• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Mayıs 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Söz ve eylemin çelikten birliği: İbrahim Kaypakkaya

18 Mayıs 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Söz ve eylemin çelikten birliği:  İbrahim Kaypakkaya

İbrahim Kaypakkaya’nın mücadele arkadaşlarından ve dönemin tanıklarından Ziya Ulusoy ile konuştuk: 

Kaypakkaya’nın kendine özgü özelliği, 71 Devrimci Hareketi’nin liderleriyle ortak olan halkların devrimine girişmede, sözüyle eyleminin birliğinde yansıyan devrim ve sosyalizm tutkusunu, teoriye çok ciddiyetle önem vermekle birleştiren bir önder olmasıydı

Deniz Bakır 

18 Mayıs 1973, Türkiye sosyalist hareketinin öncü ve önder isimlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın işkence altında katledildiği tarih. Onun tarihsel ve güncel önemi üzerine bugüne kadar çok şey yazıldı, söylendi. Özellikle Kürt sorununa yaklaşımı, Kemalizm eleştirisi ve Sovyetler Birliği’ndeki sosyalizmin revizyonist dönüşümüne yönelik tutumu en çok öne çıkan başlıklar oldu.

Biz ise bu röportajda tekrara düşmemek adına, İbrahim Kaypakkaya’nın tarih ile güncel arasındaki yerini daha farklı bir bağlamda, mücadele aklının ve kopuş çizgisinin anlamı üzerinden tartışmak istedik. Bu kapsamda Kaypakkaya’nın mücadele arkadaşlarından ve dönemin tanıklarından Ziya Ulusoy ile konuştuk.

  • Öncelikle özel bir yerden başlayalım. İbrahim Kaypakkaya’yı anlatmanız gerekse, aklınıza gelen ilk şey ne olur?

Marksist-Leninist teoriyi derinlemesine öğrenme, hızlı sonuçlar çıkarma, teori ve pratiğin sıkı birliği, halklara canını feda edecek denli güven, yüksek politik iddia, kişisel tevazu ve yüksek ikna kabiliyeti ilk aklıma gelen özellikler.

  • Kaypakkaya çizgisiyle ilk tanıştığınızda sizi en çok etkileyen yönü neydi? Bu çizginin sizin için anlamı ne oldu?

12 Mart’tan önce ben ve Bedri Gültekin Dev-Genç çalışmasındaydık. 12 Mart faşizmine karşı verilen mücadeleye katılmak istedik. Kürdistan’a, İbrahim Kaypakkaya ve Muzaffer Oruçoğlu’nun yönettiği çalışma alanına gittik.

Ben Siverek’te çalışıyordum. DGDABK’nin 15-16 Şubat kararlarını almış olduğu zamanlardı. Ulaş Bardakçı vurularak şehit düşmüştü. O sıralarda kararlardan benim haberim yoktu henüz. Kaypakkaya Siverek’e denetlemeye geldi. Mücadeleye ilişkin nasıl bir yol izlemek gerektiğine dair benim düşüncemi sordu. Deniz’lere idam cezası verilmiş, Maltepe zindanından özgürlüğe kavuşan Mahir ve Cihan’lara sürek avı başlatılmıştı. Bu ağır koşullarda daha uzun vadeli gelişmeyi gözeten bir mücadele anlayışını dile getirdim.

Kaypakkaya yoldaşi faşizme ve toprak ağalarına karşı devrimci zorun devreye konulup geliştirilmesiyle adım adım mücadeleyi büyüteceğimiz üzerine uzun bir ikna konuşması yaptı. Beni ikna etti. Ve o andan sonra belirlenen doğrultuda çalışmaya başladık. Ancak çok geçmeden yakalandık.

  • Bugün Kaypakkaya denildiğinde akla ilk gelen başlıklar genellikle Kürt sorunu, Kemalizm ve Sovyet sosyalizmine yönelik eleştiriler oluyor. Fakat sizce bunların dışında, onu kendine özgü bir tarihsel figür ve önder yapan başka hangi yönleri var?

