Köyü yakılan, sayısız kez evi basılarak gözaltına alınan, bir oğlu çatışmada yaşamını yitiren diğer oğlu cezaevinde olan Barış Annesi Durri Kaygusuz, barış talebinden bir an olsun vazgeçmediklerini belirterek, ‘Devlete sesleniyoruz: Yeter artık sıra sizde’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya destekler sürüyor. Çatışmalı sürecin ağır bedelleriyle karşı karşıya kalan annelerden gelen destek ise dikkat çekiyor. Barış Annesi Durri Kaygusuz (66 ) ailesiyle yıllarca ev baskınlarına, gözaltılara, tutuklamalara, işkencelere maruz kaldı. Koruculuk dayatması, köylerinin yakılmak istenmesi ve baskılardan dolayı 1995’te ailesiyle Sêrt’ten Dîlok’a göçmek zorunda kaldı. Dîlok’ta da yıllarca baskı altında kalan aile, işçilik yaparak 6 çocuğunu büyüttü. Cezaevini görmeyen kimsenin kalmadığı ailede, cezaevini görmeyenler de aile üyelerinin düştüğü cezaevi yollarını aşındırdı. Anne Durri Kaygusuz da 3 kez tutuklandı, 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen bir dosyası da temyiz aşamasında.
Oğlunun cenazesi poşet içinde teslim edildi
Durri Kaygusuz’un oğullarından Halil Kaygusuz (Herekol Arteş), Temmuz 2018 yılında PKK saflarındayken Wan’da çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi. Anne Durri Kaygusuz, oğlunun cenazesini alabilmek için aylarca mücadele verdikten sonra Wan’da kimsesizler mezarlığında gömülü olan oğlunun cenazesi bir poşet içerisinde kendisine teslim edildi. Cenazesini zorlu şartlar altında Sêrt’teki köy mezarlığında toprağa veren Durri Kaygusuz, Dîlok’a geldikten sonra evi polis ablukası altındayken oğlu için taziye kurdu. Taziyesinin üçüncü gününde yaralı halde Sêrt’te tutsak edilen oğlu Şaban Kaygusuz’un ilk duruşması için gittiği Sêrt’te duruşma öncesi gözaltına alınarak tutuklandı.
‘Evlerimizi yaktılar, topraklarımızı talan ettiler’
Oğullarından yüzde 90 engelli olan Şaban Kaygusuz bugün hala Kayseri Bünyan Cezaevi’nde tutulan Durri Kaygusuz, yaşadıkları onca şeye rağmen birlikte yaşam ve barış talebini sürdürdüğünü belirtti. Köylerinin o süreçte yakılan 3 binin üzerinde köyden biri olduğunu ifade eden Durri Kaygusuz, yine bu köylerden göçen yüzbinlerce aileden biri olduklarını dile getirdi. Durri Kaygusuz, “Evlerimizi yaktılar, topraklarımızı talan ettiler, on binlerce çocuğumuz katlettiler. Tüm bunlara rağmen, sokaklara çıkar, çocuklarımızın, insanlarımızın cenazelerine sahip çıkardık. Barış istediğimizi, bu kirli savaşı kabul etmediğimizi dile getirirdik. Bu kanın durması gerektiğini haykırırdık” dedi.
‘Devletin bize çektirdiğini kimse çektirmedi’
Metropollere göç etmek zorunda kaldıklarını söyleyen Durri Kaygusuz, bu süreçte de baskılara maruz kaldıklarını, ancak hiçbir zaman diz çökmediklerini vurguladı. Durri Kaygusuz, “Ben yine bu devletin karşısına başım dik, diz çökmeden, irademi ezdirmeden çıktım. Çünkü haklıydık. Ne hırsız ne talancıydık. Devletin bize çektirdiğini kimse çektirmedi. Köyümüzü, evimizi yaktı, bizi yerimizden yurdumuzdan etti, çocuklarımızı öldürdü, kalanları da cezaevine attı. Tüm bunlara rağmen barış talebimizi sürdürdük. ‘Ölüm istemiyoruz’ dedik” ifadelerini kullandı.
‘Gün hepimizin günüdür’
“Gün sadece bizim değil, herkesin günüdür, bu kanları durdurmalıyız” diyen Durri Kaygusuz, “Benim gibi annelerin içi çok yandı. Kendi adıma konuşuyorum ki bu devleti affetmeyeceğim. Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barış çağrısı hatırına ben de barış istiyorum. O yüzden bu çağrı sebebiyle bir yandan çok heyecanlıyız, ama bir yanımız da buruktur” diye konuştu.
‘Türk anneleri barışa el versin’
Asker ve polis annelerine seslenen Durri Kaygusuz, pek çok kez bu çağrıları yaptıklarını ancak gelinen süreçte bir araya gelmenin elzem olduğunu ifade etti. Durri Kaygusuz, “Türk anneleri de çok bedeller ödedi. Ama Kürtlerin ödediği bedeli kimse ödemedi, onu belirtmek isterim. Ancak bedel veren Türk annelerine çağrımdır, gelin elimizi tutun. Barış için bir araya gelelim. Bu kirli savaşı durdurarak bir arada yaşamı kuralım. Çünkü bugün Türkler ile Kürtler bir arada yaşıyor. Komşuyuz, akrabayız, torunlarımız bir olmuş. Bu katletmeler dursun yeter artık. Güzel günler yaşayabileceğimiz bir döneme geldik. Böyle bir fırsat ayağımıza kadar geldi. Gelin ittifak olalım. 2013’te Barış grupları bu topraklara geldiğinde silahlar sustuğunda hepimiz çok mutlu olduk. Biz o günlerin bir daha gelmesini ve silahların susmasını istiyoruz. Bir yanda silahlar susmuş doğru, ama öteki tarafta devlet de aynı adımı atmazsa bu kabul edilemez. Her iki taraftan da silahların susması gerekiyor. Artık bedeller verilsin istemiyoruz, artık canlarımızı yitirelim istemiyoruz. Yaralı olan oğlum Şaban’ın kolu ve bacağı koptuğunda hastanede ben onun kolunu ve bacağını dağladım. Yine de barıştan vazgeçmedim. Bu kadar bedel ödedim, ama asla pişman değilim. Ama artık yeter! Biz de Kürdistan’da kendi memleketlerimizde onurlu bir yaşam istiyoruz. Yakılan köylerimize dönmek istiyoruz. Devlete sesleniyoruz, yeter artık sıra sizde.”
Haber: Ceylan Şahinli / MA