PKK’nin silah bırakma kararının tarihi bir fırsat olduğunu belirten Paris Komünist ve Vatandaş Grubu Eş Başkanı Raphaëlle Primet, ‘Barış tek taraflı olamaz. Kürtlerin ve Türkiye’deki tüm azınlıkların haklarının tanınması, gerçek bir demokratik sürecin başlatılması gerekiyor’ dedi
PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12. Kongre’nin sonuç bildirgesini 12 Mayıs’ta yayımladı. Bildirgede, örgütün yapısının feshedildiği ve silahlı mücadele çalışmalarının sonlandırıldığı açıklandı. Kongre Divanı tarafından yapılan açıklamada, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı doğrultusunda başlayan sürecin bir sonucu olarak alınan kararların “yeni bir dönemin başlangıcını” ifade ettiği belirtildi. Türkiye tarafından verilen karar olumlu olarak karşılansa da halkın beklentisi demokratik bir süreç için çalışmaların derhal başlatılması ve parlamentonun devreye girmesine yönelik.
Komünist ve Vatandaş Grubu Eş Başkanı, Paris Konseyi Kültür ve Miras Komisyonu Başkanı ve Belediye Başkan Yardımcısı Raphaëlle Primet, sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Tarihi dönüm noktası’
PKK’nin aldığı fesih kararını stratejik bir hamle olduğunu söyleyen Raphaëlle Primet, “PKK’nin 12. Kongresi’ni toplamasının ardından, kongre kararlarına ilişkin yaptığı açıklama tarihi bir dönüm noktasıdır. Silahlı mücadelenin sona erdirilmesinin ve örgütsel yapısının dağıtılmasının -çalışmalarını sonlandırmasını- ilan edilmesi, hem sembolik hem de stratejik açıdan güçlü bir siyasal jesttir ve bunu memnuniyetle karşılıyorum” dedi.
‘Salt askeri bakış yetersiz’
Dünyada ve bölgede kökten bir değişimin olduğunu ve bu değişimle birlikte salt bir askeri bakışın yetersiz kaldığını ifade eden Raphaëlle Primet, “Bölgesel bağlam kökten değişti: PKK yalnızlaştırılmaya çalışıldı, Irak Kürdistanı’ndaki üsleri tekrar tekrar Türk bombardımanlarının hedefi haline geldi. Türkiye’de Kürt sorunu artık aynı şekilde, aynı ciddiyetle gündeme getirilmiyordu. Bu açıdan durum artık salt askeri bir bakış açısıyla ele alınamaz. Bugünkü mücadele siyasi ve demokratiktir.
DEM Parti, eski adıyla HDP de bu mantığa açıkça katılıyor: Kürt sorununu diğer ilerici güçlerle birlikte ulusal bir mücadeleye taşımak, Erdoğan dışında siyasi bir alternatif yaratmak ve bunu mümkün kılmak gerekliliğinin farkındalar. Bu bir zorunluluktur. Zira ikincisi otoriterliğini daha da belirginleştiriyor; bunu da 2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması muhtemel İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması gösteriyor” sözlerini kullandı.
‘Stratejik bir cevap’
Bu kararın siyasi ve demokratik çıkmaza bir cevap olduğunu söyleyen Raphaëlle Primet, “Sayın Abdullah Öcalan, 26 yıldır tecritte olmasına rağmen, silahlı mücadelenin artık verimsiz hale geldiğini ve tıkanıklık yaşandığını anlamıştı. Bunun yanı sıra, Erdoğan’a manevra fırsatı da verdi; tıpkı 2015’te HDP’nin seçim başarısının ardından çatışmaların yeniden başlamasının, güvenlik ortamının gerekçe gösterilerek erken seçim bahanesi olarak kullanılması gibi. Dolayısıyla PKK’nin bu kararı, siyasal bir çıkmaza karşı stratejik bir cevaptır. Artık top Türk devletinin sahasında” ifadelerini kullandı.
Devletin sorumlulukları
Devletin sorumluluğuna dikkat çeken Raphaëlle Primet, “Ama asıl sorun şu; Erdoğan, Kürt seçilmişlere yönelik baskıyı, muhalif sesleri bastırmayı, Suriye Kürtlerini bombalamayı sürdürüyor. Sayın Öcalan ise şartlarının hafifletilebileceği yönündeki açıklamalara rağmen hala tecrit altında bırakılmış durumda. Yani evet, bu tarihi bir fırsat ama hala kaygan bir zeminde olmayı sürdürüyor. Barış tek taraflı olamaz” dedi.
Somut adımlar atılmalı
Devamında ise Raphaëlle Primet şunları belirtti: “ Bunun için Türk devletinin somut adımlar atması gerekiyor. Kürtlerin ve Türkiye’deki tüm azınlıkların haklarının tanınması, siyasal hakların tanınması, ifade özgürlüğü ve gerçek bir demokratik sürecin başlatılması gerekiyor. Bunlar yapılmadığı takdirde güvensizlik devam edecektir. Barış için, demokrasi için silahlı mücadelenin son bulmasını memnuniyetle karşılıyorum. Kürt halkı, Türkiye’deki tüm demokratik güçler gibi, vaatlerden çok daha fazlasını hak ediyor. Sayın Öcalan, hak, saygı ve özgürlüğü hak ediyor.”
Kaynak: Melek Avcı / JINNEWS