Kemalizm sonrası döneme, Menderes diktatörlüğü, İnönü/Ortanın Solu CHP’si ve 27 Mayıs’a ilişkin analizlerini ve politik tavır önerilerini, hep işçi sınıfı ve halkların burjuvazinin tüm kesimlerden bağımsız mücadele çizgisi üzerinde temellendiriyordu. Örneğin Ortodoks Maocu yaklaşımın orta burjuvazinin sol kanadının devrime kazanılabileceği görüşünü teorik olarak tekrarlamasına rağmen, İbrahim Türkiye’de orta burjuvazinin bütün kesimleriyle gericiliğin safında yer aldığını vurgulaması, bağımsız işçi ve halk hareketini geliştirme kararlılığını yansıtıyordu.

Kaypakkaya’nın kendine özgü özelliği, 71 Devrimci Hareketi’nin liderleriyle ortak olan halkların devrimine girişmede, sözüyle eyleminin birliğinde yansıyan devrim ve sosyalizm tutkusunu, teoriye çok ciddiyetle önem vermekle birleştiren bir önder olmasıydı.

  • Dönemin üç büyük devrimci hattı –Denizler, Mahirler ve Kaypakkaya– devrim stratejileri, örgüt anlayışları bakımından uluslararası komünist hareketin farklı damarlarıyla ilişkilidir. Ancak Kaypakkaya’yı diğerlerinden ayıran bir yönü olduğunu düşünüyor musunuz? Örneğin hazırladığı bölge raporları ya da Kemalizm eleştirisini, yerelin çelişkilerini kavrama çabası olarak değerlendirebilir miyiz?

Kaypakkaya’nın farklı yanı, sol kitlelerde etkili olan Kemalizmin sınıfsal ve siyasal niteliğini sergilemekte gösterdiği kararlılığıydı. Ayrıca Kürt sorunu ve Ermeni katliamına ilişkin proleter enternasyonalist kararlılığı özgün yanlarından biriydi.

Kaypakkaya Çin devrimindeki halk savaşı stratejisini uygulamak gerektiği inancının etkisiyle yarı-feodal tespiti yapmasına rağmen, bölge sosyo-ekonomik analizlerinde (Trakya, Çorum ve Kürecik) Marksizmin kapitalist gelişmeye ilişkin yöntemini uyguladı. Yereli kavrama ve somut durumun tahlilinden yola çıkma çabası onun ayırt edici yanlarından biriydi. İronik biçimde onu izleme iddiası taşıyanlar uzun yıllar boyunca onun bu ayırt edici özelliğini yaşatma ve geliştirme konusunda onun kadar cesur olamadılar. Bir de Kaypakkaya sanki daha yoksul kitlelere yakın bir liderdi. Onların içindendi.

Fakat Kaypakkaya’da Mahir ve Deniz’de, işçi sınıfı hareketinin devrimde fiilen oynayacağı rolü, üstelik 15-16 Haziran’ı gerçekleştirmiş işçi sınıfının fiilen oynayacağı rolü zayıf kavradılar diyebiliriz. Nitekim 70’li yıllarda işçi hareketi çok daha büyüyecek, fakat reformist TKP’nin hakimiyetinde kalacaktı.

  • Güçlü Mao referanslarına rağmen, Kaypakkaya’nın birçok ardılından farklı olarak bölge raporlarında kendi gözlemleriyle, Türkiye’ye özgü bir kapitalizm tahlili geliştirdiğini görüyoruz. Bu durum onun kalıplara sığmayan bir devrimci akla sahip olduğunu gösteriyor diyebilir miyiz?

Bana göre Mao’nun dogmatik yorumundan iki bakımdan ayrılıyordu İbrahim. Birincisi yukarıda belirttiğim gibi orta burjuvaziyi Türkiye somutunda politik bakımdan gerici görmekte tereddüt etmedi. İkincisi Kürt ulusal sorununu ele alırken, bölgesel sosyo-ekonomik yapı analizleri farklı bir bakış açısını, Marksist yöntemini ifade ediyordu. Fakat yine de özellikle bağlı kaldığı halk savaşı stratejisine dayanak olan yarı-feodal Türkiye tespitinde ısrar etti. Bu bakımdan Mao Zedung düşüncesinin Ortodoks yorumundan kopamadı.

Yine de bana kalırsa Kaypakkaya, kalıplara sığmayan bir devrimci önderdi. Örneğin parti adı ne olmalı eleştirisinde Lenin’in RSDİP’in adını değiştirirken sergilediği bakış açısını kararlılıkla benimserken, Mahir ve Deniz’lerin Filistin hareketinden etkilenerek aldığı addan farklı davrandı.

  • Bugünden baktığınızda, İbrahim Kaypakkaya bize ne söylüyor? Özellikle sosyalist hareketin belli sınırlar içine sıkıştığı, işçi sınıfı ve ezilenlerin –özellikle de gençliğin– yeniden sokaklara çıktığı ama bu hareketlerin sosyalist bir kulvarla buluşamadığı bir dönemde… Kürt halkının ve hareketinin bölgesel ölçekte yeni bir döneme hazırlandığı, öte yandan egemen sınıfların içeride ve dışarıda çok yönlü bir kriz yaşadığı bir tabloda… Kaypakkaya’nın yenilikçi ve kopuşçu aklı bugün bize neyi işaret ederdi?

71 Hareketi ve Kaypakkaya, eskilerden, TİP ve M.Belli, H.Kıvılcımlı’lardan kopuşlarla, onları eleştirip aşarak gelişti.

Türkiye modern tarihinde ilk kez sosyalizm amacı doğrultusunda, halklar ve işçi sınıfı adına burjuva devlete karşı zora dayalı devrimi başlatma girişkenliği olan 71 Devrimci Hareketi’nin başlıca bileşenlerinden oldu. Tabii ki Kemalizm ve yakın tarih değerlendirmeleriyle, Kürt ulusal sorununda ideolojik kopuşla 71 Devrimci Hareketi’ni ileri taşıma çabasına girişti.

Kaypakkaya elbette ÇKP ve Çin devriminden etkilendi. Bu onu dönemin koşullarında belli bakımlardan somuttan uzaklaştırarak hatalara sürüklese de işçi sınıfının tarihsel devrimci rolünü kararlılıkla savunan, komünizmin tutkulu bir savunucusu olduğu gerçeğini değiştirmedi.

Bu bakımdan onun hatalarına eleştirel yaklaşmak komünizm ve devrim mücadelesini ileri taşımadaki, devrimci kopuşları ve işçi sınıfı ile emekçi sınıfların bağımsız devrimci çizgisini izlemedeki kararlılığını örnek almaktan alıkoymamalıdır. Kaypakkaya’nın devrimci kopuşları gerçekleştirirken izlediği “teori dogma değil, eylem kılavuzudur” bakış açısını bugün de devam ettirmeliyiz.

Benzer biçimde 71 Devrimci Hareketi’nin devamı partiler de benzer hatalara düştüler.  Reformist ve konformist partilere alternatif olarak devrimciliği büyük fedakarlıklarla sürdürmelerine rağmen başarılı olamadılar. Kitleleri devrime seferber edebilmenin yol ve yöntemlerini, politikasını sürekli arama konusunda başarısız oldular, olduk.

Bugün emperyalist kapitalizm çoklu kriz içinde, bölgesel savaşları tırmandırıyor ve emperyalist yeniden paylaşım savaşının yolunu döşüyor. Paralel olarak faşist hareketleri, partileri ve iktidarları çoğaltıyor, geliştiriyor. 1930’lu yılların bir benzerini, günümüze özgü koşullarda, komünist hareketin devrimci yükselişi henüz yokken, önceleyerek yapıyor. Kitleler nezdinde iflas eden neoliberalizmi sürdürerek, ama parlamenter rejimlerin yerine milliyetçi, dini gericiliğe dayanan partileri ve faşizan, faşist rejimleri koyuyor. Barbarlığı yeni teknolojik silahlanmayla birlikte getiriyor.

Emperyalist küreselleşmenin yol açtığı kentsel ve büyük ölçüde proleterleşmiş dünyada ve  ülkede, komünist devrimci hareketi işçi sınıfının devrimci hareketini geliştirme temelinde kitleselleştirerek, gençlik, kadın ve diğer ezilen kesimlerin hareketlerini etrafında toplayarak, faşizme ve kapitalizme karşı mücadeleyi güçlendirmek gerekir. Aynı zamanda kitle örgütlerini devrimci mevzilerle geliştirerek, volan kayışı rolünü oynatmak da bunun başlıca diğer örgütlenme ve mücadele araçlarıdır.

Bu amaçla kitleleri kazanmanın yollarını, çalışma yöntemlerini, politikalarını, örgütlenme biçimlerini, çalışma araçlarını sürekli irdeleyerek pratiğe uygulamak, pratik deneyimlerin ışığında yeniden irdeleyip pratiğe uygulamak tutulması gereken yoldur.

Kürt Özgürlük Hareketi yeni bir dönüşüm başlatmış durumda. Onun uzun devrimci mücadelesi sürecinde birleşik devrimin Türkiye cephesinde inşası başarılamadı. Yeni durumda şovenist demagojinin “bölücülük” korkuluğunun kısmen etkisizleşmesini Batı’daki mücadele açısından değerlendirerek kitle mücadeleleri içinde işçilerin ve ezilen kesimlerin kendi deneyimleriyle devrimci eğitimine önderlik eden bir pratik çizgiyi izlemeye daha fazla ihtiyaç var. Bu çizgiyi izlemek devrimci komünist hareketi kitleselleşmede başarılara götüreceği gibi, Kürdistan devriminin uyandırdığı Kürt emekçilerini bu kez değişik antifaşist ve antikapitalist mücadeleler yoluyla birlikte mücadeleye ve kaynaşmaya, bu yollardan birleşik devrimi inşaya götürür.

  • Son olarak, eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Türkiye komünist, devrimci ve demokratik hareketi birleşik devrimi inşada başarılı olamasa da büyük fedakarlıklar sergiledi, cesur ve tutkulu çıkışlar gerçekleştirdi. Eylemleriyle ve fedakarlıklarıyla 71 Devrimci Hareketi’nden daha ileri de gitti. Ama 71 Devrimci Hareketi’nin tarihsel etkisini yaratamadı.

Bu bir yanıyla o dönemin dünya ve ülkedeki devrimci kitle hareketi ve devrimler dalgasına dayanmasından kaynaklandı. Diğer yanıyla Türkiye halkının yakın tarihinde ilk kez burjuva devlete karşı devrime girişme yolunu açmış olmasından ileri geliyor. Nitekim Kürdistan devrimi de en çok bu esinden gelen PKK’nin geliştirdiği yol ile genelleşti ve yüksek bir düzeye ulaşabildi.

Kaypakkaya şahsında 71 Devrimci Hareketi’nin liderlerini anarken, yeni kitlesel devrimci gelişmenin onlardan esinleneceğini ama aynı zamanda onları eleştirel aşma yolunda ilerleyerek yükseleceğini şimdiden bilmek gerekir.

Bugün komünist, devrimci ve antifaşist hareket, kentselleşmiş ve büyük ölçüde proleterleşmiş koşulların işçi sınıfı ve ezilen kesimlerin devrimci mücadelesini geliştirerek kitleselleşmenin yollarını yeni devrimci kopuşlarla açarak gelişebilir. Hata ve eksikliklerine ilişkin tutuculuğu reddederek devrimci eleştirellikle ve yeni devrimci kuşakların harekete katılmasının dinamizmiyle bu yolda ilerlemeyi başaracak. Bunu başardığı ölçüde 71 Devrimci Hareketi’nin devrimci mirasını ve birleşik devrimi geliştirebilecektir.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Barış ve demokrasinin öznesi

Sonraki Haber

Bir konuşmadaki gerçekler ve yarattığı şüphe

Sonraki Haber
Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Bir konuşmadaki gerçekler ve yarattığı şüphe

SON HABERLER

76 yaşındaki hasta tutsak Yıldızın durumu kötüye gidiyor

76 yaşındaki hasta tutsak Yıldızın durumu kötüye gidiyor

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Gözaltında işkence dosyasında 6 yıldır ilerleme yok

Gözaltında işkence dosyasında 6 yıldır ilerleme yok

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Arap Birliği Zirvesi’nden Gazze için ateşkes ve yeniden inşa çağrısı

Arap Birliği Zirvesi’nden Gazze için ateşkes ve yeniden inşa çağrısı

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Barış bir mücadele sorunudur

Barış heba edilemez

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Suriye’de ABD’nin etkisi artacak

Suriye’de ABD’nin etkisi artacak

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Mezopotamya’nın kalbine sahip çık

Mezopotamya’nın kalbine sahip çık

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır