Erdoğan, “Yeni Türkiye’ye alışmak zorundasınız” vurgusunu 23 Şubat’ta yapılan AKP 8’inci Olağan Kongresi’nde de yineledi. Bu göndermeyi TÜSİAD’a yapıyormuş gibi görünse de esas olarak halka, halkın öncü kesimlerine yaptı demek yanlış olmaz. Bu ‘yeni Türkiye’nin aynı zamanda nereye gideceği belli olmayan daha doğrusu Trump’ların hakim olduğu, neoliberal kapitalizmin mantıki sonuçlarına vardırılacağı bir dünya anlamına geldiği de açık. İflas eden ancak dünyanın mevcut halinde yerine yeni bir model koymaktan ziyade iflas edeni çılgınca mantıki sonuçlarına doğru götürme ısrarı olarak karşımıza çıkan bu dünyanın siyasal karşılığı, Erdoğan’ın kongrede “kayıt dışı siyaset dönemi kapanmıştır” sözleriyle ifade ettiği anlamlarda saklıdır. Belli ki “kayıt dışı siyaset” kavramlaştırmasını da “iç cepheyi sağlamlaştırma” kavramlaştırmasında olduğu gibi bundan sonra sık sık duyacağız.
Trump’ın yardımcısı JD Vance’in Münih Konferansı’nın ilk gününde yaptığı konuşmada, “Avrupa’ya karşı en çok endişelendiğim tehdit Rusya, Çin veya başka bir dış aktör değil, endişelendiğim şey içeriden gelen tehdit” sözleriyle Erdoğan’ın “kayıt dışı siyaset”, “yeni Türkiye” kavramlaştırmaları bambaşka şeyler gibi görünse de aynı yere çıkıyor. Vance o konuşmasında Avrupa için içerden gelen bir tehditten endişe duyduğunu söylerken ifade özgürlüğünün geriye gittiğini savunuyordu. Bundan kastı ise Avrupa’da liberal demokrasiden kalan kalıntılardan duyduğu hoşnutsuzluktu. Ona göre bu kalıntılar, faşist AfD’nin “özgürce” siyaset yapmasını engelliyordu: “İnsanları reddetmenin, endişelerini görmezden gelmenin, daha da kötüsü, medyayı ve seçimleri kapatmanın veya insanları siyasi süreçten dışlamanın hiçbir şeyi korumadığına inanıyorum” diyordu Vance. Ondan kısa süre önce de faşist kan emici Musk AfD’yi göklere çıkarmış “Almanya’yı sadece AfD kurtarabilir” demişti. Devlet temsilcisi Vance, 23 Şubat’ta yapılan Almanya seçimlerine doğrudan müdahale ediyor, alenen faşist bir enternasyonalin kuruluşuna öncülük ediyorlardı/ediyorlar da!
Erdoğan da “kayıt dışı siyaset”ten burjuva devletlerin liberalinden faşistine hepsinin ortak düşmanı olan illegal-devrimci siyaseti kastetmiyor. Kastı, elde kalan legal-demokratik haklar ve bunların dile getiriliş biçimidir. Yani demokratik söz, eylem ve örgütlenme hakları!
Vance 2’nci Emperyalist Dünya Savaşı’nın ardından sosyalizmin de basıncıyla oluşmuş dünya düzenini simgeleyen kurumlar-işleyişler kadar o dönemden bugüne şu ya da bu şekilde (görüntüde de olsa) korunmuş ırkçı-faşist siyaset önündeki demokratik bariyerlerden rahatsızken, Erdoğan da bir kazanım olan ve mücadelenin gücü oranında korunan demokratik hak ve özgürlüklerden rahatsız.
Nitekim HDK’nın kriminalize edilmesi için düğmesine basılan soruşturma terörü bunun son ifadesi oldu. Binlerce kişiyi kapsadığı bilinçli olarak sızdırılıp korku yaymayı da hedefleyen bu soruşturma Trump’ın tepesinde olduğu yeni dünya düzenine daha sıçramalı bir geçişi ifade eden pratiklerden sadece birisi. Aslında Türkiye’de de dünyada da bu düzene çoktan geçildi. Ama Trump’ın ‘sol’un bıraktığı boşlukları tepe tepe kullandığı bir söylem üzerinden başkanlık koltuğuna ikinci kere oturmasıyla daha bütünlüklü bir stratejik karakter kazandı.
Bu stratejinin tipik ifadesi “eski dünyaya” ait her şeyi kökünden kazıyıp atmak. BM’den liberal demokrasinin o kırılgan ruhunu temsil eden demokratik hak ve özgürlüklere kadar her şeyi… Ruhunuysa belirsizlik ve kaos oluşturuyor. Her an nerede ne olacağını bilememenin süreklileştirilmiş tedirginliği.
