İklim Kanunu şimdilik geri çekilse de iktidar teklifi yeniden getirecek. Ekoloji örgütleri mücadeleye çağırıyor
İbrahim Akın: Kanun en başta usul bakımından demokratik değil. Kanunla ilgili kimsenin haberi yok. İkincisi, iklim kanununa ihtiyaç var. Ama bu kanun iklim kanunu değil, sermayenin ihtiyacına bağlı olarak yapılmış bir kanun. Halk ve ekoloji örgütleri müdahil olmalı
Çiğdem Özbaş: Teklif komisyona geri döndü ama iki ay içinde yeniden gündeme geleceğine dair bilgi edindik. Biz 100’den fazla ekoloji örgütüyle birlikte Halkın İklim Kanunu kampanyasını yaptık. Bu anlamda daha da güçlü bir kampanya yapmayı hedefliyoruz
Duygu Kıt
Sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlandığı gerekçesiyle karşı çıkılan İklim Kanunu teklifi geçtiğimiz günlerde tepkiler sonucunda geri çekilmişti. Ekoloji örgütleri doğanın, iklimin ve tüm canlıların yararını gözeten bir İklim Kanunu’nun hazırlanmasını talep ederken TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu yaptığı açıklamada “Kanun teklifini önümüzdeki süreçte Genel Kurul’dan geçirme kararlılığımız devam etmektedir” dedi.
İktidar hazırlıksız yakalandı
DEM Parti İzmir Milletvekili ve Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü İbrahim Akın, teklifin 2025 yılı sonuna kadar tekrar Meclis’te gündeme getirileceğini belirtti. Akın teklifin şimdilik geri çekildiğini belirterek şunları söyledi:
“Avrupa Birliği ihracat ve ithalat konusuna bağlı olarak emisyon ticaret sistemi açısından iktidar için taahhüt edilmiş bir söz var. Dolayısıyla bu teklifi yapmaları gerekiyor. İktidarın itirazlar karşısında hazırlıksız yakalandığını düşünüyorum. Sağlıklı bir hazırlık yapılmadığı ve tepki de çok fazla olduğu için teklifi savunamadılar. Dolayısıyla kanunu geri çekip revize edecekler, tekrar getirecekler.”
‘İklim hastalıkları arttı’
Kanunun en başta usul bakımından demokratik olmadığının altını çizen Akın, itirazlarının çok yönlü olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Kanun en başta usul bakımından demokratik değil. Kanunla ilgili komisyon dahil olmak üzere kimsenin haberi yok. İkincisi, iklim kanununa ihtiyaç var. Ama bu kanun iklim kanunu değil, karbon ticaret sistemini yaratmak için tamamen sermayenin ihtiyacına bağlı olarak yapılmış bir kanun. Tarım Bakanlığı’nın, Enerji Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınmamış. Özellikle sağlık sistemi açısından oldukça önemli çünkü iklimin bozulmasına bağlı olarak çok korkunç bir şekilde hastalıklar arttı. Fosil yakıt tüketimine bağlı olarak Türkiye’de kanser oranı dünyaya göre çok yükselmiş oldu. Oysa 85 milyonun hayatını ilgilendiren bir kanun yapılacaksa, bu kanunun herkesin katıldığı, sözlerinin olduğu, görüşlerinin alındığı şekilde yapılması lazım.”
‘Tarım da darbe alıyor’
Türkiye’nin dünyanın en ciddi iklim bozulmasının yaşandığı yer olan Akdeniz Bölgesi’nde bulunduğunu belirten Akın, acilen bir İklim Kanunu’na ihtiyaç olduğunu ancak mevcut teklifin bunu karşılamadığı gibi iklime zarar verdiğini ifade etti. “Bütün ekoloji çevreleri, iklim ile ilgili konuşan herkesi daha duyarlı olmaya ve çıkacak yeni bir kanunun hazırlığına müdahil olmaya çağırıyoruz” diyen Akın, şu ifadeleri kullandı:
“Son yaşadığımız don meselesi tesadüfi bir durum değil tamamen iklimin bozulmasına bağlı olarak yaşandı. İklim bozulmasına bağlı olarak tarım çok ciddi bir darbe alıyor. Özet olarak İklim Kanunu’na ihtiyaç var ama bu kanun iklim kanunu değil. Gerçek anlamda iklim kanunu yapılması için belki de hala bir fırsata sahibiz. Ama AKP iktidarının sorunun çözülmesine, tedbir alınmasına, iklim bozulmasına sebep olan en azından sermaye güçlerinin engellenmesine dair bir tedbir alacaklarını düşünmüyoruz. Bütün derdimiz yeni çıkacak ya da hazırlanacak kanuna aktif bir şekilde toplumsal müdahale etme çabamızın arttırılması şeklinde olacak.”
İktidar bildiğini okuyor

COP26 Koalisyonu’ndan Çiğdem Özbaş da, “Teklif komisyona geri döndü ama iki ay içinde yeniden gündeme geleceğine dair bilgi edindik” dedi. Özbaş iktidarın revize için de çevre ve meslek örgütleriyle görüşmeyeceğini belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: “Biz 100’den fazla ekoloji örgütüyle birlikte Halkın İklim Kanunu kampanyasını yaptık. Bu süreçte de halkın iklim kanununa ilişkin bütün Meclis üyelerini ve kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyorduk. Gelinen süreçte tepkiler sonucu iktidar ve muhalefetin ortak görüşleri çerçevesinde yeniden çalışılmak üzere geri çekilmiş olsa da iktidarın bilim insanlarıyla, akademisyenlerle ve ekoloji örgütleriyle buluşup yeni bir tasarı hazırlayacağına yönelik çok fazla umudumuz yok. Ama biz kamuoyuna yönelik tepkilerimizi yine yeniden duyurup, daha güçlü bir şekilde Meclis’e götüreceğiz. Bu anlamda daha da güçlü bir kampanya yapmayı hedefliyoruz” dedi.
Halkın İklim Kanunu önerisi
Ekoloji örgütlerinin hazırladığı ‘Halkın İklim Kanunu’ metni ise şu şekilde:
1- Ticaret Kanunu Değil, Doğa, Yaşam ve Toplum İçin İklim Kanunu Olmalıdır.
Öncelik sermayenin değil, doğanın ve toplumun ortak geleceği olmalıdır.
2- Kömürden ve Fosil Yakıtlardan Çıkış İçin Net Bir Plan Ortaya Konulmalıdır.
İklim krizine yol açan kömür ve diğer fosil yakıtlar, enerji denkleminden aşamalı ve planlı bir şekilde çıkarılmalıdır.
3- Emekçiler için Adil Bir Geçiş Planlamalıdır.
Fosil yakıtsız bir ekonomiye dönüşümün bedeli emekçi halkın sırtına yüklenmemeli, toplumun tüm kesimlerinin insan onuruna yaraşır bir geleceğe sahip olması garanti altına alınmalıdır.
4- İklim Adaleti Perspektifiyle Tasarlanmalıdır.
Eşitsizliği besleyen kapitalist ekonomi-politik rejimin neden olduğu iklim krizine bağlı hak kayıpları adalet düzlemi içerisinde giderilmelidir.
5- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamalıdır.
İklim krizi risklerine eşit maruz kalınmadığı hesaba katılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı benimsenmelidir.
6- Halk Sağlığını Güvence Altına Almalıdır.
Tüm doğa, canlılar ve toplum için sağlıklı yaşam hakkını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.
7- Üst Ölçekli Ekosistem Planlaması Yapmalıdır.
Ekosistemler plansız ve kâr odaklı madencilik, enerji, sanayi, endüstriyel tarım ve hayvancılık projeleri ve yapılaşma baskısından kurtarılmalı; ormanlar, sulak alanlar, denizler ve kıyılar rant ve talana karşı korunmalıdır.
8- İklim Değişikliğine Uyum Politikaları Geliştirmelidir.
İklim afetlerine dirençli kentler ve kırsal yerleşimler yaratılmalı, afet eylem planları, gıda ve su politikaları iklim krizi gerçekliği dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
9- Halkın Katılımı Sağlanmalı ve Hesap Verebilir Olmalıdır.
İklim Kanunu’nun halkın nezdinde meşruluğunun sağlanabilmesi için tüm politika yapım süreçleri katılımcılığa ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır.
10- İklim Suçlarına Karşı Denetim ve Yaptırım İçermelidir.
Kamu idaresinin yanı sıra, kamu yararına çalışan meslek örgütlerinin de katılımıyla şeffaf ve hesap verebilir bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.