Bu kez, değişik bir şey yapacağım: Okuduğum değil, okumam için sırada bekleyen kitaplardan söz edeceğim sizlere. Biz gazeteciler, günlerimizi çok yoğun yaşarız. Günlük koşuşturmacadan kendimize-özelimize artırdığımız zaman gerçekten çok azdır. Ama kalan böylesine az zamanı, ben genelde kitap okumaya ayırıyorum. Her hafta en az bir kitap okumazken, kendimi çok eksik bulurum. Böylesi okuma düşkünlüğüne rağmen, sıraya konmuş kitaplar, bazen yığılır da yığılır. Şöyle birkaç hafta içinde okuyup, bitirmeyi planladığım kitapları sizler de bilmek ister miydiniz?
Jamal – Selahattin Demirtaş
Kendine her yıl bir kitap yayınlama sözü veren Selahattin Demirtaş’ın son kitabı da Dipnot Yayınları’ndan çıktı. Kitap şöyle tanılıyor: “Onunla bir çöp bidonunun başında tanıştım; çekingen, utangaçtı. Aç olduğu her halinden belliydi, yine de çöpü karıştırıp karıştırmamakta kararsızdı. … Kapkara gözlerinin feri sönmüş, omuzları çökmüş, dudakları çatlamıştı. Çöpten bulup çıkardığım ilk yiyeceği ona uzattım; tereddüt etti, gözleri doldu, boğazı düğümlendi. … Verdiğim mısır ekmeğinden ısırırken onu adeta incitmemeye çalışıyordu, belli ki ‘nan’ın kıymetini biliyordu, ‘nankör’ değildi yani. Birkaç parça daha yiyecek tutuşturdum eline; ilk defa gülümsedi, bembeyaz dişleri yüzünü aydınlattı. Birbirimizin dilini konuşamıyorduk, ancak iyiliğin evrensel diliyle anlaşmak zor değildi.”
Düşenlerin, sürülenlerin, yersiz yurtsuz bırakılanların, içlerinde bir anda “tık” diye bir şeyler kopanların, acımasızca işleyen bir çarkın dişlilerinde öğütülenlerin son sığınağıdır sokak. Orada insan olmanın/insan kalmanın, dayanışmanın, bir dilim ekmeği paylaşmanın mutluluğu da yaşanır; yüzüstü bırakılmanın, tepetaklak yere çakılmanın acısı da. İnsanların en güzel hallerine de tanık olunur, en kötücül hallerine de. Ama sokağın “sesine” kulak vermek değildir aslolan, o “sesin” bizzat kendisi olmaktır. Sokak özgürlüktür çünkü, özgürlük sokaktadır.
***
Çiçekler Solmadan – Ahmet Bilge
Okurlarımızın daha çok karikatürist olarak tanıdığı Ahmet Bilge’nin bu romanı Aram Yayınları’ndan çıktı. Roman şöyle tanıtılmış: “Ahmet Bilge, bir üniversite öğrencisinin gözünden bir ülkenin kadim topraklarındaki yaşamı, kültürel çatışmaları ve toplumsal gerçekleri edebi bir ustalıkla ele alıyor. Roman, 1990’ların siyasi ve toplumsal atmosferini, bireysel serüvenlerin iç içe geçtiği bir hikâye örgüsüyle okura sunuyor.
Roman, okuru bazen otostopla gidilen yolların heyecanına, bazen de kampüs koridorlarında yaşanan çalkantılara taşırken, dostluk, aşk, kimlik ve idealizm kavramlarını derinlemesine sorgulatıyor. Bu arayış içinde Nevzat, hem kendi içsel dünyasına ışık tutmaya çalışır hem de çevresinde şekillenen olayların girdabında savrulur. “Çiçekler Solmadan” yalnızca bir dönemi değil, aynı zamanda insan olmanın evrensel çatışmalarını ve bireysel sancılarını da başarıyla dile getiriyor.”
***
Bu Devrimden Bir Teslim Töre Geçti – Derleme
Bu kitap, Teslim Töre’nin THKO (Mücadele Birliği) – Türkiye Komünist Emek Partisi sürecinde birlikte olduğu bazı yoldaşlarının, ülke içinden ve dışından sosyalist-devrimci hareketlerden ve çevrelerden yolu bir biçimde onunla kesişen birçok insanın Töre hakkında anlattıklarından ve kendisinin kaleme aldığı kimi yazılardan oluşuyor.
TİP’in bölgedeki örgütlenmesinde etkin sorumluluklar üstlenen köylü önderi Teslim Töre… THKO’nun oluşumunda etkin bir kadro olarak Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Deniz Gezmişlerin yoldaşı Teslim Töre… 12 Mart faşizmine karşı direnen THKO’nun kır gerillası Teslim Töre… Nurhak darbesi, Denizlerin idamı, Kızıldere katliamı sonrasında örgütsel çalışmaları yeniden başlatan ve Filistin hareketiyle ilişkiler geliştiren Teslim Töre… Devrimci hareketin bir döneminin ikonik kişilerinden olan Teslim Töre’nin 1960’lardan 2019’a uzanan mücadelesinden kesitler sunan bu kitabı Dipnot Yayınları yayınladı.
***
Sekerat – Deniz Çınar
Aryen Yayınları tarafından yayınlanan bu roman, tam 520 sayfa. Kitabın yazarı Deniz Çınar. Bu isim belki size yabancı gelecek ama sonradan kendisinin aslında çok ünlü bir romanın çok ünlü bir yazarı olduğunu duyup, şaşıracaksınız. Roman, kitabın arka kapağında şöyle tanıtılıyor: “Tam bir sekerat! Yani ölüm döşeğinde can çekişme hâli. Ama bu sekerat farklı. İnsanlar sekerata girdiklerinde can verip kurtulurlar. Kimisinin sekeratı uzun sürer, kimisinin kısa. Ama bir sonu vardır. Aşk sekeratının bir sonu yok. Hep can çekişiyorsun. Ne iyileşip eski hâline dönebiliyorsun ne de can verip kurtulabiliyorsun. Yaşama uzak, ölüme yakınsın. Ama ölmüyorsun. Ölmedikçe acın katlanıyor. Sekerattaki insanlarda da olur bazen, iyileştiğini sanırsın. Etrafındakiler sekerattan çıktığını zannederler. Ama bu bir yanılsamadır. Azrail umut verir, umut kırar. Ne demek istiyorum biliyor musun? İkimizin gerçeğine bu kavram tam uyuyor.”
***
Abdürrezzak Bedirhan – Ahmet Kardam
Kendisinin bir Kürt olduğunu çok uzun yıllar sonra öğrenen Ahmet Kardam’ın bu kitabını Dipnot Yayınları yayınladı. Bu kitap, Osmanlı coğrafyasının merkezileşme yönelimiyle birlikte otonom Kürt beyliklerinin ortadan kaldırılmak istenmesi üzerine, beyliklerin devletin bu pratiğine karşı ayaklandığı veya direndiği sürecin sonunda oluşan Kürt milliyetçiliğinin 1908-1918 dönemini odağına alıyor. Kitap, Kürt milliyetçiliğinin tarihsel kaynaklarından olduğu halde Kürt tarihinin yeterince aydınlanmayan bu dönemini aydınlığa kavuşturup tarihsel bağlamına yerleştiriyor.
Sonradan Bedirhanilerin ve özellikle de Abdürrezzak Bedirhan’ın bu mirası devralmasıyla birlikte Bitlis Ayaklanması’na dek uzayan süreci analiz eden kitap, Kürt tarihinin unutturulmuş bir dönemini tarihsel bilgiye kazandırıyor. Abdürrezzak Bedirhan Bey’in bağımsız bir Kürdistan kurma yolundaki düşünsel, siyasal ve örgütsel çalışmalarını belgeler ışığında gün yüzüne çıkaran kitap modern Kürt tarihi alanında eşsiz bir kaynak niteliğinde. Bu kitabı da en kısa zamanda didik didik ederek okumam gerekiyor!