Gazetecilerin tutuklanmasının basın özgürlüğünün ihlali olduğunu belirten tutuklu gazeteci Ercüment Akdeniz, ‘Bizler objektif gazeteciliğin yanı sıra barış gazeteciliğini ilke edinen insanlarız. Bırakın barış gazetecileri işini yapsın’ dedi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) dönük başlattığı soruşturması kapsamında 21 Şubat’a aralarında gazeteci, sendikacı, sanatçı, aydın, yazar ve siyasetçilerin de olduğu 30 kişi “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı.
Tutuklananlar arasında bulunan Ercüment Akdeniz Mezopotamya Ajansı’ndan Ömer İbrahimoğlu’nun sorularını yanıtladı. Marmara Cezaevi’nde tutulan ve 31 Temmuz’da İstanbul Adliyesi 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması görülecek olan Ercüment Akdeniz, gazetecilere dönük baskılara dikkat çekerek, tutuklu gazeteciler Gazeteci Yıldız Tar, Siyasi Haber Editörü İbrahim Halit Elçin ile aynı koğuşu paylaştıklarını belirtti.
Tutuklu gazetecilerden Welat Ekin’in de tahliye olmadan önce kendi koğuşlarında kaldığını ifade eden Ercüment Akdeniz, “Neyse ki beraat kararıyla tahliye oldu. İlke TV’den mesai arkadaşım Elif Akgül de Bakırköy Cezaevi’nde kalıyor. Gerek bizden önce gerekse bizimle birlikte; gazetecilerin torba operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklandığı bir tablo görüyoruz. Halkın haber alma hakkı böylece daha da daraltılmış oluyor. Kimi araştırmalar, iktidar erki etrafında kümelenen medya gücünü yüzde 85 oranında gösteriyor. Muhalif basın alanı ise yüzde 15’lere sıkıştırıldı. Üstüne tutuklama sistematiği yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
‘Kalemleri yere düşürecek değiliz’
Tutukluluk sürecinde haber yapma haklarının ellerinden alındığını vurgulayan Ercüment Akdeniz, şöyle devam etti:
“Tutukluluk süresince hangi haberleri yapabilirdik? Küresel ve bölgesel savaş tehdidi, süreç tartışması ve barışın toplumsallaşması, kadın cinayetleri, İstanbul depremi, doğa ve hayvan hakları, mültecilerin dramı ve daha niceleri. İşte dört duvar içine hapsedilen gazeteciler kamusal bir faaliyet olarak bu haberleri yapma hürriyetinden alıkonmaktadır. Mesele aynı zamanda hakikatin nefes alma meselesidir. Dolayısıyla gazetecilere tutuklama furyası basın özgürlüğünün ihlal edilmesi demektir. Çağırsalar ifadeye gidecek olan gazetecilere reva görülen bu muamelelerin başka bir anlamı yoktur. Bu vesileyle dayanışmasını eksik etmeyen ulusal ve uluslararası basın meslek örgütlerine, demokratik kurum ve kişilere bir kez daha teşekkür ediyorum. Türkiye, basın ihlalleri kadar; özgür basın mücadelesinin güçlü geleneğine sahiptir. Uğur Mumcuların, Musa Anterlerin, Metin Göktepelerin kalemini yere düşürecek değiliz.”
‘Bırakın barış gazetecileri işini yapsın’
Birbirini tanımayan insanları yapılan operasyonun ardından cezaevinden birbiriyle tanıştığını kaydeden Ercüment Akdeniz, şunları dile getirdi:
“Yani bir torba operasyon içine atılmış aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler topluluğu yargı önüne çıkacak. Basın özgürlüğü kadar anayasal bir hak olan siyasi partilere üye olma, siyaset yapma hakkı da ağır bir ihlal ile karşı karşıya. Nitekim HDK’nin bileşeni olan ya da bir dönem bileşeni olup ayrılmış olan tüm sol, sosyalist, demokratik yasal partiler suç çemberi içine sokulmakta. Emek Partisi (EMEP) üyesi olduğum dönem de suç kapsamına alınmış. Üstelik isnat edilen suçlar 10 ile 15 yıl öncesine dayanan FETÖ dinlemeleri üzerine kurulmuş durumda. Bu büyük bir çelişki. Ayrıca bir önceki ‘Çözüm Süreci’ne destek verenler ağır cezalarla karşı karşıya. Bu durumda yeni süreci destekleyecek olanlar kendilerini nasıl güvende hissedecekler? Dolayısıyla ve hukuki bakımdan da hayatın olağan akışına ters bir durum söz konusu. Bizler objektif gazeteciliğin yanı sıra barış gazeteciliğini ilke edinen insanlarız. Bırakın barış gazetecileri işini yapsın. Barış iklimi için toplumsal güven akamete uğramamalı.”
‘Günde 3 gazete alabiliyoruz’
Cezaevindeki 42 kişilik koğuşlarında günlük yaşamın kolektif temelde yürüdüğünü anlatan Ercüment Akdeniz, sağlık durumlarının ve morallerinin yerinde olduğunu söyledi. Okumaya, yazmaya üretmeye gayret ettiğini aktaran Ercüment Akdeniz, şunları kaydetti:
“Mahpushaneden insan manzaraları, sosyolojik ve psikolojik bir laboratuvar, gazeteci için önemli gözlemler bunlar. Ayrıca portre çizimlerini geliştiriyorum, bağlama dersi veriyorum. Spor ve voleybolu ihmal etmiyoruz. Merak etmeyin, avlumuz bol güneş alıyor. Buradaki insanların moral kaynağı mektuplar, kulağınıza küpe olsun. Gündemi TV’den takip etmeye çalışıyoruz. Ayrıca günde 3 gazete alabiliyoruz.”
‘Hakikat kazanacak’
Tutuklanmadan önce İlke TV’de hafta için “Medya Zamanı” programı yaptığını, tutuklanmasından sonra programı meslektaşları Banu Güven, Denizcan Abay’ın devraldığını anımsatan Ercüment Akdeniz, şunları aktardı:
“Konuk desteği olarak da birçok dostumuz dayanışma gösterdi. Hepsine ayrı ayrı teşekkürler. Göç haberciliği ve mültecilerden ayrı kalmam, özellikle Zonguldak’ta ruhsatsız madende çalışan Afgan işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin cesedinin yakılması davası ve İzmir Güzelbahçe’de öldürülen Suriyeli işçilerin davasını takip edememek en büyük üzüntüm oldu. Ama bu alanda yetişen genç gazeteciler gurur kaynağımız oldu. Tüm dostlara kucak dolusu selamlar. Hakikat kazanacak.”
Haber: Ömer İbrahimoğlu \ MA