Sosyalist siyaset, halkın siyasetidir. Egemenlerin elinden alınıp halka mal edilmiş olan siyaset biçimidir
Şerzan Özgür \ Gençliğin Sözü
Siyaset derken aklımıza genellikle yalan dolan gelir. Sözle kandırma, demagoji yapmak gelir. Siyaset deyince bunların aklımıza gelmesinin elbette nedenleri vardır. Hatta halk arasında “siyaset yapma” diye bir söz vardır; boş konuşma, kandırma anlamında kullanılır. Hakikaten, sıradan bir insan için siyaset biraz da bu anlama geliyor.
Yine siyaset deyince bu işi meslek edinmiş bir avuç insan gelir aklımıza. Dolayısıyla ancak seçimden seçime halkın dahil olduğu, fazla aklının ermediği bir faaliyet olarak düşünülür. Elbette bu, anlaşılır bir durumdur. Çünkü hep böyle gördük ve birçok insan için siyasetin başka türlü de olabileceğine inanmak zordur. Durum bu olsa da, özünde siyasetin bu olmadığını biliyoruz. Siyasetin ne olduğunu bilmek kadar, toplumsal işlevini de doğru anlamak gerekiyor.
Siyaset, öyle yansıtıldığı gibi işinde profesyonel bir insan grubunun yaptığı bir faaliyet değildir. Siyaset, en özlü haliyle halkın kendini yönetebilme kabiliyetidir. Günlük işleri yapma iradesidir. Bundan fazlası olmadığı gibi, bu öyle basite de indirgenemez. Madem herkesin bu kadar ilgili olduğu bir faaliyettir, o hâlde neden bu kadar özelleştirilmiş diye bir soru sorulabilir haklı olarak. Bu soru önemli bir sorudur; çünkü bu soruya doğru cevap veremedikçe siyaseti de gerçek işlevine kavuşturamayız. İşte, sorunun kaynağı burasıdır.
Sınıflı toplum tarihi boyunca egemenler siyaseti halktan koparmayı kendi çıkarları için çok önemli bulmuşlardır. Çünkü politik olmak demek, yukarıda da belirttiğimiz gibi, kendi günlük işlerini yapabilmeyi, bunlar üzerinde düşünüp tartışabilmeyi ifade ediyor. Yani kendini yönetmeyi ifade ediyor. Peki, kendi hakkında düşünebilen, karar alabilen; bu akla ve çalışma gücüne sahip bir insan yönetilmeye ihtiyaç duyar mı? Tabii ki de duymaz. İşte egemenlerin bütün bir korkusunun nedeni budur. Egemenler, yönetebilecekleri bir toplum olmadan asla iktidarlarını sürdüremezler. Bu, her zaman ve her mekân için geçerli bir durumdur. Başkalarını yönetmek (sömürmek), egemen olmanın temel şartıdır. Bu anlamda kendine yetmek, kendini yönetmek, egemen olanın varlık şartını ortadan kaldırmak demektir.
Bilgemiz; özgürlüğün kendini yönetmekle başladığını söyler. Bu, özgür insanın temel yaşam ilkesi olmaktadır. Demek ki, özgürlüğün temel ilkesi olan “kendini yönetmek” ilkesi, politik olmanın da özüdür. İşte gerçek siyaset, bu bütünlük içinde anlamına kavuşuyor. Şimdi rahatlıkla denilebilir ki, halkın özgürlük düzeyini politik düzeyi belirliyor. Gerçek siyaset, sömürülmekten kurtulmanın ve özgürce yaşamanın temel ve en etkili aracıdır.
Ve işte, tek cümleyle söylersek: Sosyalist siyaset budur.
Sosyalist siyaset, halkın siyasetidir. Egemenlerin elinden alınıp halka mal edilmiş olan siyaset biçimidir. Belli bir merkez yerine yaşamın her alanında; belli bir kesim yerine toplumdaki tüm grup ve bireylerin dâhil olduğu siyasettir.