Siyasi iktidar; ürettiği politikalarla 23 yıldır yönettiği sistemin çöküşünü örtbas etmek için saldırılarını dur durak demeden sürdürüyor. 18 Şubat sabahı siyasi iktidarın politikalarına, kurmaya çalıştığı baskıcı, zulmeden sisteme, tek adam rejimine karşı duranlara gözdağı vermeye çalıştı. Toplumsal muhalefetin içinden HDK’de buluşmuş sosyalistler, gazeteciler, sanatçılar kapıları kırılarak evlerinden gözaltına alındı. Arkadaşlarımız, bugün Çağlayan adliyesinde hakim önüne çıkarılacaklar. Siyasi iktidar siyasi olarak sıkıştıkça terör yaftası ile siyasetçilere saldırmayı elden bırakmıyor. Siyasetçileri özgürlüklerinden alınca, yandaşlarına yaptırdığı cezaevlerine onları gönderince, halkları temsil eden kadınları, gençleri vekilleri polisi ile birlikte tartaklayınca, tutsak edince kendini kurtardığını düşünüyor. Bu ülkede yaşamın, emeğin özgürlüğü için mücadele edenler mücadelelerinden siyasetin tüm baskıcı tutumuna karşı mücadele etmekten vazgeçmeyecek, ta ki bu ülkede barış içinde halklar eşit ve özgür yaşayana, yaşam alanları, doğal ve kültürel varlıklar sermaye talanından kurtarılana, emek sömürüsü sona erene kadar. Bu biline. Belki başarırım, bana muhalefet eden toplumsal kesimleri korkuturum, sustururum, sömürü ve saldırılarıma devam ederim, diye düşünüyorlarsa boşuna. Zulmederek, gasp ederek iktidarda kalmak mümkün değil.
Başka bir siyaset üretemediği için yetemediği için sadece saldırıyor. Yürütemediği siyasetin açığa çıkan sonuçlarının üstünü örtmeye çalışıyor. Yoksulluğun, yoksunluğun her alanda her boyutta görünür oluşunun üstünü örtmek için aralıklarla ev basıp siyasi operasyonlar düzenlediği gibi. Baskıyı, zulmü arttırarak var olacağını sanıyor.
Hayvanlara gücünü yettirmeye çalışıyor, onları katletme çabaları siyasi projeleri arasında örneğin. Trolleri, yandaşları ile, AKP-MHP’li yerel yönetimler eliyle, ana akım medya aracılığı ile, işlerliğini yitirmeye çalıştığı, çoğunluğu ele geçirdiği meclislerden kararlar çıkartarak, tüm faşistlerin el birliği ile sürdürüyor güç gösterisini. Yaşama, hukuka, bilime aykırı ne varsa “yasal”laştırarak meşrulaştırmaya çalışıyor. Var olan yasaları hiçe sayarak. Kendi yasa düzenlemeleri (KHK, torba yasalar vd ile) ile yapacaklarını meşrulaştırarak katliamları toplumsal alana yaygınlaştırıyor.
Örtmeye çalışılan gerçekler ise tüm yakıcılığı ile yaşanıyor bu ülkede. Türkiye halkları yoksul, güvencesiz. Bu ülkede yaşam mücadelesi veren herkes, her canlı güvencesiz, ölümle burun buruna sürdürüyor yaşamlarını. Bu 23 yıldır süren siyasetin gerçek boyutu. Operasyonlarla, tehditlerle, baskılarla örtbas edilmeye çalışılan siyasetin gerçeği.
Siyasilere operasyon düzenlendiği günün gecesinde katledildi Ülker Güleryüz (Necla teyze). Kimsesiz, yoksul, kedileri ve köpekleri ile birlikte, Ankara’da. Köpeklerini toplayanlara itiraz ettiği, onları durdurmaya çalıştığı günün gecesinde kundaklandı evi. Kedileri, köpekleri ile birlikte yanarak öldü Ülker Güleryüz.
Krizini aşmak için saldırıyor siyasi iktidar, çöküşünün kokuşmuşluğunun tüm boyutları açığa çıktıkça daha çok saldırıyor. Anayasal düzeni yok ede ede yol almaya çalışıyor. Yürütmesini ele geçirdiği tüm idari yapılarla bu saldırılarını pekiştiriyor. Savcılar anayasanın gereğini değil iktidarın emrini yerine getiriyor. Danıştay’ın kararları hiçe sayılıyor bakanlıklar tarafından. Yaşam alanları, ormanlar, sular, tarım alanları sermayenin tahakkümüne sokuluyor, el konuyor, gasp ediliyor aynı yaşam hukukuna aykırılıklarla.
Muğla’daki Termik Santraller Danıştay ve AİHM Kararlarıyla Kapatılmıştı ! uyarısı ile Muğla Su İnisiyatifi’nin dün yapılan açıklamasında dönemin yandaş/ sarısendika başkanının ana akım medya kanallarında boy gösterip iktidar partilerinin kapısında ağlaklı ifadelerle çözüm arama çabalarının ardındaki gerçek aktarılıyor. Açıklamayı okumanızı salık veririm. Siyasi iktidarın 23 yıldır sürdürdüğü siyasetinin kirliliği tüm çıplaklığı ile aktarılıyor basın açıklamasında. Ormanları, yaşam alanlarını savunan Akbelenlilerin, ekoloji örgütlerinin çabasının hukuk tanımaz siyasetin iç yüzünü yansıtıyor, suyu, su havzalarına korumanın yaşamı, emeği korumanın siyaseti olduğunu belirten açıklama.
MSİ’nin 19 Şubat 2025 tarihli açıklaması siyasi iktidarın demokrasiyi, hukuku ortadan kaldırışının ve yürüttüğü kirli siyaset ile kendi yapılarını nasıl oluşturduğunun somut örneğini sunuyor. Açıklamanın ilk paragrafı tarihselliğin, adaletin hiçe sayılmasına rağmen ve inadına yaşamı yok eden TES’lerin bölgeyi talan edişindeki ısrar görülüyor.
“Son günlerde Tes-İş Sendikası Muğla Şubesi Yatağan Termik Elektrik Santralinin (TES) kömür çıkaramama nedeniyle zor durumda olduğunu belirterek siyasi partilerin Muğla örgütlerini dolaşıyor, raporlar sunuyor. Oysa bu santral(ler) diğer iki santral gibi Yeniköy ve Kemerköy TES, Aydın İdare Mahkemesi’nin Danıştayca onanan kararıyla 1996 yılında kapatılmıştı. Ayrıca AİHM de 2005 tarihli kararıyla mahkeme kararına uyulması gerektiğini gerekçesinde belirterek santrallerin kapatılmasının gerekli olduğuna karar verdi. Bakanlar Kurulu’nun Türkiye hukuk tarihinde ilk olmayan, idare tarafından mahkeme kararlarına uyulmamasına karar vermesiyle santraller 30 yıldır hala çalışıyor. Sendika’nın 187 işçinin işten atılmasına karşılık (gerçekte, 420 işçinin işten çıkarılacağı iddia ediliyor) işverenin tarafını tutup, işçilerin, işten atılmasını tevekkülle karşılamasını tavsiye etmekten başka yapacakları olduğunu hatırlatırız. İşçilerin işten atılması birinci dereceden işverenin ve sendikanın sorumluluğundadır. İşveren bunu öngörmek zorundadır; ama işveren kâr peşinde, güneş enerjisi santralini, ihale şartlarına aykırı olarak Yatağan’ın maden çukurlarına kurmakla meşgul. İşçilerin ne olacağı umurunda değil!”
Bizlerin umurunda. Bu ülkede onuru ile yaşayanlar, yaşamı özgürleştirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Yaşamı, doğal, kültürel varlıkları korumaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu kirli düzene razı olmayacağız. Yapılanlara göz yummayacağız.