• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Ruşen Seydaoğlu: Barış kadınlar için önemli bir eşik

Kadınlar Barışı Konuşuyor - 3

12 Mayıs 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Kadın, Manşet, Söyleşi
Ruşen Seydaoğlu: Barış kadınlar için önemli bir eşik

Kürt kültürünün, Kürtçe’nin, Kürtlerin anayasal statü kazanması kadar Türkiye’deki bütün halkların kazanmasını kapsayan bir barış talebi bizimki. Demokratik toplumun inşasını arzuluyoruz

Nesli Şahiner 

Kürt kadınların uzun yıllardır dile getirdiği önemli bir talep “onurlu bir barış.” Hatta sadece talep de etmiyorlar, bunun mücadelesini veriyorlar. Kültürlerini, dillerini, haklarını doyunca yaşamak istiyorlar; ayrımcılık, yasak, saldırı ve asimilasyon politikaları bitsin istiyorlar. Özel savaş politikalarına, şiddete ve katliama karşı verdikleri mücadelede ömürlerini adıyorlar.

Kadınlar Barışı Konuşuyor dizimizin son bölümünde yukarıdaki tabloyu Tevgera Jinên Azad (TJA) üyesi avukat Ruşen Seydaoğlu değerlendirdi. Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatif’inde de yer alan Seydaoğlu, savaşın Kürt kadınlara yansımasını ve taleplerini anlattı.

Ruşen Seydaoğlu
  • Erkek egemen sistemler Orta Doğu’da yıllardır savaş politikalarıyla kadınları ve halkları dizayn etmeye çalışıyor. Kürdistan’da bu durum Kürt kadınlarına ve Kürt halkına nasıl yansıyor?

Orta Doğu’nun doğası da Orta Doğulu halklar, kadınlar da savaşın yakıcılığını ve yıkıcılığını çok derin yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de Kürtlerin, Kürt kadınların yaşadıkları gibi.

Türkiye’de 90’larla beraber yaşananlar açısından ele alırsak kapsamlı bir yok etme konseptini görüyoruz. Varlık-yokluk sınırında bir halk gerçekliği var. Yeri yurdu yakılıyor, yıkılıyor, evini, köyünü terk etmek zorunda bırakılıyor. Evet erkek egemenliğinin yarattığı kültürün etkisi buralarda da var. Ama mesela ekonomik olarak, sosyo kültürel olarak kendine ve beraber yaşadığı topluluğa yeterken, muhtaç hale getiriliyor, aidiyetlerinden koparılıyor. Topraklarından, üretimlerinden kopartılarak metropollere göçertilenlerin artık aslında devletin ama pratikte beyaz ve orta sınıftan olanların hizmetlerine sunulduğunu biliyoruz. Hem de değersiz, ucuz iş gücü olarak.

Bugün üniformalı şiddet denilen gerçeklik o yıllarda da Kürt kadınlara dönük özel bir uygulama. Kente göç etmiş ailelerin yeni neslinden kadınlar fuhuşa, şantaja, uyuşturucuya, en olmadı evlilik yoluyla asimilasyona, o yıllarda da üniformalılar aracılığıyla sürükleniyor. Genç Kürt kadınlar kim olduklarını unutsunlar, özgürlüğe dair düşünmesinler diye envai yöntemle saldırı altında tutuluyor. Tüm bunlar aslında savaşın kültürel asimilasyon için ne denli etkili bir araç olduğunun da somut göstergeleri. Yoksulluk, kimliksizleştirme, dilsizleştirme katmanlı olarak ve tabi savaş politikası olarak işletiliyor.

Bu politikalar Kürt kadınları, Kürt aileleri yapısal olarak da etkiliyor, siyasi olarak gelişmelerinin de gerekçesi oluyor bir anlamda. Yani savaş politikalarında ısrar ediliyor ama statülendirilmiş, adı konulmuş bir savaş da yok. Tıpkı Kürtler gibi içinden geçirildikleri savaşın da adı konmuyor ki “uluslararası hukuk” işlemesin. Çünkü ‘terörle mücadele’ adı altında bunu yapmak denetlenemez, kaydı tutulamaz olduğundan yaşanılan vahşetin ispat edilmesi de zorlaştırılıyor. Bu durumun farkındalığını sadece Kürtler değil Türkiyeli halklar, sol sosyalist, devrimci, feminist hareketler de yaşıyor.

Bu dönemde Kürt kadın siyasetçiler artan görünürlükleriyle partiler kadar yerel yönetimlerde de yer alıyor, en önemlisi özgün özerk olarak örgütleniyor. Kürt kadın hareketi kadın odaklı siyaset yapmayı, politikalar üretmeyi, anadilinde ve yerelde üretici, yaratıcı kurumsallaşmalarını arttırdıkça hükümetlerin saldırıları da artıyor.

90’lardan bu yana zaten yoksullaştırılan Kürtler, Kürt kadınlar daha yoksul bir yaşama sürükleniyor. Ama bu ateş artık sadece Kürtleri yakmıyor. Türkiye’deki bütün halklar yoksullaştırıldı. Açlık sınırının altında yaşayan milyonlar var.

  • Kadına yönelik şiddette, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde ve kadın yoksulluğunda savaş politikalarının payı nedir?

Erkek egemenliği binlerce yıldır kadınların çok boyutlu sömürüsü, denetimi ve kadınlığın bu kapsamda inşası üzerine kendini oluşturan, tahakkümcü anlayışla yükseldi, yükseliyor. Savaşlar hala sıcak savaşlar halinde de dünyanın her yerinde var diyebiliyoruz ama bununla beraber aslında savaşın inceltilmiş hallerini, gündelik yaşam içerisinde süreklileşen hallerini de görüyoruz.

Kadınların kurmaya çalıştıkları eşit, özgür, özerk yaşam mücadelelerine karşı, varoluş biçimlerine karşı statülendirilmemiş bir savaş bu. Ürettiklerimize karşı, toplumsal üretimlerimize, değerlerimize karşı bir savaş. Haliyle bu denklemin içerisinde toplumsal cinsiyetçiliğin, kadın yoksulluğunun, kadına yönelik şiddetin tırmandırılması, artırılması da aslında savaş aklının, savaş kültürünün bir parçası. Çünkü savaş politikalarıyla elde etmek istenenler erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü, denetimi şiddet aracıyla süreklileştirildiği oranda, bu durum normalleştirildiği oranda tüm savaş biçimleri de daha kolay kanıksatılabilir oluyor.

Kadın varoluşuna, kadın onuruna dönük bir saldırı gerçekleşiyor. Buna da toplumsal cinsiyet normlarıyla meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar. Kadınlıkları ve erkeklikleri aslında bu şiddet kültürü, savaş kültürü içerisinde kendi istedikleri, makul gördükleri şekilde oluşturuyorlar. Devlet kendi varlığını sürdürebileceği erkekler, erkeklik biçimleri yaratırken aslında kadının bedeninde, emeğinde, yaşamında deneyimlediklerini, toplumun bütün kesimlerine, doğaya yöneltiyor.

Bu denklem içerisinde üretimin ya da emeğin hak ettiği değere kavuşturulması gibi bir kaygı olduğunu da tabii ki söyleyemeyiz, aksine başta kadınlar olmak üzere bütün ötekiler tam da savaşta güçlü olmak, güçlü kalmak adına ucuz, değersiz iş gücü olarak ele alınıyor. Asker doğurması lazım, devletlerin hedefleri için gerekirse ölebilecek askerler. Kabul etmeyen, direnen ise devletin en karanlık yüzünü görüyor, kapatmalara, işkencelere maruz kalıyor.

  • Barış ortamının sağlanması kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri azaltıcı etki yaratır mı?

Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri dünyadaki bütün toplumların en yakıcı sorunlarından. Gündelik olarak, onu aşkın sayıyla ifade ettiğimiz kadın cinayetleri ile karşı karşıyayız, bunu kırım olarak tarifliyoruz. Diğer taraftan kadınlar iradesine, varlığına, özgürlük ve eşitlik talebine sürekli şiddetle yanıt veren bir sarmalın içinde. Evde, sokakta, kendi ekonomisini oluşturmaya çalışırken, şiddet aracıyla inanılmaz engeller oluşturuluyor. Bütün bunların birbiriyle olan ilişkiselliğini yakaladığımız oranda barışa ne kadar ihtiyacımız olduğunu, en çok da kadınların ihtiyacı olduğunu biraz daha gören, hisseden bir yer oluşuyor.

Ve evet, barış zemininin toplumu demokratikleştirebilecek, kısa sürede özgürlük ve eşitliğe dair dönüşümü yaratabilecek güçte olduğuna, bunun da kadınların içinden geçirildiği kırımla mücadelede çok önemli bir eşik olduğunu söyleyebiliriz.

  • Şiddete, baskıya ve özel savaş politikalarına karşı yıllardır ‘onurlu bir barış‘ diyerek mücadele veren Kürt kadınların talepleri nelerdir?

Bütün Kürt kadınlar adına bir şeyler söylemem aslında pek mümkün değil, ancak Kürt kadınların onlarca yıldır sürdürdüğü örgütlü bir mücadele var ve bu mücadele tam da bahsettiğiniz saldırılar karşısında açığa çıkan bir mücadele. Bir yandan bütün kadınlar gibi ev içinde, ailede, sokakta, iş yerlerinde yaşadığımız erkek şiddetine karşı mücadele ederken; diğer taraftan Kürt kimliğinin farkındalığıyla 90’larda varlık-yokluk mücadelesini, devamında siyasette var olmak, karar mekanizmalarında eşit ve özgür yurttaşlar olarak yer almak gibi hedeflerle mücadele edildi. Geldiğimiz aşamada ise artık Türkiye toplumunun demokratikleşmesi, cumhuriyetin demokratikleşmesi gibi iddialarla yola devam ediyoruz. Bunun koşulunu da onurlu bir barış olarak ifade ediyoruz. Başka türlü bir yaşamın mümkün olduğunu söylüyoruz. Söylemekle kalmıyoruz mücadelesini veriyoruz, inşa ediyoruz.

Onurlu bir barış için yapılanların kabul edildiğini, samimi bir şekilde bağışlanma talep edildiğini, faillerin yargılandığını görmeye, benim Kürt bir kadın olarak ihtiyacım var. Çocukluk arkadaşlarımın, aynı siyasetten olalım ya da olmayalım demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesi verdiği için hapsedilmiş  kadınların, erkeklerin cezaevinden çıktığını, sürgündekilerin ülkelerine dönebildiğini görmeye ihtiyacım var. Kürt kültürünün, Kürtçe’nin, Kürtlerin anayasal statü kazanması kadar Türkiye’deki bütün halkların, dillerin, kültürlerin kazanmasını kapsayan bir barış talebi bizimki. Özgür ve eşit yurttaşlığın, özgür ve eşit kadınlığın esas alındığı demokratik toplumun inşasını arzuluyoruz. Ama her şeyden önce bir kadın olarak emeğimin, özgürlüğümün tanınmasına ihtiyacım var.

  • Kadınlar olarak 22 Şubat’ta yaptığınız çalıştayla ‘Barışa İhtiyacım Var‘ inisiyatifini İnisiyatif barışı topluma yaymak için nasıl çalışmalar yürütecek?

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi farklı siyasetlerden gelen, sosyalist, feminist, Kürt kadın hareketinden kadınların, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların, farklı jenerasyonlardan kadınların yer aldığı bir inisiyatif. Yapılan inisiyatif buluşmalarında üzerinde ortaklaşılan hedefin barışın toplumsallaşması olduğunu söyleyebilirim. Devlet ve Sayın Abdullah Öcalan arasında süren görüşmeler elbette barış tartışmalarının bir boyutunu, hatta belirleyici diyebileceğimiz boyutunu oluşturuyor ancak bir o kadar önemli olan kısım ise kadınlar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin barış fikri ile buluşması.

Emeğin değersizleştirilmesi, kadının emeğinin görünmez kılınması, kadın yoksulluğunun böylesine derinleşmesi, hapsedilmeler, işkence pratikleri ve arttırabileceğimiz birçok sebep yüzünden barışa ihtiyacımız var. Tüm bunları çözebilmek için barış zeminine ihtiyacımız var.

Farklı çevrelerle, farklı kültürlerden, halklardan kadınlarla bir araya gelmek aynı zamanda hükümeti barış için, demokratik yöntemlerle zorlamak şüphesiz bu inisiyatifin hedeflediği çalışmalar. Eylemlerde barış talebiyle yer almak da bu işin bir parçasıydı ve ilk kez 1 Mayıs alanlarında Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi pankartı arkasında, kadınlar 1 Mayıs’a ilişkin taleplerini barışla buluşturarak eyleme dönüştürdüler. Bu çalışmalar devam edecek, kadınlar özgürlük ve eşitlik mücadelelerini barış talepleriyle buluşturarak çalışmalarını sürdürecek diyebiliriz.

Özgürlüğün barışla ilişkisi var

  • Barışın sağlanması için kadınlara yönelik mesajınız ne olur?

Kadınlar farklı biçimlerde, dillerde, coğrafyalarda savaşın yıkıcılığını bedenlerinde, düşüncelerinde, duygularında yaşadılar. Savaşın kayıplarla dolu yaşamlardan başka bir şey getirmeyeceğini maalesef deneyimleyerek gördük. Savaşın ne olduğunu en iyi bilenlerin kadınlar olması da bundan. Kadın özgürlüğünün barışla ilişkisini büyük teorik tartışmalara gerek duymadan görebilen ve harekete geçen, barışı sürekli savunan da hep biz kadınlar olduk. Şimdi bir kez daha, dayanışma, direniş ve kurtuluş için barışı toplumsal bir talep haline getirmeye ve mücadelelerimizi barış mücadelesiyle buluşturmaya giriştik. Barışa ihtiyacım var diyen bütün kadınları bu yürüyüşe çağırmak dışında söyleyebileceğim daha önemli bir şey yok.

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Rüya Kurtuluş: Barışı katledilen kadınlara borçluyuz

BİTTİ

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ağlamak gülmenin kardeşidir

Sonraki Haber

Birlik, demokratik toplum inşasında rol alacak

Sonraki Haber
Birlik, demokratik toplum inşasında rol alacak

Birlik, demokratik toplum inşasında rol alacak

SON HABERLER

Wan Adliyesi’nde darp, tehdit, hakaret

Wan Adliyesi’nde darp, tehdit, hakaret

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

DEM Parti: Abdullah Öcalan’ın özgür çalışma koşulları oluşturulmalı

DEM Parti: Abdullah Öcalan’ın özgür çalışma koşulları oluşturulmalı

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Selahattin Demirtaş hakkında yeni bir dava açıldı

Selahattin Demirtaş: Samimiyetle çalışma zamanıdır

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

AB Dış İlişkiler Sözcüsü: Barış için tarihi bir fırsat

AB Dış İlişkiler Sözcüsü: Barış için tarihi bir fırsat

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

CHP’li Alp: Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği

CHP’li Alp: Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Bakandan Narin açıklaması: Adli Tıp zaman alacak

Adalet Bakanı Tunç’tan ‘demokrasi yürüyüşü’ vurgusu

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

Hakan Fidan Irak ve Federe Kurdistan Bölgesi’ni ziyaret edecek

Hakan Fidan: Tarihi ve önemli bir karar

Yazar: Yeni Yaşam
12 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır