Haki Karer’in fikirleri ve konuşmasıyla herkesi etkilediğini belirten mücadele arkadaşı Mustafa Kaplan, ‘Kürt olduğumu Karadenizli Haki’den öğrendim’ dedi
Kürt hareketinin öncü kadrolarından Haki Karer’in katledilişinin üzerinden 48 yıl geçti. Haki Karer, 18 Mayıs 1977’de Alaattin Kapan isimli şahıs tarafından çalışma yürütmek için geldiği Dîlok’ta (Antep) katledildi. PKK’nin öncü kadrolarından olan Haki Karer, Karadeniz’in Ordu-Ulubey ilçesinde 1950 yılında dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi’nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la tanıştı. Elîh (Batmatn)ve Dîlok illerinde işçi sınıfı içinde mücadele örgütledi. Uzun süre Dîlok’ta çalışmalarda yer alan Karer ile burada tanışan Mustafa Kaplan, yol arkadaşını anlattı.
‘Herkesten farklıydı’
İsmetpaşa Lisesi’nde okuduğu yıllarda öğrenci evinde Haki Karer ile tanıştığını kaydeden Mehmet Kaplan, “O dönemlerde 18 yaşlarındaydım. İsmet Paşa Lisesi farklı bir liseydi. O lise döneminde çok arkadaş yanımıza gelir, giderdi. 1976-77 yılları arasındaydı” dedi.
Haki Karer’in herkesten farklı biri olduğunu belirten Mehmet Kaplan, “Haki gündüz gezer, gece gelirdi. Bizim öğrenci evlerinde kalırdı. Sonunda bizimle sohbet etmeye başladı. Bu sohbetler o güne kadar duyduğumuz sohbetlerden çok farklıydı. Bir gün gelip, ‘Mustafa sen Kürtsün’ dedi. Ben de ona ‘Haki Kürt ne demek?’ diye sordum. Sonra bana tekrar ‘Sen bir Kürtsün, bir halksın, kendi sosyal yapın, örfün, adetin var’ dedi. Tabi bu ilk zamanlar bize ters geldi. Siyaseti de o kadar iyi bilmiyordum ama o farklı şeyler söylüyordu. Ben Kürt olduğumu Karadenizli ve Kürt olmayan birinden öğrendim” dedi.
‘Haki’nin sözleriyle tarihimi keşfettim’
Haki Karer’in sözleriyle kendisini ve tarihini keşfettiğini belirten Mehmet Kaplan, Haki Karer’in insanlarla iletişimini “Görüşleri insanları cezbediyordu” sözleriyle tanımladı. Mehmet Kaplan, “İnsanlar, öğrenciler merak ediyordu. Haki ve Kemal (Pir) gelir bir şeyler anlatırdı. Amcam gelip onu işaret ederek, ‘O çok farklı bir insan, siz konuşuyorsunuz o hep sizi dinliyor’ dedi. Bu sıcak ve duygusal ilişkiler devam etti. Ta ki 18 Mayıs 1977’ye kadar. O gün köydeydim. Bir arkadaş gelip ‘Haki’yi vurdular’ dedi” ifadelerini kullandı.
Karer’in cenazesi
Mehmet Kaplan, şunları söyledi: “Haki’yi bir sedyenin üzerinde gördük. Tüm arkadaşlar ne yapacaklarını düşünüyordu. Haki kan kaybediyordu. Devlet hiçbir şey yapmıyor. Bir süre sonra da Haki’nin ölüm haberini aldık. Dışarıda çok büyük bir kalabalık vardı. Haki’nin bulunduğu hastane Hürriyet caddesindeydi. Cadde tıklım tıklımdı. Çok yoğun bir katılım vardı ama kimse hastaneye yaklaşamıyordu. Kemal bana dönüp, ‘Mustafa, Haki vefat etti. Bu cenazeyi defnetmemiz lazım’ dedi. Öyle bir ortamda arkadaşlar da provokasyona yol açmamak için çok tedbirli davrandılar. Sonra Haki’nin cenazesinin Ordu’ya götürülmesine karar verildi. Kemal, ‘Polis bizim cenaze törenine katılmamıza ve cenazeyi götürmemize izin vermiyor. Bizim polislerle paralel o cenazeye gitmemiz lazım’ dedi. Bir aracımız vardı ancak lastikleri yetersizdi. 4 kişi polislerin peşinden gittik. Ben, Kemal, Hüseyin Atilla ve Halil Çavgun. Osmaniye’de lastiğimiz patladı, Çorum Sungurlu’da da kaza yaptık. O gün cenazeye katılamadık. Bir yıl sonra Haki’nin ölüm yıldönümünde mezarına gittik.”
‘Etkisi hala sürüyor’
Haki Karer’in pratik zekası ve duruşuyla iletişim kurduğu herkesi derinden etkilediğini söyleyen Mehmet Kaplan, Haki Karer’in kentte etkisinin hala sürdüğünü ifade etti. Kaplan, Karer’in ailesinin Haki’nin mezar taşına “Hiçbir şey özgürlük ve bağımsızlıktan daha değerli olamaz” sözlerini yazdığını kaydetti. Haki Karer’in ölümü ardından kendisi başta olmak üzere pek çok arkadaşının doğan çocuklarına Haki ismini verdiğini belirten Kaplan, “Haki’yi anlatmak çok zor. Antep halkının kalbinde yer etmiş bir insandı ve emektardı. İşçi olarak gider çalışır parasını öyle kazanırdı. Haki’yi hiçbir insan vuramazdı. Haki’yi vuran insan insan olamaz” diye belirtti.
Haber: Ceylan Şahinli / MA