• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Mayıs 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Özgür Müftüoğlu

Sırrı Süreyya, şahsiyet ve barışa dair

10 Mayıs 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Özgür Müftüoğlu, Yazarlar
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sorumluluğu…

6 Mayıs’ta bianet.org haber sitesinde Sırrı Süreyya Önder’in 2011 yılında Radikal Gazetesi’nde kaleme aldığı bir makale tekrar yayımlandı. “Doğuranın öldürene isyanı”*  başlıklı bu makalede Sırrı Süreyya, “Herkesin söylenmemiş bir ağıdı vardır. Bu ağıdı dinleme ve bilme şansı yoktur. Çünkü ancak öldüğünde söylenecektir.” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Şahsiyet nedir, sorusuna yüzlerce cevap verilebilir.

Bence en etkilisi, siz öldükten sonra geriye kalandır. Ancak sağ olduğunuzda kullanabileceğiniz, mevki, yetki, makam, ünvan, güç ve para gibi şeyleri artık kullanamayacak olmanızdır ya ölüm…

İşte o zaman nasıl anıldığınızdır şahsiyetiniz.

Bu dünyadan çekip gittiğinizde, varlığınızın brüt hali değil, darası çıkartılmış, net haliyle anılırsınız. Siz kalibrenize ve fani varlığınıza bin türlü anlam yükleyebilirsiniz. Belki de yokluğunuz kainatı daha bereketli bir yer haline getirecektir, nereden bileceksiniz? Bunu anlamak, ancak ölümle mümkündür.”

Bu sözlerin sahibi Sırrı Süreyya’yı geçtiğimiz Cumartesi günü kaybettik. Sırrı Süreyya, sinemada verdiği eserleriyle ama daha önemlisi barışa vakfettiği yaşamıyla, hayattayken -kendi ifadesiye- kainatı bereketli hale getirdiği, geniş kesimlerce kabul edilen nadir şahsiyetlerden oldu. Elbette barışı savunan, barış mücadelesi veren herkes gibi onun yaptıklarına karşı olan ve hatta nefret dilini kullanarak onu eleştirenler de vardı. Ancak 15 Nisan’da kalp krizi geçirerek bilinci kapalı halde hastaneye yatırılmasından itibaren -onu eleştirenlerin bir kısmının da arasında olduğu- toplumun farklı siyasi düşüncelere sahip kesimlerinin dilekleri, duaları onun sağlığına kavuşması için ortaklaştı. Sırrı Süreyya’yı kaybettiğimiz haberi gelip umutlu bekleyiş sona erdiğinde ise dilekler, dualar sevgiye, özleme dönüştü.

40 yılı aşkın süredir barış için mücadele eden, barış için bedel ödeyenler Sırrı Süreyya’nın kişiliğinde simgeleşiyordu adeta. Ona, onun barış çabasına gösterilen saygı, sevgi aynı zamanda halkları düşmanlaştıran, ayrıştıran politikaların yarattığı baskının ardına sinmiş olan barış özlemini de açığa çıkarıyor, tabu haline gelen yargıları birer birer yıkılıyordu. Sırrı Süreyya aramızdan ayrılmıştı ama ömrünün önemli bir bölümünde zindanları, işkenceleri göze alarak ve sağlığını ihmal ederek verdiği mücadele ile kainata barışın bereketini getirmişti!

4 Mayıs’ta yapılan cenaze töreni AKM’nin içindeki ve dışındaki onbinlerin yanı sıra televizyonları başındaki milyonlar tarafından göz yaşları içinde izlendi. Cenaze töreninde kızı Ceren’in okuduğu babasına mektup, Sırrı Süreyya’nın ardından yakılan ağıt oldu. Kendisi dinleyemedi ama bu ağıt, onun nasıl muhteşem bir baba ama aynı zamanda nasıl muhteşem bir şahsiyet olduğunu da bir kez daha gösterdi.

Şöyle diyordu Ceren babasına mektubunun bir yerinde: “Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle benzersizdin ki, ‘bu adam bana sadece ölerek acı çektirebilir’ derdim.”

Evladına bu duyguları yaşatan bir babanın kötü bir şahsiyet olması mümkün müdür? Peki böylesine iyi bir şahsiyete sahip olmayan birinin “evlatlar ölmesin” diye barışı “ölümüne” savunması mümkün müdür?

Yaşam, siyahla beyazın, kötüyle iyinin bir aradalığı diye tarif edilir ya Sırrı Süreyya’nın cenaze töreninde tam da bu yaşandı. CHP lideri Özgür Özer törenden çıkarken Selçuk Tengioğlu isimli kişinin saldırısına uğradı. Saldırgan, 2004 yılında iki evladını öldürüp ikisini de yaralamış, afla cezaevinden çıkmış bir “şahsiyet”ti.

Sırrı Süreyya’nın yukarıda alıntıladığımız yazısındaki şahsiyet tarifine geri dönersek, bu evlat katili saldırgan da henüz hayattayken nasıl bir şahsiyet olduğunu dünya aleme göstermişti. Onun şahsiyeti, evladına ardından yukarıdaki sözleri yazdıran Sırrı Süreyya’nın tam tersiydi. O ardından söz söyleyecek evlat bile bırakmamış, evlatlarını katlederek yaşamdan koparmış biriydi. “Evlatlar ölmesin” diye barış isteyenlerin özgürlüğünü elinden alan yargı, yokluğu kainatı daha bereketli hale getirecek bu evlat katilini affederek kainatı cehenneme çevirmeye devam etmesine olanak sağlamıştı.

Sırrı Süreyya ile adını birlikte anmaktan bile hicap duyduğum söz konusu evlat katili arasındaki mesafenin barışı savunanlarla barışa karşı olanlar arasındaki mesafeden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Savaştan ekonomik ve siyasi çıkar elde edenleri bir yana bırakırsak; vatan, millet edebiyatıyla barışa karşı olmanın, savaşın sürmesini istemenin evlat katili olmaktan ne farkı vardır ki?

Sırrı Süreyya, kendi evladına muhteşem bir baba olurken bu topraklarda yaşayan tüm evlatların yaşamı için de barışı savundu ve kendi sağlığını umursamadan bu yolda önemli bir mesafe kat edilmesini sağladı. Barış yolundaki hamleleri öyle etkiliydi ki hastanede yaşam mücadelesi verirken ve yaşamını yitirdikten sonra bile on yıllardır birbirine düşmanlaştırılan halkları bir araya getirmeyi başardı ve barışın toplumsallaşması umudu şimdiye dek olmadığı kadar yeşerdi!

Sevgili Sırrı Süreyya, varlığınla bu kainatı bereketli kıldın, yokluğunda da bu bereketin sürmesi geride kalanlara düşüyor. Şüphen olmamıştır ama yine de söylemiş olayım, bu toprakların evlatları kendine kıymet vereni bilir ve onun mücadelesini yarıda bırakmaz. Müsterih ol uğruna yaşamını verdiğin mücadele, senin hedeflediğin gibi onurlu bir barışla sonuçlanacaktır!

(https://bianet.org/yazi/doguranin-oldurene-isyani-307159)

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Sonraki Haber

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

Sonraki Haber
Muhalefet mi dediniz?

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

SON HABERLER

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Hindistan-Pakistan gerilimi ve küresel etkileri

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Önder Apo

Önder Apo

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Barışın aması olmaz!

Özgür Basın tarihi

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Dünyadan bir Sırrı geçti: Barışın dili susturulamaz

Dünyadan bir Sırrı geçti: Barışın dili susturulamaz

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Muhalefet mi dediniz?

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sorumluluğu…

Sırrı Süreyya, şahsiyet ve barışa dair

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır