CHP kurultayında genel başkan Özgür Özel tek aday olarak girdiği seçimde tekrardan CHP genel başkanı seçildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP, bakalım nasıl bir yol izleyecek. Demokrasiden uzak devlet yapısı her zaman sorunları da beraberinde getirmiştir. CHP kurultay yaparken Bolu belediye başkanının açıklamaları Özel’in konuşmasına ters düştü. CHP bir sol parti olduğunu iddia ediyorsa, kendi içindeki faşist ve ırkçı düşünenleri oy endişesini bir tarafa bırakarak ihraç etmelidir. Ülkede yaşayan insanlara hakaret etmek kimsenin haddi değildir. Bolu belediye başkanı ilk önce Kartalkaya felaketinin üzerine gitmesi gerekirken konuyu ört bas etmek için gereksiz ırkçı söylemleriyle gündemi değiştirmeye çalışmaktadır. Nasıl ki insanlar kent uzlaşısıyla kazanımlarına sahip çıkmak için sokaklara döküldüyse Bolu halkını da bu felaket için meydanlara toplamalıydı. Bu anlayışa sahip olan kişilere Kürtlerden oy çıkmayacağını CHP yönetimi iyi bilmelidir. Hükümeti cunta ile tanımlarken kendi içindeki cunta anlayışını taşıyanlara da dikkat etmelidir.
Sokaklar hükümete karşı bir duruş sergilerken bunun yaşam özgürlüğünün hayata geçirilmesi olduğu göz ardı edilmemelidir. Ülkede yaşayan gençler kendi geleceklerini düşünerek bu hükümetin gitmesini protesto ediyorlar. Mesele yalnız CHP ve İmamoğlu ile ilgili değil. Özellikle de kent uzlaşısının neden olduğu kayyum atamaları ve Ekrem İmamoğlu tutuklanmasının nedenini iyi anlamak gerekir. Kürtlerin büyük şehirde ve ilçelerdeki oy potansiyeli hem yöneten hem de yönetici olmasına neden olmuştur. Bu aynı zamanda Kürtlerin yönetimde olmasını kaldıramayanların antidemokratik bir tutum içinde olmalarının sebeplerinden biri olmuştur. Kürtler hiçbir yerde kazanmamalıdır anlayışı devam etmektedir. Hükümetin Kürtlerle çözüm arayışı içinde olduğu bir dönemde, kent uzlaşısının iktidara kaybettirdiğini kabul etmemesi, çözüm arayışının pratikte hiçbir yansıması olmadığını görmek lazım. Erdoğan 27 Şubat görüşmelerine daha cevap olmadı, bu davranışıyla da muhalefeti Kürtlerden uzak tutmaya çalıştı. Muhalefet de bekleyelim bakalım ne olacak dedi. Milliyetçi muhalefet bu süreçte sınıfta kaldı. Irkçı söylemlerini daha da yükselterek çözümden yana olmadıklarını dillendirdiler. Dünyanın her yerinde barışa katkı sunulması diyalogla çözümlenir ve bunun bilinmesi gerekir. Gerçekleri görmeyenler gerçekler içinde kaybolacaklardır, tarih böyle yazar.
İktidarın muhalefete karşı tutumları ABD ve AB’de dikkatle takip ediliyor. Demokrasi ve özgürlükten uzaklaşan bir iktidara kimse güvenmiyor ve yatırımcılar da uzaklaşıyor. Medyayı kullanarak tozpembe bir görüntü sergileniyor ama artık kral çıplak. Ülkedeki çoğunluğun güvenmediği bir hükümete yabancı yatırımcı neden güvensin? İktidarın en büyük korkusu da 23 senelik iktidarlığında yaptıklarından dolayı yargılanmak. 17-25 Aralık, vergi afları, yolsuzluklar, KHK’lar, Halkbank, Kızılay, deprem yardımları ve daha birçok dosya raflarda bekliyor. Milyonlarca insan açlık sınırında yaşıyor ve her geçen gün bu açlık grubuna katılan insan sayısı çoğalıyor. Önüne geçilemeyen bir dibe çöküşün korkusunu taşıyor insanlar.
Türkiye’de durumlar böyleyken Suriye sorunu daha da büyüyor. Şara tekrardan Ankara’ya çağırıldı. Ana konu SDG’nin durumu. Aynı anda Netenyahu da Trump ile görüştü. Bu görüşmelerin sonuçları önümüzdeki günlerde gündemimizi oluşturacaktır. İsrail de Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurma hevesini kursağında bıraktı. İsrail hava kuvvetleri kurulması planlanan üsleri yerle bir etti. İsrail, İran’ın Suriye’deki hükümdarlığına son verirken Türkiye’nin bu role soyunmasına izin vermeyeceği mesajını bu saldırılarla vermiş oldu. Hem içeride ve hem de dışarıda sıkışan bir hükümet var. Bu durumda seçimin yaklaştığını söylemek yanlış olmaz.