Kadir İnanır’ın yaşam öyküsünü konu alan ‘Kuzeyden Gelen Adam’ belgeseli, 44. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Kadir İnanır belgeselde ‘Akil İnsan’ olma süreci için, ‘Sözüm belliydi: Barıştan yana olacaktım. Ben hep barışın yanında durdum, duracağım’ ifadelerini kullandı
Sinemanın usta oyuncularından Kadir İnanır’ın yaşam öyküsünü konu alan “Kuzeyden Gelen Adam” belgeseli, 44. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu.
Kadir İnanır’ın sağlık nedeniyle katılamadığı Beyoğlu Sineması’ndaki prömiyere, Kadir İnanır’ın hayat arkadaşı Jülide Kural, eski CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, CHP Parti Meclisi Üyesi Baran Seyhan ve sanatçı Mazlum Çimen katıldı. Gösterimi izleyen sinemaseverler yoğun ilgi gösterdi.
Belgeselde Kadir İnanır’ın sinemaya bakış açısının yanı sıra toplumsal olaylara karşı duruşu da ön plana çıkıyor. Kadir İnanır, belgeseldeki bir bölümde şu sözleriyle dikkat çekiyor:
“Ben bir Türk sinema sanatçısıyım. Bu halkın içinden geldim. Bu halkla yaşadım. Benim tek mücadelem var: Halkımı ezdirmemek. Benimle aynı kaderi paylaşanların yaşamlarını onurlu kılmak. Hiçbir gücün karşısında boyun eğmedim. Eğmeyeceğim. Onların yazdığı tarihi değil, halkın yazdığı tarihi anlatacağım.”
Kadir İnanır’ın sinemayı yalnızca bir sanat değil, halkının sesi, vicdanı ve hafızası olarak görmesi belgeselin bir kısmında, “Ben Anadolu’yu bilirim. Ben Karadeniz’in hırçın sularını da bilirim, Diyarbakır’ın sıcağını da… Ben köyde traktör üstünde film çevirdim, dağlarda yürüdüm. Mahalle aralarında, çarşı pazarda halkla iç içe oldum. Benim yolum sokaktan geçer” ifadeleriyle yer buluyor.
‘Ben ise hep barışın yanında durdum’
Belgeselde, Kadir İnanır’ın ‘Akil İnsan’ olma süreci de ele alınıyor. Ailesini Cumhuriyet Halk Partili olduğunu, kendisinde sol gelenekten geldiğini belirten Kadir İnanır, süreci şu sözlerle anlatıyor:
“Hayatım boyunca halkım için çalıştım, onların sesi oldum. Ancak bir dönem geldi, bu sesin sadece filmlerle duyulması yetmedi. Ülke büyük bir acı ve kırılma ile yüzleşiyordu. İnsanlar ölüyor, anneler ağlıyordu. Ben sustuğumda, onların sesi daha çok kayboluyordu. İşte bu yüzden, çağrıldığımda ‘Akil İnsan’ olmaya itiraz etmedim. Çünkü ben zaten bu halkın aklıyla büyüdüm. Onların acılarına ve umutlarına tanık oldum. O masaya otururken bir sanatçı değil, bir yurttaş, bir Anadolu evladı olarak oturdum. Sözüm belliydi: Barıştan yana olacaktım. Ben ise hep barışın yanında durdum, duracağım.”
HABER MERKEZİ