Ortadoğu ve Türkiye’de toplum önemli bir tarihsel eşikten geçiyor. Doğru zamanda pratik geliştirmek, yerinde ve zamanında çözüm alıcı müdahalelerde bulunmak, toplumla buluşmak, barış için çerağ uyandırmak zamanın ruhuna tam da denk gelmektedir. Zamanın ve mekanın ruhu, rıza toplumu süreklerinin kendi kendilerini yönetmenin meydanını açacaktır. Yaşama verilen en büyük anlam özgürlük arayışıdır.
Kendini yönetmek özgürlüktür. Kendisi ile ilgili kararları alamayanın, kendisi olamayanın özgürlüğü olmaz. Özgürlük arayışı, yaşamın anlamlandırılma ve yaşanır kılınma çabasıdır. Barış da bu çabanın yöntemlerinden birisidir.
Alevi inancında cem erkanı özgürlük meydanıdır, diyebiliriz. Semah ise özgürlük arayışıdır. Bu meydanda toplumsallık kendini yeniler, var eder. Cem erkanı öncesi cümle can önce iç barışını sağlar. Bunun için erkana gelen bütün canlar birbirleriyle niyazlaşırlar. Katliamlara uğrayan, zulmün bin bir türlüsünü gören, savaşın, çatışmanın, sürgünün, ekolojik felaketlerin, ayrımcılığın her türlüsünü gören Alevi toplumu onurlu bir barışı ibadetin gereği olarak görür.
Cem erkanında, meydanda bulunan bütün canlılar toplumun kendisi ile ilgili karar oluşturma süreçlerine katıldığı, kararların rızalıkla alındığı, karar alma süreçlerine herkesin katıldığı, edep ve erkan (ahlak ve politika) ilkelerinin uygulandığı bir özgürlük ve barış alanıdır. Bu hakikatten dolayıdır ki “Hak Meydanı” olarak tanımlanır. Bu meydanda arsıza, hırsıza, yalancıya, nursuza yer yoktur. Her türlü iktidarcı zihniyet “nahak” olarak tanımlanır. Başka bir ifade ile iktidarcı zihniyetler bu meydanda güç ile zor ile kendilerini var edemezler. Toplumun varlığının devamı için bazen güç ve zor gereklidir ama tek başına bu yetmiyor. Yani oluşan sistem rıza üretimi üzerine kuruludur. Nahak anlayış, iktidarcı yapı toplumsal hakikatin gücü karşısında kendisini var edemez.
Alevi inancında, nahak anlayışa karşı hakkın yanında olmak, rıza toplumu perspektifi ile tüm ötekileştirilenlerle birlik içinde mücadele edildiğinde demokratik ve özgür yaşamın inşa edileceğine inanırlar. Bu inşanın olması için resmi ideoloji tarafından politik alanın dışında bırakılan halklar, kimlikler, inancın demokratik damarını yaşayanlar, emek, barış, demokrasi mücadelesi veren kurumlar, sol, sosyalist kesimler, kadın özgürlükçü perspektifi esas alanlar ile ortaklaştırıldığında barışın inşa edileceğini, toplumsallaşacağını ve bu mücadelenin sonunda özgür yaşamın eşiğine gelineceği bilinmelidir. Alevi inanç kimliğinde barış ve özgür yaşamın eşiği sürekli kutsaldır. Rıza şehri paradigması barış toplumuna örnektir. Bütün toplumsal kesimlerin demokratik zeminde barışı savunan kesimlerle güçlü bir şekilde ikrarlaşması zamanın en güçlü mücadelesinin altyapısını oluşturacaktır. Bunun tek yolu ekonomiden politikaya, insan haklarından adalete, gençlikten kadına, kültürden sanata, eğitimden sağlığa kadar yaşamın her alanının halkın irade ve karar gücü olduğu, demokratik siyasetin esas alınması gerekiyor.
