Gazetemizin Kültür Servisi olarak haftanın öne çıkan kitaplarını derledik
Gazetemiz Yeni Yaşam’ın Kültür Servisi olarak haftanın öne çıkan kitaplarını okurlarımız için derledik. Siyaset teorisinden romana, felsefeye ve şiire dair bu hafta seçtiğimiz kitapları sunuyoruz.
Gramsci’den ‘Hapishaneden Mektuplar’
20. yüzyılın en özgün Marksist düşünürlerinden Antonio Gramsci’nin ‘Hapishaneden Mektuplar’ adlı kitabı Cemal Erez ve Meral Erez’in çevirisiyle İletişim Yayınları tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Antonio Gramsci 20. yüzyılın en özgün Marksist düşünürlerinden biriydi. 1926’da faşist İtalyan rejimi tarafından tutuklanıp hapsedildi ve on yılı aşkın süre cezaevinde kaldı. Tutuklanmak onun için beklenmedik bir olay değildi ama büyük çoğunluğu hücrede, tek başına geçen yıllar yaşama direncinin her yönden sınandığı bir dönem oldu. Zorlu koşullara rağmen mücadele azminden ve entelektüel üretimden vazgeçmeyen Gramsci’nin dışarıyla arasındaki tek bağ haftada bir ya da iki kez yazmasına izin verilen mektuplardı. Ölümünden yıllar sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci’nin kaleme aldığı, bilinen 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor.
Cemal Erez ve Meral Erez’in titiz çalışmalarıyla, tamamı ilk kez Türkçe yayımlanan Hapishaneden Mektuplar, Antonio Gramsci’nin düşünsel mirasının önemli bir parçası…”
Uslu’dan Modern Ermenice Edebiyat
Araştırmacı yazar Mehmet Fatih Uslu’nun ‘Çok Uzak Çok Yakın Osmanlı’dan Türkiye’ye Modern Ermenice Edebiyat’ adlı kitabı Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Mehmet Fatih Uslu’nun 2011-2023 yılları arasında farklı mecralarda yayımlanmış yazılarının yanı sıra ilk defa gün ışığına çıkan incelemelerinden oluşan bu derleme, Ermenice edebiyatın ana meselelerine, gelişim sürecindeki duraklarına, öne çıkan edebiyatçılarına ve yapıtlarına odaklanıyor ve 1850’den 2020’ye uzanan geniş bir zaman dilimini kapsıyor. Batı Ermenice edebiyatla tanışmak isteyen okur için genel anlamda bilgilendirici ve merak uyandırıcı nitelikte ve giriş düzeyinde bir temel oluşturuyor.”
Darwin’den ‘İnsanın Türeyişi’
Evrim kuramının kurucusu Charles Darwin’in evrim kuramına dair çığır açan eseri ‘İnsanın Türeyişi’ Çağatay Tarhan ile Cihan Demirci Tansel’in çevirisi ise Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Evrim kuramının kurucusu Charles Darwin’in eserlerini okurlarla buluşturmaya devam eden Ayrıntı Yayınları, serinin çığır açan üçüncü kitabı İnsanın Türeyişi’ni yayımladı! İki Pulitzer ödüllü Edward O. Wilson’un editörlüğünü üstlendiği kitap, insanın doğal seçilim yoluyla evrimleştiğini ve diğer canlılarla ortak bir atadan türediğini bilimsel kanıtlarla ortaya koyuyor. İnsanın Türeyişi, insanın biyolojik ve zihinsel özelliklerinin evrimsel kökenlerini incelerken, ahlaki duyguların ve sosyal davranışların da evrim sürecinde nasıl şekillendiğini ele alıyor. İnsanın doğadaki yerini anlamaya yönelik bilimsel bakış açısını köklü şekilde değiştiren ve evrimsel biyolojinin temel taşlarından biri olan kitapta, metinlere çeşitli çizimler de eşlik ediyor.”
Kerouac’tan Gerard’ı Düşlerken
Jack Kerouac’un ‘Gerard’ı Düşlerken’ adlı kitabı Su Akaydın’ın çevirisi ile Siren Yayınları tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Çocuk yaşta kaybedilmek üzere olan bir abi, karanlık kış sabahlarında, aile fertlerinin gözyaşlarında ve Jack’in gelecekteki satırlarında kendini gösterecek. Masumiyetin yitirilişine dair tüm yakarışlar onun adıyla başlayacak. Jack’in abisi Gerard belki bir azizdi, belki de değildi, bunu bilecek kadar uzun bir ömrü olmadı. Ama Duluoz’un dünyasında her iyi şeyin kaynağı o. Kerouac belki de en dokunaklı anlatısında kaybedilenlerin, özlemin ve bir çocuğun dünyayı anlamlandırma çabasının hikâyesini kaleme alıyor. Ölüme, sevgiye, hatıralara ve zamansız ayrılıklara adanmış Gerard’ı Düşlerken, yetişkin bir kalbin taşıyamayacağı kadar ağır bir hatıra defteri. Beat ruhunun sessiz ve buruk duası. İlk kez Türkçe’de…”
Mehmet Said Aydın’dan ‘altını ben çizdim’
Yazar ve şair Mehmet Said Aydın’ın yeni şiir kitabı ‘altını ben çizdim’ Everest Yayınları tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Arkadaş Z. Özger İlk Kitap Ödüllü Mehmet Said Aydın, kelimelerle kurduğu dünyada unutmanın ve hatırlamanın, susmanın ve konuşmanın izini sürüyor.
Şiirlerinde ve yazılarında, dilin köklerine doğru inen, sözlükler arasında kaybolup yeniden kendini bulan bir yolculuk var. Aydın, sadece şiirin değil, okumanın, eleştirinin ve anlamın da peşinde. Onun dizeleri bazen bir kehanet gibi, bazen de geçmişten bugüne fısıldanan bir öğüt gibi okurla buluşuyor. Aydın’ın 2014 ile 2024 arasında kaleme aldığı şiirleri bir araya getiren Altını Ben Çizdim, işte tam da bu yolculuğun bir durağı.”
Léger’den ‘Barbara Loden’ın Yaşamı’
Yazar Nathalie Léger’in ‘Barbara Loden’ın Yaşamına Ek’ adlı kitabı Orçun Türkay çevirisiyle Harfa Kitap tarafından yayımlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“İlk kez 2012’de Fransa’da basılarak okurun ve eleştirmenlerin beğenisine sunulan bu kitap, Amerikalı oyuncu, senarist ve yönetmen Barbara Loden hakkındaki ilk kitaptır. Cinéma vérité’nin erken dönem başyapıtlarından bir olan Wanda hayat nasıl resmedilir, bir karakter nasıl anlatılır gibi sorularla ön plana çıkar. 1960’ların başında Pennsylvania’nın madenci bölgelerinde amaçsızca gezinen bir genç kadının, küçük çaplı bir dolandırıcıyla giriştiği suç çılgınlığından birkaç günü konu alsa da dönemin ikonik filmi Bonnie ve Clyde’ın antitezi bir yol hikâyesidir.”
Saer’den ‘Muhteşem Limon Ağacı’
Arjantinli yazar Juan Jose Saer’in ‘Muhteşem Limon Ağacı’ adlı kitabı Gökhan Aksay’ın çevirisi ile Jaguar Yayınları tarafından yayınlandı.
Yayınevi tarafından kitabın tanıtımına dair şu açıklama yapıldı:
“Ailesiyle birlikte Arjantin’in kuzey adalarından birinde yaşayan çiftçi Wenceslao, yılın son gününe komşu adadaki akrabalarıyla kutlayacakları yılbaşı akşamının hazırlıklarıyla başlar. Fakat büyük aile masasında yine iki sandalye boş kalacaktır: Altı yıl önce ölen oğlunun ve bu kaybın acısını ilk günkü tazeliğiyle yaşayan karısının sandalyeleri. Bu boş sandalyeler aynı zamanda baba Wenceslao’yu anılarla sanrıların, gerçekle düşün birbirine karıştığı, bütünüyle başka bir boyutta yaşamaya mahkûm eden boşluklardır.
Saer, en çarpıcı romanlarından biri kabul edilen Muhteşem Limon Ağacı’nda, insan yazgısının belki de en büyük sorunlarından birini, acıyı ve bu acıya rağmen yaşamak zorunda olma halini tragedyaya yaklaşan bir romanla anlatıyor. Muhteşem Limon Ağacı, Gökhan Aksay’ın İspanyolca aslından çevirisiyle…”