“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın.”
Devrimci, anlam olarak yapısal her türden sistemi köklü değişime zorlamak ve bunun yöntemlerini oluşturup gerekli yürütmeyi yapan ya da bu yürütmede yer alan militanlar denilirse, sanırım yanlış olmaz. Siyasal literatüre giriş Marks’tan başlatılsa da, toplumsal değişimi yapan önemli şahıs (anti devrimci meşhur şahıslar kast edilmiyor) ya da topluluklar, yöntem gereği devrim yapmış sayılır. Bunun tarihî aslında ilk yerleşik toplumdan önce klanlara kadar uzanır. Klanın, bir şekilde kabile yapısına kavuşmuş olması devrimler ile yol aldıklarının kanıtıdır. Bu bağlamda devrim Marks’tan sonra profesyonelleşmiş ise de toplumsal değişimin tüm zamanlarında yaşanmış bir değişimdir.
Devrimcilerin Marks sonrası daha örgütlü olduğu varsayılıyor. Ancak Braudel’in tespiti ile; “uzun süre” oluşumunda büyük zihniyet değişimlerini de beraberinde getirmiştir.
Örgütlü toplum istekleri ile devletli toplumun karşısına çıkarken en büyük adımı atmış oluyor. Devletin ondan aldığını geri almaya başladığı zaman, devrimler başlamış sayılır. Fakat bu sürede bazı sessiz değişimler de meydana gelir. Her yeni gelen genç nesil, bir önceki nesli taktik, stratejik ve yöntem sorunu temelinde eleştirirken yerine yeni yöntemler de geliştirir. Geliştirilen yenilikler, yeni diyaloglar, yeni ilişkilenme tarzları ve en önemlisi de yeni direniş yöntemlerini beraberinde getirir. İdeolojik değişimler ya da ilerlemeler yeni bir lider gelene kadar sürer. Bunun dışında devrimde değişen kültürel oluşumlardır. Örneğin Paris Komünü devriminde yaşanan eylemsellikler, barikat kurup sokağı fethetmek iken, Sovyet devriminde halk içinde ikili diyalog ile örgütlenme daha aktif olmuştur. Ya da Çin devriminde yazımsal basın ile örgütlenme tarzı daha fazla ön plana çıkarken, Afrika ülkelerinde ten renginin belirgin olması, örgütlenmede çağ atlatmıştır. Özetle her devrim kendi direniş tarzını oluşturur.
Tarz ne olursa olsun yaşanan devrimler bir sonraki nesile iki yol bırakır. Ya devrimci olmak ya da karşı devrimde, sistemde yer almak gibi keskin yol ayrımı yaratır. Bu keskinlik, sonradan demokrasi adı altında liberalizmi meşrulaştırmıştır. Liberalizm, bir ara çizgi gibi gözükse de sistemin en büyük değneği olarak hala sert eleştiriler almaktadır.
İki keskin çizgi ile arada kalan bir çizginin çatışmasından bazı kültürel değişimler, yeni sosyolojide yerini almış gibi görünüyor. Solun detaycı keskinliğinin uç kısmı sekterizm ile törpülenirken, sağcının kulağına fısıldanan ve yüzüne her seferinde tokat gibi yapıştırılan faşizm etiketi, sağı adalet anlayışına çekmek istemiştir. Her iki uç çatışmada ortaya çıkan değişim, yani bugünün toplumunun politik duruşları, sol kesimin açık ara önde değişimi başarmaya yakın olduğunu gösteriyor. Hala sistem çarkının sevimli çocuklarını oynayan bir kesim varlığını sürdürse de, yeni gençliğin dini cemaatlerin de yer alan gençleri dahil, gençlerin çok büyük bir kısmı ters giden bir şeylerin farkındadır.
Son kuşak olan Z ve X kuşaklarının yaşam tazında, karşı çıkışın her rengini bulmak mümkündür. Sistemin kirli çarkında karşı çıkacak bir diş bulmuştur. Kah hayvan haklarının yılmaz ve yüreği tertemiz bir savunucusudur. Kah sokakta evsiz kalan vatandaşı belediyeye bildiren kişidir. Bazen Amed’de bir fotoğrafı havaya kaldırmıştır, bazen elinde taş, bazen elinde Pikachu taşır. Yeni gençlik kendi direniş yöntemini oluşturuyor. Ve en sevdikleri şey ise iktidar ile dalga geçmektir.