Rıza şehrinde yaşayan ikrarlı toplumun hepsi irade, bilinç ve karar gücüdür. Aslolan çokluğun tekliği değil, çokluğun ikrarlı birliğidir. Çokluğun birliği aynı zamanda diyaloğun esas alınması demektir. Bugün Türkiye’de barışın sağlanması için toplumsal diyalog mekanizmalarına daha fazla ihtiyaç vardır. Çatışmaların çözümü için cem kültüründen ilham alınabilir. Devletin ve toplumun tüm kesimlerinin katılacağı, kimsenin dışlanmadığı, herkesin söz hakkına sahip olduğu bir toplumsal diyalog süreci oluşturulmalıdır. Ancak böyle bir süreçte herkesin rızasının alındığı, gönüllü bir barış sağlanabilir. Barış isteyen tüm toplumsal kesimlerin, eşit ve özgür yurttaş olarak yaşamak için mücadele edenlerin, bu uğurda zındanı Hak meydanına çevirenlerin, Alevi toplumunun tüm süreklerinin ortak mücadelesi ile ülkede barış için bir eşik oluşturabilirler. Bu eşikten geçerek barış isteyen irade ile ikrarlaşarak zaman ve mekanda iz bırakabilirler.
Alevi inanç kimliğinde önemli bir düstur vardır: “Ele nazar etmek, göze nazar etmek, dile nazar etmek”; bu kemalet yüklü kelamın toplumda karşılık bulmasının tam da zamanıdır. Şubat ayı Alevi inanç kimliğinde birlik, beraberlik ve iç barışın sağlandığı aydır. Ele, dile, göze nazar etmek en fazla bu ayda karşılık bulur. Şubat’ın ikinci haftası bütün Alevi sürekleri kendi aralarında bir araya gelir, önce kendileri ile sonra toplum ile ve bütün kainat ile yar olurlar. Barışın toplumsallaşması projesinde toplumsal ekolojiyi esas alırl0ar. Şubat ayı Alevi inanç kimliğinde barış ayıdır. Doğa ile yar olmadan barışı sağlayamazlar. Zorda, darda olanın, hakikati esas alarak özgür yaşamı ilke edinenlerin, “kendisi olma” mücadelesi verirken zulme uğrayana yardım etmeyi Xizir ile eş tutarlar.
Xizir ayında bütün toplumsal kesimlere dokunulduğu zamandır. Kürt sorununun barışçıl çözümü ve demokratik siyasetin göz hizasına gelmesi gerekiyor. Bundan dolayı göze nazar etmek önemli bir erdemdir. Yaşamın her alanında “onurlu bir barış için” söz kurma, dile nazar etme zamanıdır. Barışı savunan öznelere el uzatma “ele nazar etmektir.” Barış için el, dil ve göz birlikte Xizir aşkı ile gayrete girmesi gerekiyor. Bu gayret Hewtemal ile canlanır, Newroz ile dirilişe geçer.
“Savaş önce yöneticileri çürütür sonra halkları” diyordu Yaşar Kemal. Cumhuriyet modernitesinin yüzyıllık ideolojik kimlik inşasında ötekileştirilen Kürtler ve Aleviler çürütülmeye çalışılıyor. Ama bilinen bir gerçek vardır ki yaşadığımız bu topraklarda kirletenlerin kaderi de kirletilmeye çalışılanların kaderine bağlıdır. Gelinen aşamada uluslararası dengelerde “köşe kapmaya” çalışan devletin barış süreci ile ilgili adım atması bir arayış olarak değerlendirmek, önemsemek gerekiyor. Nasıl ki doğanın işleyiş kanunlarında “simbiyotik bir ilişki” söz konusu ise, Çar anasır birbirleri ile ikrarlı ise toplumsal doğada da tüm cümle canın kaderi birbirleri ile ilişkilidir.
Alevilerin kendi inanç kimliklerini esas alarak “demokratik Türkiye projesi ve yol haritası” projesini barışı savunan irade ile birleştirmeleri inançlarının gereğidir. Rıza şehri perspektifi bu projenin tüm kodlarını içinde barındırmaktadır. Alevilerin barış görüşmelerine katkısı, yalnızca kendi toplumsal ve kültürel kimliklerini savunmaları ile sınırlı kalmayıp aynı zamanda tüm toplumun kapsayıcı, adil ve sürdürebilir bir barış ortamına kavuşmasına yönelik ortak çabalarının güçlendirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Bu katkı tüm Alevi süreklerinin, demokratik Alevi hareketinin tüm öznelerinin birlik çerçevesinde hareket etmesi “yolda birliği” gerçekleştirmesi ile mümkün olacaktır. Yolda birliği gerçekleştirmeyen bir Alevi toplumsal hattı kendi tarihsel hakikatindeki barış kültürünü açığa çıkarması, bu kültürü devriye etmesi zor olacaktır.