Abdullah Öcalan’ın çağrısını değerlendiren 27 yıllık tutsak Zeki Bayhan, ‘Halklarımızın içi rahat olsun. Zoru başaran bir gelenekten geldiğimizi söylüyorum. Pusulanız sağlamsa, en karanlık dehlizlerde bile kaybolmazsınız’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” açıklamasının ardından, özellikle cezaevlerinde rehin tutulan binlerce PKK’li tutsağın bu açıklamayı nasıl karşıladığı, neler hissettikleri ve nasıl değerlendirdikleri önemli bir merak konusu oldu.
Abdullah Öcalan’ın paradigması üzerine yazdığı kitaplarla bilinen 27 yıllık tutsak Zeki Bayhan yapılan çağrıya ilişkin ANF’ye konuştu.
‘Kürt şafağı söküyor’
Cezaevlerindeki tutsakların süreci nasıl karşıladıklarına değinene Zeki Bayhan, “Gelinen aşamalara dair fazla bir şey söylemeyeceğim. Cezaevinde süreç nasıl karşılandı? Bahçeli’nin ilk çıkışı şaşkınlık yarattı. İlk refleks, “yeni bir özel savaş oyunu sahneleniyor” şeklinde oldu. Ama söz konusu olan Bahçeli ve üst perdeden bir çıkış olunca, “acaba bir şeyler mi oluyor?” sorusu da eşlik etti bu reflekse. Gözlerimiz İmralı’ya döndü. Oradan gelen ilk mesaj ve kurulan sözle birlikte olup bitenleri daha rahat yorumlayabildik. Süreç başarıya ulaşır mı? Gelinen aşama gözetilince bu kez çözüm şansı daha yüksek. Elbette böylesi süreçlerin kırılgan bir yanı oluyor. Ve ben, devlet katında halen bu konuda tam bir mutabakat olmadığını hissediyorum. Umarım yanılıyorumdur. Ben, küresel ve bölgesel politik konjonktür üzerinden bir okumayla şansı yüksek görüyorum. Bazen siz isteseniz de istemeseniz de koşullar sizi değişime zorlayabiliyor. Ortadoğu’da yeni dizayn Kürtsüz olmaz. Ortadoğu’da söz sahibi olmak isteyen herkes Kürtlerle ilişkiyi zorunlu görüyor. Bu anlamda Kürtler için farklı ilişki opsiyonları olmuş durumda. Denilebilir ki Kürt şafağı söküyor. Önemli avantaj ve imkanlar var. Tabii riskler de!” dedi.
‘Sorun çözümü dayatıyor’
“Türkiye açısından ise bölgede hızlanan gelişmeler uyarıcı oldu” diyen Zeki Bayhan, “Mevcut Kürt siyasetinin daha fazla sürdürülemeyeceği, silah ve zorun sorunu çözemediği çoktan açığa çıkmış durumdadır. Türkiye buna rağmen son yıllarda eşi benzeri görülmemiş bir imha savaşı başlattı. O da olmadı. Bölgedeki gelişmeler hızlanınca, bir bakıma tepeden kopan kartopu ve bunun çığa dönüşeceği anlaşıldı. Bahçeli’nin temsil ettiği devlet aklı bunu gördü ve ön almaya çalıştı. Devlet Bahçeli, Önder Apo’nun çağrısından sonra da kritik önemde bir açıklama yaptı. Türkiye basınında bu süreç, Suriye’deki son gelişmelere bağlanıyor. Öyle değil, öncesinde başlamış bir süreç. Son Gazze ve Suriye olaylarının hızlandırıcı bir rolü olmuş olabilir. Ayrıca Türk basınında işlenen “Türkiye çok güçlendi, Kürtler zayıfladı” tezleri de doğru değil. Saha öyle söylemiyor. Özetle, koşullar Kürt sorununun artık çözümünü dayatıyor” diye konuştu.
‘Senin gibi hissediyorum Amed’
Zeki Bayhan çağrıyı nasıl izlediğini şu sözlerle anlatı: “Hücremde, tek başıma TV karşısında oturdum ve naklen izledim. Amed’de Şeyh Sait Meydanı’nda toplanan insanlar gibi hissettim sanırım. Amed’de insanlar coşkuyla geldiler ve açıklamadan sonra sessizce dağıldılar alandan. Kimi basın çevreleri bu durumu, “memnuniyetsizlik”, “demoralize olma” şeklinde yorumladı, ama öyle değil. Açıklamada söz, PKK’nin feshine gelince içimde bir şeyler kopuyor gibi hissettim. Kendimi açıklamaya o kadar kaptırmışım ki, dinlerken gözlerimin dolduğunu açıklamadan sonra fark ettim.
PKK, bizim anlam dünyamızda sadece bir örgüt değil; çünkü kendimizi bulduğumuz, yeniden tanımlandığımız, üstümüzdeki ölü toprağını dağıtan bir direniş evreni, sırtımızı dayadığımız kadim Kürdistan dağları, özgürlük bilinci, umudu ve bir kimliktir. Bizde “PKK ruhu” diye bir kavram var| çok şey anlatır. Hal böyle olunca, politik ve konjonktürel ihtiyaçlar anlaşılır olsa da fesih kelimesi duygusal dalgalanmalar yaratıyor. “Nasıl yani, artık PKK diye bir şey olmayacak mı?” gibi oluyor insan. Ben dediğim gibi, açıklamayı hücremde yalnız izliyordum. Amed halkının açıklamadan sonra sessizce dağıldığını görünce, “Ben de senin gibi hissediyorum Amed” diye geçirdim içimden.”
‘Önder Apo fikriyatı sosyalisttir’
Çağrının dilini nasıl gördüğüne dair konuşan Zeki Bayhan, “Barış ve çözüm diliydi. Önder Apo’nun üslubunu bilenler şaşırmamıştır. Önder Apo, her zaman dilde ve politikada son derece esnek bir tarza sahip olmuştur. Biliyorsunuz, dilde ve politikada gerektiğinde esneyebilmek bir özgüven meselesidir. Kendinize, gücünüze güveniyorsanız, daha esnek politik tutumlar geliştirebiliyorsunuz.
Ben de izlemeye çalışıyorum ve çok yüzeysel, çarpıtan şeyler de söyleniyor. Kimileri sosyalizmin suçlandığını, terk edildiğini bile söylüyor. Kötü niyetlerinden değilse eğer, konuya yabancılıklarındandır.
Önder Apo sadece reel sosyalizmi değil, sosyalizm teorisini de bir bütünlük içinde eleştirel bir temelde çözümlemiş ve yeni bir sosyalizm anlayışı geliştirmiştir. Bununla birlikte sosyalist ideolojiden kopuş yok. Dediğim gibi sosyalizm ideolojisi yeniden tanımlanmış, geliştirilmiştir. Önder Apo fikriyatı sosyalisttir. Önder Apo’nun ideolojik politik perspektifi özyönetimci sosyalizmdir. Bu nedenle yerelden örgütlenme ve inisiyatiflerin güçlendirilmesine dönük politik çözümleri öne çıkarıyor” diye konuştu.
Silah bırakma tartışması
Silah bırakma tartışmasına dair konuşan Zeki Bayhan, “Somut olarak pek çok şey sıralayabilirim. Fakat henüz erken, ama bu konuda iki şey söyleyeyim: Birincisi, hiçbir halk örgütsüz ve savunmasız olamaz. Silahların devreden çıkarılması gündemde olduğu için söyleyeyim; savunmadan kastım silah değil. Kürtler de örgütsüz ve savunmasız kalmaz. İkincisi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin hangi koşullarda kurulduğunu düşünün. Neredeyse hiç imkân yoktu. Ona rağmen sadece Türkiye ve Ortadoğu’da değil, tüm dünyaya yayılan bir örgüt gücüne ulaştı. Kürtler bugün hem ideolojik perspektif hem örgütsel kültür ve düzey hem de toplumsal bilinç açısından, yani maddi manevi bakımdan devasa imkanlara sahiptir. O nedenle halklarımızın içi rahat olsun. Zoru başaran bir gelenekten geldiğimizi söylüyorum. Pusulanız sağlamsa en karanlık dehlizlerde bile kaybolmazsınız.
Halkımız, politik bilinci diri bir halktır. Böylesi zor süreçlerde başarıya giden yolun birlikten geçtiğini bilir. Böylesi zamanlarda çarpıtmalara, karalamalara, moralsizliklere yol açan, açmak isteyen çok olur. Bilinçli ya da bilinçsiz yıkıcı eylemlere teşne olanlar da…. Böylelerine izin verilmeyecektir. Korkunun ve kaygının zamanı değil. Yeni bir dönemin, yeni başlangıçların arifesindeyiz. Bu sürecin gerçek sahibi ve öznesi halkımızdır. Diri bir politik bilinç ve eylemle başarının yolu sonuna kadar açılacaktır. Halkımızın bu süreci birlik içinde, başarıyla geleceğe taşıyacağına inanıyoruz. Herkese selamlar, sevgiler” diye konuştu.
HABER MERKEZİ