenyurt Meydanı’nda barış mitingi vardı. Sekizinci belediyeye kayım atanmış oldu. Sınır ötesinde operasyonlar sürüyor. Ancak Kürt halkı AKP iktidarı karşısında barış ve demokratikleşme mücadelesine dair kararlılığını sürdürüyor.
Bugün Diyarbakır’da İstasyon Meydanı barış ve özgürlük mitingi var. Barış ve çözüm Sadece Amed değil, başta Kürtlerin yaşadığı her karış toprak olmak üzere, savaştan, şiddet ve dökülen kandan büyük acılar yaşamış olan her tarafta barış ve çözüm sesleri yükseliyor. İstanbul’da “Halkların Özgür ve Eşit Yaşamı Yolunda, Çözüm Barışta” konferansı düzenleniyor. Daha da büyütmek gerek.
Halklar barış istiyor. İktidarların oyun ve hilelerine karşın herkes barışa ve çözüme güç ve destek vermeli!