DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile İmralı Heyeti görüşmesinde, sürecin tıkanan yönlerinin ele alındığını söylerken, Meclis’in de izleyici pozisyonun hızla çıkması inisiyatif alması gerektiğini belirtti
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın açıklamasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Enfal Katliamı’nın hala Kürtlerin hafızasında canlı bir yerde durduğunu belirterek, “Enfal Katliamı da diğer Kürt katliamları gibi cezasız bırakılmış, gereği yapılmamış ve özellikle zamanın konjonktüründe gerekli tepkiler gösterilmediği için yüz binlerce Kürdün yaşamına mal olmuş bir katliamdır” dedi.
Enfal Katliamı’nın uluslararası mecralarda birçok ülke tarafından resmi olarak katliam ve soykırım olarak tanındığına da dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, DEM Parti olarak katliamın resmî olarak tanıması yönünde bu hafta Meclis’e kanun teklifi sunacaklarını kaydetti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu teklifimizden Meclis’ten ortak bir ses ve yaklaşımla pozitif bir sonuç almayı umduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu aynı zamanda, yeni dönemde tartıştığımız Kürt sorununun demokratik çözümü, Kürtler ve Türkler arasındaki tarihsel ilişkinin güncellenmesi ve ittifakın yeniden şekillendirilmesine de pozitif katkı sunacak önemli bir başlık olacaktır. Ortak bir geleceği kuracaksak, ortak acılara ağlamayı, ortak yas tutmayı ve geçmişte kalan acıları yad etmeyi de bilmemiz; onlarla yüzleşmemiz gerekir” diye belirtti.
‘KCK operasyonları 10 yıllık karanlık dönemin başlangıcıydı’
Gülistan Kılıç Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün aynı zamanda KCK operasyonlarının yıldönümü.14 Nisan 2009 tarihinde, yine bir barış ve çözüm tartışmasının arifesindeyken, Türkiye’nin yeniden Kürt sorununun demokratik çözümünü konuştuğu bir zaman aralığında, eş zamanlı KCK operasyonları yapılmıştı. Dönemin aydın, yazar, siyasetçi, gazeteci birçok ismi gözaltına alınmış, tutuklanmış ve uzun sürecek bir yargılama süreciyle karşı karşıya bırakılmıştı.
Bugün, o davaları ve iddianameleri hazırlayanların birçoğunun cezaevinde olduğunu ya da başka yerlerde bulunduklarını biliyoruz. Yeniden bir çözüm süreci tartışmasının yürütüldüğü, yeni bir döneme adım attığımız bu günlerde, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. O gün, karanlık bir el devreye girmiş ve çözüm çabalarını KCK operasyonlarıyla sabote etmek istemişti. Ve bu sabotajda ne yazık ki başarılı olmuştu.
Bugün, bir kez daha çözümün ve diyaloğun gerekliliğinin altını çizmek istiyorum. 2009 yılında gerçekleşen çözüm karşıtı KCK operasyonlarının maliyetini herkesin bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Bu operasyon, bizi 10 yıllık karanlık bir döneme sürükleyen sürecin başlangıcıydı.
‘Müzakereleri demokratik barış mücadelesinden ayrı görmüyoruz’
DEM Parti, bütün kolları ve yapısıyla beraber gerçekten Türkiye’de demokrasi gelişsin, kadınlar, gençler, emekçiler, Aleviler, bu ülkenin yoksulları ve halkları eşit, özgür ve gerçek anlamda demokratik bir ülkede yaşasın diye mücadele ediyor. Herkesin hak ve adaletten faydalandığı bir Türkiye için mücadele ediyoruz ve bu mücadeleyi kararlılıkla yürütüyoruz. Bu mücadelenin en temel başlıklarından birisi de müzakeredir.
Biz, müzakereleri demokratik Türkiye’den Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü mücadelesinden ayrı görmüyoruz. Bu mücadele ve müzakere dinamiğini birlikte yürütmek, birbiriyle olan ilişkisini ve birbirini besleyen yönlerini görmemiz gerekiyor. Bu çerçevede birçok siyasi parti ve STK ile görüşmeler yaptık. Özellikle çözüme katkı sunacağını düşündüğümüz bölge ülkeleriyle de çeşitli diplomatik faaliyetler yürütüyoruz. AB ülkelerinden Rusya’ya, Hindistan’dan Irak’a kadar geniş bir yelpazede heyetlerimiz görüşmeler yapıyor.
‘Görüşme önemli bir eşikti’
Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı ile İmralı Heyetimizin yaptığı görüşme vardı. Bu görüşme, özellikle Sayın Öcalan’ın tarihi bir inisiyatif geliştirmeye çalıştığı, Kürt sorununu şiddet ve çatışmadan arındırılmasını, tarihsel Kürt-Türk ittifakının gelişmesi için yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı yeni bir aşamaya taşıyan önemli bir eşikti. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Bu görüşmede, şimdiye kadar yapmış olduğumuz sürecin aksayan tıkanan yönleri ele alındı. Sürecin dinamiği niteliğindeki adım, İmralı tecridinin lağvedilmesi ve Sayın Öcalan’ın hedeflediği çalışmaların yapılması için gereken koşulların sağlanmasının gerekliliği bu görüşmede yeniden teyit edilmiş oldu.
‘En önemli aktör tecrit altında’
Tecridin ortadan kalkması gerektiğini söyledikçe bazı çevreler bunu anlamamakta direniyorlar. Gerçek anlamda bu meseleyi çarpıtan yaklaşımlar olduğunu görüyoruz. Şimdi, hepimizin düşlediği barışı ve çözümü mümkün kılacak adımları atacak olan en önemli aktör Sayın Öcalan değil midir? Evet, kendisidir. Yine kendisi ile yapılan görüşmede, kendisi bu iradeyi açıkça ortaya koymamış mıdır? Evet, ortaya koymuştur. O zaman, mademki silahlar sussun, silahlar devreden çıksın, şiddet son bulsun isteniyor, o zaman neden bunu yapacak en önemli aktör şu anda tecrit altında tutuluyor?
‘Meclis’te yaprak kıpırdamıyor’
Bunun önüne neden engel konuluyor? Ve çözümü, barışı istemeyen kimdir? Diye de bütün bu tablonun içerisinde bir soruyu biz kamuoyu nezdinde yeniden sormak istiyoruz. Şimdi, bu tarihsel sorun ve ülkenin sırtındaki en büyük yükü kaldırmaya beraber karar aldıysak, madem böyle bir yola girdiysek, madem çok büyük herkesin çok büyük anlamlar yüklediği bir tarihsel eşikteysek, o zaman neden hâlâ içtihattan usulden dem vuruluyor? Bunu gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz.
Meclis çatısı altında bu meseleyi onlarca kez konuştuk. Bu Meclis, Kürt sorunun demokratik çözümü için ne yapacak? Ekim’den bu yana dünya kadar tartışmalar oldu. Belirli aşamalar oldu, görüşmeler yapıldı, çağrı yapıldı. Meclis’te hiçbir adım atıldığını görmedik, Meclis’te yaprak kımıldamıyor. Hiçbir inisiyatif geliştirilmiş değil. Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
‘Meclis izleyici pozisyondan hızla çıkmalı’
DEM Parti ve halkın, demokratik toplum ve barışın inşası için atılacak adımlara dair ne beklediği ve istediği ortadadır. Bu konuda bir muğlaklık yok, bir sorun yok. Diğer taraftan Meclis’in sessizliği kaygı verici. Bu konuda Meclis’in izleyici pozisyonun hızla çıkması inisiyatif alması elini taşın altına koymasının zamanı geldi geçiyor. Bu hafta İmralı Heyetimiz Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir görüşme gerçekleştirecekler. Görüşmede bu sürecin yasal meseleleri ceza infaz hukuku ve diğer başlıklara dair kendisiyle görüş alışveriş yapılacak. Sürecin daha detaylı ilerlemesi için Meclis’in rol üstlenmesi ve sürecin gerçekçi bir yasal zeminin oluşturulmasına ihtiyaç var. Hali hazırda bu yasal zeminden uzaklayız. Bu zeminden yoksun bir şekilde süreç ilerletilmeye çalışılıyor.”
Kaynak: MA