PKK, 9 Mayıs günü yaptığı bir açıklamayla 12. Kongresi’nin başarıyla tamamlandığını açıkladı. Kongreye ilişkin bazı teknik bilgiler verildi. Kongrenin 5 ve 7 Mayıs günleri arasında toplandığı, buna göre kongrenin üç gün sürdüğü anlaşılmış oluyor. Yine güvenlik nedenlerinden ötürü kongrenin iki parça biçiminde, yani iki mekânda eşzamanlı yapıldığı altı çiziliyor. Önümüzdeki günlerde kongre divanı, her iki platformda yürütülen tartışmalar ve kararların kamuoyuna deklare edeceği belirtiliyor.
Peki, bu kongre neden bu kadar önemli? Kongre sayısından da anlaşılacağı gibi, 27 Kasım 1978 günü kuruluşunu gerçekleştiren PKK, 12. Kongre’yi toplamış oluyor. Yani daha önce 11 kongre gerçekleşiyor. Bu süreçte bazı farklılıklar da vardır. Örneğin, 2000’lerin başında PKK kendini bir paranteze alarak yerine başka bir oluşuma gidiyor. Daha sonra yeniden kendi ismiyle aktifleşiyor.
PKK önderi Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da Kenya’da kaçırılarak İmralı Adası’na hapsedilmiştir. Bununla PKK önderliksiz bırakılmak istenmiştir. Komplo, devletlerarası, en özelde bir NATO operasyonuydu. Zamanın ABD devlet başkanı Bill Clinton bizzat günü gününe, komployu yönetmişti.
Abdullah Öcalan esaret koşullarında bir süreç başlatıyor. Stratejik değişim, yeniden yapılanma esas doğrultusu oluyor. Bu bağlamda PKK paranteze alınıyor ve yerini başka bir oluşum alıyor. Dolayısıyla PKK’nin değişimi yeni değil. Ancak bu seferki çok daha köklü bir durumdan söz edebiliriz. Beklenti, 12. Kongre’de PKK’nin kendisini feshettiği yönündedir. Ancak 9 Mayıs’ta yapılan açıklamada bundan söz edilmemektedir. Yani kongrede alınan kararlar daha açıklanmadı. Kongre iki platform şeklinde yapılmış, bu iki platform birleştirilecek ve sonrası alınan kararlar kamuoyuna deklare edileceği açıklanmıştır.
12. Kongre neden bu kadar önemli? Açıklamayla birlikte hem dünya kamuoyu hem Türkiye’de ilk açıklama üzerine ciddi bir yankı uyandırmıştır. Neden bu kadar ilgiyle takip ediliyor? Kuşkusuz bu durum, 3. Dünya Savaşı’nın geldiği boyut ve Kürdistan’ın oynadığı merkezi rol dikkate alındığında daha rahat anlaşılacaktır.
27 Şubat günü Abdullah Öcalan çok tarihi bir çağrı yaptı. Bu çağrı PKK’nin 12. Kongresi’ne kadar geldi. Günlerdir bu Kongre bekleniyordu. Yapılan açıklamaya göre, Abdullah Öcalan kongreye bir biçimde katılmıştır. Gerek video kaydı göndererek gerekse İmralı Adası’nda bulunan bir grup tutsak veya daha değişik katılımlarla, kongreye bir Politik Rapor sunduğunu tahmin etmek zor değildir.
12. Kongre’yle birlikte PKK tarihsel misyonunu doldurmuş oluyor. Onun tarihsel misyonu neydi? Ölü haline getirilen Kürt toplumunu, Kürt halkını uyandırmak, diriltmek, kendine getirmektir. Yok edilen bir varlığı “ben varım, ben bir gerçeğim, ben hakikatim” aşamasına ulaştırma başarılmıştır.
