1995 yılı iktidara gelen Çiller hükümetiyle birlikte faili meçhul ve gözaltında kayıp olayları büyük bir ivme kazanırken, buna paralel devlet güçlerinin operasyonları yoğunlaştı. Buna rağmen Newroz ateşi her yerde yükseliyordu
Serdar Altan
Aslında Kürdün tarihidir Newroz. Yaşanmışlıkları, destanları, özgürlük tutkusunun hikayesidir. Her dönem başkaldırıların öncülüğünü yapan Newroz, Kürdün var olma mücadelesinin tılsımıdır adeta.
90’lı yıllar ateşten yıllardı. 1992 yılında Kürt halkının Newroz serhildanı kanla bastırılmaya çalışılmıştı. Ancak artık kıvılcım çakılmıştı. Amed zindanlarından yayılarak tüm Kürdistan’ı saran Newroz ateşi tüm Ortadoğu’yu, hatta dünyayı ısıtmaya başlıyordu. Kürtler ise özlem duydukları ve yeniden kavuştukları bayramlarını baskı ve zora rağmen bırakmak istemiyordu.
Dört bölüm halinde yayınlayacağımız dosya haberimizin ikinci bölümünde kanlı 92 Newrozu sonrası yaşananlar ve ilk izinli Newrozların kutlanmaya başlandığı 2000’li yıllar yer alacak. Tabi bu süreçte yaşananlar ve değişimler epey çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor.
1993 yılı kanlı 92 yılı sonrası önemli bir eşikti Kürtler ve özgürlük mücadelesi açısından. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, yürütülen ciddi bir çalışma neticesinde PKK’nin Türk devletine karşı ateşkes ilan ettiğini açıklıyordu.
Kürtler bu tarihi adım ve ateşkesle giriyordu Newroz’a ancak Türk devleti yine bildiğini okuyordu. Yine yasaklamalar damga vuracaktı bu Newroz’a da. PKK’nin halkı sağduyuya çağırması üzerine halk alanlara çıkmadı ve bu yılki Newroz kutlamaları genel olarak sakin geçti. Fakat 19 Mart akşamı Cizre’de korucu evleri ve MİT binasından, kent üzerine rastgele ateş açıldı. Newroz bir kez daha kanlı olaylara sahne oldu. Özellikle Cudi Mahallesi’ni hedef alan ateş, yaklaşık 1 saat sürdü. Gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla Cizre’ye giden HEP milletvekillerinin de içerisinde bulunduğu kalabalığın üzerine panzerler sürüldü. Yapılan baskılar sonucu HEP’liler basın açıklaması yaptıktan sonra Cizre’den ayrılmak zorunda kaldı.
Newroz gösterilerinde en şiddetli saldırı ise Adana’da yaşandı. 21 Mart sabahı Dağlıoğlu, Barbaros, Hürriyet ve Yenibey mahallelerinde Newroz’u kutlamak için bir araya gelmeye çalışan, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan kalabalığa polis tarafından kalaslarla saldırı düzenlendi. Yapılan saldırı sonrası halk ayaklanırken, devlet güçleri sokağa çıkma yasağı ilan etti. Meydana gelen olaylar esnasında Ramazan Çetin ve Nezir Kurt isimli 2 yurttaş katledildi.
Yanıtsız kalan ateşkes
1994 yılı ise ateşkesin tek taraflı kalmasının yarattığı olumsuz psikolojinin de etkisiyle çatışmaların doruğa ulaştığı yıldı. Tırmanan çatışmalar, DEP milletvekillerinin “2 Mart darbesiyle” gözaltına alınarak tutuklanması, Türkiye’nin Kürt politikasında yeni bir değişimin yaşandığının sinyallerini veriyordu. Devletin tutumundaki sertleşme Newroz’a da yansıdı ve 94 yılında yapılan kutlamalar çatışmalı geçti. Devlet güçleri özellikle kent merkezlerinde olağanüstü önlemler alarak, Newroz kutlamalarını engelleme çabası içerisine girdi. Ancak tüm engellemelere rağmen halk Newroz’u kutlamak amacıyla alanlara çıktı.
Şırnak’ın Cizre ve Siirt’in Kurtalan ilçelerinde 19, 20, 21 Mart günleri 18.00 ile 06.00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Kürdistan’da halkın sağduyulu davranması üzerine çok fazla olay yaşanmadan Newroz kutlamaları son buldu. Batı illerinde yapılan kutlamalarda ise yine polisle halk karşı karşıya gelirken, yüzlerce kişi gözaltına alındı, yaşanan olaylarda onlarca kişi yaralandı.
Karanlık Çiller hükümeti
1995 yılı gerek Türkiye’nin iç politikası, gerekse Kürt hareketinin yeni açılımlar yapması açısından dönüm noktası oldu. İktidara gelen Çiller hükümetiyle birlikte faili meçhul ve gözaltında kayıp olayları büyük bir ivme kazanırken, buna paralel olarak da devlet güçlerinin operasyonları yoğunlaştı. Her gün onlarca sivilin sokak ortasında işlenen faili meçhul cinayetlerde katledildiği karanlık bir döneme girilmişti.
Buna karşı yükselen halk serhildanları karşısında Başbakan Tansu Çiller, Newroz’un serbest kutlanacağı açıklamasında bulundu. Fakat Çiller’in bahsettiği Newroz, Ortadoğu halklarının bin yıllardır kutladığı Newroz bayramı değildi.
90’lı yılların başından itibaren Newroz’un bir Kürt bayramı olmadığını ileri süren devlet yetkilileri, ’95 yılında bu iddiasını güçlendirdi ve Çiller hükümetinin ağırlığıyla bunun bir milli bayram olarak kutlanmasının ilk adımları atıldı. Bizzat devlet yetkililerinin katıldığı resmi kutlamalar, tüm çabalara rağmen halkın ilgisini çekmedi.
İzinsiz kutlamalar
1996 Newroz’una PKK’nin 1995 yılının Aralık ayında ilan ettiği ateşkesin etkisiyle girildi. PKK’nin ateşkes çağrısına olumlu yanıt verilmezken, bölgedeki askeri operasyonlara hız verildi. Böylece gergin bir ortamda girilen Newroz’u, Kürtler kendi inisiyatifleri ile kutladı. Başta Amed, Batman ve Siirt olmak üzere bölge illerinde yapılan kutlamalara polis saldırdı. Ancak halk müdahaleye rağmen dağılmadı.
1996’da gelişmeye başlayan halk inisiyatifi, 1997 yılında tüm kentlerde uygulanan bir tarz oldu. İzin verilmemesine ve yoğun gözaltı operasyonlarına rağmen, birçok yerde kitlesel kutlamalar düzenlendi. Halk, kutlamalarda Kürt sorununa yönelik çözüm önerilerini ve taleplerini dile getirdi. Amed Batıkent Meydanı’nda yapılan kutlamaya 15 bini aşkın kişi katıldı.
1998’de ise devletin yasakçı anlayışı, halkın kutlamalardaki ısrarını daha da artırdı. İstanbul ve Adana’da kutlamalar olaysız geçerken, Amed’te yasağa rağmen on binlerce kişi Newroz’u kutladı.
99 Newroz’u
Tarihi Newrozlar dediğimizde akla gelen Newrozlardan biri de 1999 yılındaki Newroz’du. Bu yıl, tüm dünyanın gözlerinin yeniden Kürtlere ve Türkiye’ye çevrildiği bir yıldı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 15 Şubat’ta uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye kaçırılmış, Kürtler komploculara karşı büyük öfke içerisine girmişti. Kürdistan halkı, önderlerinin Türkiye’ye teslim edilişinden sonra “Güneşimizi karartamazsınız” şiarı ile dünyanın her yerinde ayağa kalkmıştı. Birçok yerde insanlar bedenlerini ateşe vererek komployu kınıyordu ve Öcalan’a olan bağlılıklarını ifade ediyordu.
Bu yıl ‘Roja Reş’ Newroz ateşi ile aydınlanacaktı…Ve öyle de oldu. Kürt halkının serhildanları, Newroz ateşini daha da gürleştirdi. Başta Amed olmak üzere Kürdistan kentleri Newroz direnişiyle komploculara cevap oluyordu. İstanbul, İzmir, Adana ve Mersin gibi kentlerde de Newroz ateşi Öcalan için yakıldı. Newroz alanlarında “Güneşimizi karartamazsınız” sloganları yankı buldu.
Tabi halkın alanlarda Öcalan’a büyük sahiplenişi ve serhildanlara Türk devletinin cevabı da ağır oldu. İstanbul, Adana ve Mersin’de halk, polisler tarafından silahlı saldırıya uğradı. Adana’da göstericilere gaz bombaları ile saldıran polis, ülkücüleri de kullanarak provokasyon yaratmaya çalıştı.
İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 1999 Newroz’unda Türkiye çapında 8 bin 174 kişi gözaltına alındı. Sadece Amed’te 4 bin yurttaş gözaltına alındı. Büyük çapta eylemselliğin olduğu İstanbul’da ise 2 bin 459 kişi gözaltına alındı. Öte yandan Newroz’u izlemek isteyen yabancı heyet üyeleri de gözaltına alındı. Halkın direnişi ve Newroz kutlamalarına yapılan polis saldırıları dünya kamuoyunun da gündemine girmişti.
Kürtlerin 99 direniş Newroz’u Uluslararası Komplo’ya verilen en güçlü yanıttı.
Milyonlar alanlarda
Newroz Bayramı’nı anlamlı kılan en önemli özelliklerinden biri de direnişin zafere dönüşmüş hali olmasıydı. Yıllar boyu yasaklar altında geçen Newrozlarda ortaya konulan direniş ve Newroz’u kutlama ısrarı egemenlere boyun eğdirmişti.
2000’li yıllar artık Türkiye’de birçok değişimin yaşandığı bir dönemdi. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinden sonra büyük bir gerginlik yaşayan Kürtler, yine Öcalan’ın müdahalesiyle yeni bir döneme giriyordu. Newroz kutlamalarına daha önce binler ve yüzbinlerle ifade edilen katılımlar 2000”li yıllarda milyonlarla ifade edilmeye başlanmıştı. Yıllarca devletin yasaklarına ve ölümlere rağmen sokaklara çıkarak Newroz kutlamalarını büyük bir direnişle kutlayan Kürtler açısından 2000 yılı artık yasak zincirlerinin direnişle boşa çıkarıldığı bir yıl olmuştu. Öcalan’ın İmralı’da kaleme aldığı savunmalarında işlediği, “Demokratik Cumhuriyet” tezi açıklamasının ardından gerçekleşen Newroz kutlamaları tarihi bir dönüm noktası oldu.
Bu atmosferde girilen 2000 Newroz’u kutlamalarına katılan yüzbinler benzeri görülmemiş bir kutlamayla tarihe bir not düşmüştü. Kutlamalara ilk kez resmi izinler veriliyordu. Başta Amed olmak üzere Êlîh, Wan, Mêrdin, İstanbul, Mersin ve İzmir’de yüzbinlerce insan Newroz alanlarını doldurdu.
Bu aynı zamanda tarihi bir dönüm noktasıydı. Nitekim sonraki yıllarda kutlanan Newrozlardaki kitleselliğin kat be kat artması, 2000 yılı Newroz’unun ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu ortaya koyar nitelikteydi.
‘Ne inkâr ne ayrılık!’
2001 yılında yapılan Newroz kutlamaları, önceki yılı nicelik ve nitelik olarak ikiye katladı. Amed, uzun yıllar özlemini duyduğu bir coşkuyu yaşıyordu. Tüm Amed, Newroz’un kutlandığı Fuar alanına taşınırken, kent merkezi ise belki de tarihinin en sakin gününü yaşıyordu.
Tüm Türkiye’de, milyonlara varan sayıda insan, Newroz günü alanlarda kutlamalar yaptı.
Sadece Amed’te 500 bini bulan kitle sayısı, Newroz’un Kürtler için önemini ortaya koyuyordu. Burada açılan “Ne inkar ne ayrılık, Demokratik Cumhuriyet” pankartı, halkın taleplerini özetliyordu.
2002 Türkiye’si uzun zamandır karşı karşıya olduğu demokratikleşme ve değişim zorunluluğu karşısında bir yol ayrımına gelmişti. Bir yandan toplumun değişim ve demokratikleşme talepleri artarken, diğer yandan statükodan yana güçlerin statükoyu sürdürme ısrarı öne çıkıyordu. AB’ye uyum kapsamında öngörülen yasal değişiklikler herkesin dikkatini buraya yöneltiyordu. İdam cezası tartışmaları Kürtlerin en duyarlı olduğu konuydu. Ayrıca anadilde eğitim talebi için dilekçe veren binlerce öğrenci hakkında dava açılmıştı. Türkiye’nin gündemini oluşturan idam cezası ve Kürt dili-kimliği üzerindeki yasak ve sınırlamaların kaldırılması istemi, Newroz’un da ana gündemini oluşturdu.
2002 yılı Newroz’u, tam anlamıyla bir gövde gösterisine dönüştü. Yalnızca Amed’te kutlamalara bir milyona yakın insan katıldı. Van’da 300 bin, Batman’da da yaklaşık 200 bin kişi Newroz alanlarını doldurdu.
Birçok kentte dev kalabalıklarca ve bayram havasında kutlanan Newroz’a izin verilmeyen Mersin ve İstanbul’dan yine kanlı sahneler yansıdı ekranlara. Mersin Valiliği’nin izin vermemesine rağmen Newroz’u kutlamak isteyen kalabalığa polis ateş açtı. Çıkan olaylarda Ömer Aydın ve Mehmet Şen isimli 2 kişi yaşamını yitirdi.
İstanbul’da da kutlanmak istenen Newroz’a izin verilmedi. Halkın ısrarlı kutlama istemi üzerine polis ile halk arasında sert çatışmalar yaşandı.
2003 yılında doruğa çıkan Newroz kutlamalarına, yürütülen barış çabalarının yanıtsız kalmasına duyulan öfke damgasını vurdu. Abdullah Öcalan’a bağlılığın dile getirildiği kutlamalarda milyonlarca kişi, barış istemini haykırdı.
2004 Newroz kutlamaları ise, barış istemlerinin haykırıldığı dev bir platformdu. 28 Mart yerel seçimlerinin arifesinde kutlanan Newroz’da halk seçimini alanlarda gerçekleştirdi.
2004 yılında, Newroz’u ilk kez izinli kutlayan kentler de vardı. Bunların başında 1992 Newroz’unda kanlı görüntülere sahne olan Şırnak ve ilçeleri geliyordu. Cudi ve Gabar dağlarının eteklerinde kutlanan Newroz’da halk, özgürlüğün simgesi haline gelen Newroz’u özgür kutlamanın tadını çıkardı.
Van Kalesi’nde buluşan 200 bini aşkın kişi barış, demokrasi ve özgürlük taleplerini dile getirdi.
Sonraki yıllar milyonların katıldığı ve her yıl ayrı bir temanın işlendiği Newrozlar olarak kutlanmaya devam etti. Zaman zaman izinli kutlanan bu Newrozlar yasaklarla karşılaşsa da halkın coşkusu ve katılım düzeyinde bir azalma olmadı. 2007 yılında Kürt halkı, Önderleri Öcalan’a yönelik zehirleme iddialarına sert tepki gösterdi. Newroz alanları “Sağlığı sağlımızdır” sloganıyla Önderlerine bir kez daha sahip çıkıyordu.
2000’li yıllar bir çok açıdan tarihi öneme sahipti. Newroz artık önüne geçilemeyen büyük bir halk serhildanına dönüşmüştü.
YARIN:
- 2008 Newrozu’ndaki devlet vahşeti
- İnkâr politikalarını alaşağı eden 2012 Newrozu
- Öcalan’ın tarihi 2013 Newroz manifestosu
- Kürdün yükselen çığlığı ve yeni yasaklar