Düşünsenize Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması için her şey yapıldı ve NATO’ya alınacağı söylenerek saldırı seçeneği Rusya açısından adeta zorunlu hale getirildi. Ama şimdi Trump ve temsilcileri böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor, “hiçbir zaman Ukrayna NATO’ya alınacak demedik” diyorlar. Dahası milyonlarca insan öldükten sonra Trump emperyalistlerin kuklası Zelenski’yi diktatör olarak tanımladığı gibi “savaşı bitir, Rusya’nın işgal ettiği toprakları ona terk et ve çek git” diyor. Tek derdiyse kışkırttıkları savaşta Ukrayna’ya verdikleri milyarlarca doları misliyle geri almak, dahası emperyalist sermayenin en saldırgan gruplarının yakıcı ihtiyacı olup Çin’le rekabette de elini zayıflatan nadir toprak elementleri varlığının yarısına –ki 500 milyar dolara ve daha fazlasına tekabül ediyor- el koymak. Gazze’ye baktığında Toledo gördüğü gibi burada da nadir toprak elementleri, doğalgaz, bol tahıl ve daha nice zenginlik canlanıyor kafasında. Rusya’nın Çin’den koparılmasını başaramasa bile umurunda değil, nasılsa sıra ona da gelecektir!
Trump ve şürekâsında cisimleşen bu politikalar neoliberal vampirliğin mantıki sonuçlarının rafine ifadesidir.
Erdoğan, Trump’ın temsil ettiği liderler silsilesinin tipik temsilcilerinden biri ve belki de ilk zuhur edenlerindendir. Onları hem kişilik ama hem de sahne aldıkları dönemlerin tipik özellikleri var eder. Bugünkü Erdoğan’a gelmeden önceki Erdoğan’a baktığımızda süreklilik arzeden özelliklerin yanı sıra “Bambaşka bir Erdoğan” diye şaşkınlık yaratacak farklılıklar vardır. Süreklilik Erdoğan’ın kişilik özelliklerindeki popülist, her duruma hızla uyum sağlayan pragmatist özellikleriyle de uyumluluk gösterir. O da her dönemeçte aynı anda birkaç tuşa birden basma “cesareti” kadar “hangisi tutarsa”ya hızla dümen kırabilme kabiliyetidir. Demirel’le özdeşleşmiş “Dün dündür bugün bugündür” sözünün en berrak ifadesi onda cisimleşir adeta. Bugün bu karşımıza belirsizlik, kaos ve bundan politika ve güç devşirmek olarak çıkıyor.
HDK operasyonu da Antep’te sefalete karşı direnen işçilere BİRTEK-SEN gibi sistem açısından kabul edilmez bulunan bir sendikanın Genel Başkanı’nı tutuklamak da “terörsüz Türkiye” tartışmaları da kayyımlar ve Rojava’ya diş bilemeler de son olarak kongrede savurduğu tehditler ve dile getirdiği “kayıt dışı siyaset dönemi kapanmıştır” söylemi de bu dönemin özelliklerine uygun bir nerede ne olacağını belirsizleştiren politik yönelimin ifadesidir.
Belli olan budur: Belirsizlik, beklenmedik saldırıları olağanlaştırmak ve olabilir hale getirmek!
Fakat sadece CHP’ye yönelik operasyonlar, İmamoğlu’nu diskalifiye etmek için atılan taklalar, İYİP ya da Gelecek Partisi’nden milletvekili aşırıp partisinin en üst organlarına yerleştirmesi bile bu güç gösterisinin arkasındaki tedirginlikleri gösteriyor. O tedirginliklerin en net fotoğrafıysa Antep işçilerinin patlayıp yayılması, yasak ve tutuklamalarla engellenmeye çalışılan direnişlerinde dile geliyor. Metal işçilerinin yasak tanımadan elde ettiği kazanımlarda, sayısız işkolunda devam eden direnişlerde… Kürt halkının kayyımlar karşısındaki direnişinin ilçe yollarına toprak dökülerek kapatılmasına varacak acizliklerde. Kadınların bitmeyen direngenliğinde, yaşam savunucularının sokaklarda yankılanan çığlıklarında, köyünü, ağacını koruyan köylülerin inadında…
Bu dinamiklere yönümüzü daha fazla döndüğümüz oranda Trump’lar döneminin de o kadar kolay yol alamayacağını yaşayıp göreceğiz.