Yani bazıları diyebilir, bu kadar mücadele edildi, ne kazanıldı? Çok şey kazanıldı. Yok sayılan bir toplumsal varlık güneş gibi parlıyor, herkese ilham kaynağı oluyor. 52 yıl önce Kürt kadınının adından bile söz edilmiyordu. Kürt var mıydı, yok muydu tartışmalıydı. Ama günümüzde Kürt kadını dünya kadınlarına, halklarına bir ilham kaynağıdır. Ne mi kazandı? Daha da sayabiliriz. Kürt, Kürt olmanın onurunu yaşıyor. Özgür olmak, kendisi olmaktır. Kürt yokken köleydi, özgür değildi. Ama Kürt vardır artık, dost da düşman da bunu kabul ediyor. Ve Kürt özgürdür.
Aslında 12. Kongre üzerine çok şey yazılıp çizilecektir. Ben de yazmaya çalışacağım. Kürt başardı, Kürt dirildi, Kürt kendisi oldu. Kendisi olduktan sonra kendisini dünyaya tanıttı ve insanlık Kürt’ü tanıyor. Hem de güzel tanıyor, iyi tanıyor ve gıptayla bakıyor. Bunlar önemli kazanımlar. Bundan sonra kendisini yönetmedir, özgür ve demokratik toplum olabilmedir. Bu mücadele araçları kuşkusuz farklıdır. Onların başında demokrasi mücadelesi gelmektedir.
Son yüzyıl ulus-devlet paradigması temelinde Kürt yoktu, köleydi. Ama Arap’ta köleydi, Türk’te, Pers de köleydi, hatta Yahudi de köledir, Filistinli de köledir. Ortadoğu’da kölelikten çıkış Kürdün özgürlüğü ile başlar. Demokratik Kürt toplumu özünde demokratikleşen Ortadoğu’dur. Köle Kürtlük bir kapan haline getirilmişti. Kürt yoksa, var olmak için bir biçimde kendini dışa vuracaktır, vurdu da. Bazen eşkıya olacaktır, bazen gangster olacaktır, kendisinin değil başkasının askeri oldu, çünkü çarpıtılmıştır. Varlık çarpıtılırsa, çarpık varlık mensupları farklı tepkiler verir. Eşkıyalık aslında çarpıtılmış bir toplumsal varoluşun kötü bir yansımasından başka bir şey değildir.
12. Kongre, 27 Şubat günü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı tarihi çağrının sonucu toplanmıştır. Abdullah Öcalan’ın da bir biçimde dahil olmuş, politik rapor sunmuştur. 27 yıl sonra Abdullah Öcalan’ın doğrudan bir kongreye katılması tek başına bile tarihi bir andır, tarihi bir sürecin başlangıcıdır.
12. Kongre’nin başta Kürt toplumu olmak üzere Ortadoğu’yu çatışma ve savaş ikliminden demokratik ve özgür toplumların inşasına yönlendireceği, giderek çatışma, savaş araçlarının yerine demokratik mücadele araçlarına geçiş yapacağı dönemin başlangıcı olacaktır. PKK’nin ise değişim-dönüşüm temelinde yerini yeni bir oluşuma bırakacaktır.
Yeni dönemi doğru anlamak, anlamlandırmak, buna göre çalışmaktır, fedakarlık yapmaktır. Devlet adım attı mı, atmadı mı? Söylemiyle hareket etmek gibi negatif üslup üretmek yerine özveri temelinde emek vermektir. Çünkü özgür ve demokratik yaşamın temelinde emek vardır.
Dolayısıyla devletin adım atıp atmadığına bakmadan, başta Kürt toplumu olmak üzere, örgütlü güçleri çalışacaklar, emek verecekler, fedakarlık ortaya koyacaklardır. Şimdiye kadar böyleydi, bundan sonra da böyle olması gerekir. Abdullah Öcalan’ın devletle temaslarının olduğu, görüşmelerin yapıldığı biliniyor. Ancak devletin verdiği sözlerin esas alınamayacağı, esas olanın Kürtlerin kendi gücü, mücadelesi, emeği, fedakârlığı, inanç ve umutlarını büyütmektir.
Bu temelde 12. PKK Kongresi, başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının yönlerini demokratik ve özgür toplumlar birliğini inşa etmeye çevirmeleridir. Asıl tarihi görev ve sorumluluklar bunlardır.
Bu vesileyle, 12. Kongre’yi selamlıyor ve halklarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Serkeftin!