• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
8 Haziran 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hakan Öztürk

Kaç bin yıllık hasretimin koncası

11 Nisan 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Hakan Öztürk, Yazarlar
Görev zamanı

Demek ki genç insanların içinde bir yanardağ varmış. Demek ki “bir yangın ormanından fışkırmış genç fidanlarmış” onlar. Demek ki yangın ormanlarında herkes ölmezmiş. Onur mücadelesi acı duymazmış. Sancak yerde kalmazmış, derlenip dürülmemiş bayraklar. Yenik düşse de kavga için nefesini toplamayı bekleyenler varmış. Demek ki kemanın gürültüsü hep başka yerden çıkarmış.

İktidar, herkesi kendisine yandaş durumuna düşürebileceğini sanıyordu. “Ego” yapacak ne vardı ki, herkes biat edebilirdi AKP’ye. Herkes “ram” olabilirdi onlara. Direnmek yersizdi. Eğer buna direnen olursa, bütün mülakat odalarında diplomalar ve yılların emekleri iptal edilebilirdi. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, bir nevi bütün gençlerin diplomasının iptal edilmesinin temsiliydi. İbretialem için diploması iptal edilmişti onun.

Mülakat odalarında umutları yerle bir edilen genç insanlar, evlerindeki odalarına gönderiliyorlardı. Sonra da o insanlar “odasından çıkmıyor” oluyordu. Nereye çıkacaklardı ki, neyle çıkacaklardı ki? Spor salonu mu kalmıştı? Parklar mı kalmıştı şehirlerin bir tane yerinde? Taksim Gezisi’ni şehitler vererek kurtarabilmiştik ancak. Eminönü’nde balık ekmek yiyecek parası mı kalmıştı onların? Et, yumurta, ekmek kuyruğuna giren anne babalarından harçlık mı isteyeceklerdi?

Kâr etmenin, faiz kazanmanın, rant vurgunu yapmanın peşinde nefes nefese koşanlar; gençlerin iş sahibi olmasını mı düşünecekti? Umurlarında olmazdı tabii ki. Onlar kendine Müslümandı hep. Ümmetten bahsederlerdi ama can cümleden azizdi onlar için daima. Cümleyi, toplumu, herkesi ve “sürü”yü hesaba katmazlardı asla. Altta kalanın canı çıksın diye düşünürlerdi karanlık dünyalarında sinsice. Kendi hesaplarına çalışırlardı ve kendi gemisini yürüten kaptanlardı. Gençlerin sorunları onları ırgalamazdı, o onların sorunuydu.

Böyle gözü kara egoisttiler. Fani dünya derken, şu fani dünyada, düşük hazların saplantısına sahip tüketicilerdi. Gençlerin de düşük hazlara meyletmesini isterlerdi. Pudra şekerine hevesli olmaları gayet doğal kabul edilebilirdi. Hatta gençler bahis sitelerinde geleceğini arayabilirdi. Taltif ettikleri mafya çetelerine katılabilirlerdi. Bu yollar ardına kadar açıktı.

Gençler yeter ki marjinal olmasındı, çapulcu olmasındı, vandal olmasındı, bohem olmasındı ve lezbiyen mezbiyen olmasındı. Bütün bunlara rağmen, vakterişti bir kere. İsrafil surunu urdu, mahlukat yerinden durdu. Toprağın nabzı onların nabızlarında atmağa başladı ve gençler kendilerine biçilen deli gömleğini yırtıp attılar. Onun yerine bu aralar Pikachu kostümü kuşanmayı tercih ediyor. Niyet neydi, akıbet ne oldu değil mi AKP’li yöneticiler?

Gençler hapsetmeye çalıştığınız odalardan çıktılar. Karartılmış bir geleceğin esiri olmayı kabul etmediler. Sosyal medyaya biraz ara verdiler ve artık sosyal medya için eylem içeriği üretiyorlar. Bundan böyle sosyal medya, genç çocukların o gül yüzünü takip ediyor. 1968’den beri çok özlüyordu insanlık gençliğin güzelliğini. Hiç unutmamıştı dünyanın çehresini değiştiren kudretlerini. Ahmed Arif’in ve hepimizin bir umudu onlardaydı.

Ve işte gençlik kılıcını attı.

Kafaları bulutlarda iktidar karşıtları geri geldi. 68’den sonra tutsak düşmüş tüm yoldaşlarını ve insanlığı kurtarmak için. “Memleketi sen mi kurtaracaksın?” nihilizmiyle konuşanlara, son kez öfkeyle gözlerini kısarak yürüdüler. Onlar okunu atıp, yayını asanlar olmuştu elbet ama gençler için oyun yeni başlıyordu. Bu daha başlangıçtı ama bakalım bu kapitalist hakimiyet bu kez paçasını kurtarabilecek miydi? En zor olanı gerçekleştirdiler, yani başladılar. Son anda mı yetişmişlerdi? Evet, toplum uçurumun kenarına gelmeden kanatlanamazdı çünkü. Gün artık bugündü.

O nasıl bir açılıştı. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi oluşunu gösterdi, yürüdüler barikatın üstüne. Barikat eridi, buzlar kırıldı, Deniz Gezmiş’in kafa dengi yoldaşları denizin yolunu açıverdi. Deniz’in eylem fotoğrafındaki gibiydiler, öyle dal gibi. Sesleri onunki gibi gürdü. Üniversitenin önündeki yolda “güneşten ışık yontan sert çocukların hoyrat gülüşleri aydınlığı çalkaladı”. Ülkeyi de çalkaladı, zaten uzun süredir çalkalanması gerekiyordu. Kimsenin sesi çıkmadığı için Nemrutlaşanlar, olmaktan korktukları yerde olduklarını anladılar. “Çizmeyi aşmayın” öğüdünü dinlemeyenler, şeytanın bacağını kırmışlardı artık.

İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve tutuklanması darbe gibi oldu. Gelgelelim bu sefer gençler ve halk darbeyi kabul etmedi, Hasan Mutlucan türkülerini dinlemediler ve sokağa çıktılar. Gençlik yeni dönemdeki toplumsal hareketlerin parça düzeyinde kalma ve palyatif (geçici) çözümler üretme zaafını bir iki saatte ışıltılı bir şekilde aştı. Şan olsun.

“Sıkıntı yok” değil, bilakis çok büyük bir mesele var. Sadece bir tabldot yemek istiyoruz demiyorlar ve onu alıp dönmeyecekler. Kötü haber vermek gibi olmasın ama iktidardakilere, “sadece” kelimesini hiç kullanmıyorlar ve tüm ülkeyi gözlerine kestiriyorlar adeta.

Gerçekçi olup imkansızı istiyorlar, ne kadar afili.

Ahmet Abi’nin, dirseği iskemleye dayalıyken bir güzel kadeh tutuşu vardı ya eskiden, aynı onun gibi.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘ODTÜ’den hoca gelirse almayın!’

Sonraki Haber

Ele geçirmenin, gasp etmenin gizli gücü; Truva Atı

Sonraki Haber
Denetime sığmaz

Ele geçirmenin, gasp etmenin gizli gücü; Truva Atı

SON HABERLER

Barış bir mücadele sorunudur

Kürt siyaseti oyun kurucudur

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

Barış adımları beklentisi sonbahara ertelendi

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Çığlık amacına ulaşmıştır!

Çığlık amacına ulaşmıştır!

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Göral: Yeni bir hat oluşturulmalı

Göral: Yeni bir hat oluşturulmalı

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

DEM Parti, DBP ve KNK’den 1 Mayıs mesajı

DEM Parti’den bayram ziyaretleri: Gündem süreç

Yazar: Yeni Yaşam
7 Haziran 2025

Abdullah Öcalan’ın ‘Özgürlük Sosyolojisi’ Arjantin’de okuyucu ile buluştu

Abdullah Öcalan’ın ‘Özgürlük Sosyolojisi’ Arjantin’de okuyucu ile buluştu

Yazar: Yeni Yaşam
7 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır