Ali Haydar Kaytan’ı anlatan kardeşi Feride Abbasoğlu, Kaytan için, ‘Bir derviş gibi her zaman bir lokma, bir hırka felsefesiyle PKK içerisinde kendini adayan biriydi’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın” ardından 12’nci kongresini gerçekleştiren PKK, kurucu kadrolardan Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un yaşamını yitirdiğini açıkladı.
PKK’nin temellerinin atıldığı Ankara Çubuk Barajı’nda yapılan 6 kişilik toplantıda yer alan ve partileşmeye götüren ilk grup içerisinde yer alan Ali Haydar Kaytan’ı, kardeşi Feride Abbasoğlu anlattı.
Ali Haydar Kaytan’ın yaşamını yitirmesiyle büyük bir acı yaşadıklarını belirten Feride Abbasoğlu, “Fuat arkadaş Önderliği tanıdığı günden ömrünün sonuna kadar tereddütsüz olarak büyük bir samimiyetle sözünü verdi, Önderlik gerçeğine bağlı kaldı. Her şeyden önce Fuat arkadaş tarzı, duruşu, katılımı, sade ve devrimci yaşamıyla bir tarz yarattı. Kürt gençleri, Kürdistan kadınları ve devrimcilik için bir örnektir. Ali Haydar Kaytan, bu yürüyüşün en öncülerinden bir olarak bitmeyen bir heyecan, coşku ve bağlılıkla hep ileriye yürüdü. Her anına anlam katarak büyük bir arayışıyla geçen bir ömür geçirdi. Söze bağlılığın donattığı bir öncü oldu” dedi.
‘İlk isyanı, orağı babamın ayaklarının altına fırlattığı gündü‘
Ali Haydar Kaytan’ın her zaman sorgulayan ve çözüm üreten bir yönü olduğunu aktaran Feride Abbasoğlu, kardeşinin ilk örgütlü mücadeleyle tanıştığı yıllara dair anılarını şöyle anlattı:
“Fuat arkadaşla çok güçlü bir bağımız vardı. Her zaman destekçisi oldum. Özellikle Fuat arkadaşın babamdan gizli yaptığı şeyler olurdu. Babam ona kızmasın diye ben üstlenirdim. Üniversite yıllarında devrimci mücadeleyle tanıştığı zamanlardı. Yaz tatillerinde gelirken Mao’nun kitaplarını getirirdi. Babam bu kitapları getirmesine karşıydı, ama Fuat Heval getiriyordu. Ben de babam kızmasın diye kitaplarını valizimde saklıyordum. Bir nevi suç ortaklığı yapıyordum. Tabii babam kitapları sakladığımı fark etti. Bütün kitapları sobaya doldurup yaktı. Ertesi gün Heval Fuat geldi. Biz evimizin karşısında bir düzlükte ot biçiyorduk. Radyoda Mao’nun öldüğüne dair haber geçti. Babam döndü ve Fuat Heval’e dedi ki ‘Babanız öldü’, Fuat Heval orağı yere fırlattı ve ‘Mao ölmüş olabilir, sen o kitapları da yakmış olabilirsin, ama beynimdekini asla yakamazsın’ dedi. Biz hepimiz böyle donduk kaldık. Fuat Heval’in ilk isyanı, orağı babamın ayaklarının altına fırlattığı gündü. Çünkü bu, Kürtlerde çok büyük bir şeydir. Bunun karşısında ölüm de olabilirdi. Fuat Heval her şeyi bıraktı ve köyü terk etti. Hiç hafızamdan silinmeyen bir andı.”
Ali Haydar Kaytan’ın köyü terk etmesinden sonra da kendisiyle sık mektuplaştığını aktaran Feride Abbasoğlu, “Fuat arkadaş çok uzun bir aradan sonra bir Kurban Bayramı’nda yeniden geldi. Babam ve annem kurbanı getirdiler, Fuat Heval’e ‘Bu kurbanı bize bağışla ve git okulunu bitir’ dediler. O sırada Fuat Heval babamın ayaklarına sarıldı. ‘Baba, benden başka 6 kardeşim daha var, beni özgür bırak. Ben asla bu yoldan dönmeyeceğim’ dedi. Tabii bunu söylerken de Fuat arkadaş kendinden geçercesine ağlıyor. Davanın kutsallığını, mücadelenin kutsallığının farkındaydı. Biz çok işin ciddiyetinin farkında değildik. Biz kendimizi Kürt olarak tanımlıyorduk, ama bir bilinç yoktu. 1938 Dêrsim Katliamı bir silindir gibi geçmiş, üzerimizden. Kürt olduğun için öteleniyordun, bir de Alevi kimliğinden dolayı bir kez daha ötekileştiriliyorduk” diye anlattı.
‘Babama 22 gün işkence yapıyorlar’
Ali Haydar Kaytan’ın aile üzerinde çok büyük etkisi olduğunu vurgulayan Feride Abbasoğlu, onun kararlı ve inançlı duruşunun evde başta babası olmak üzere herkesi etkisi altına aldığını söyledi. Feride Abbasoğlu, “Babam, Fuat Heval’in kararlılığı karşısında pes etti ondan sonra Heval Fuat’a yoldaş oldu. 12 Eylül geldiğinde Fuat Heval babama haber yollamış, Önderliğin çağrısı doğrultusunda yurt dışına çıkmam gerekiyor demiş ve babamdan maddi destek istemiş. Babam notu alınca, anneme ‘Gulazer, Fuat Heval payını istiyor’ diyor. Annem ‘2-3 tane inek kalmış, o da bu çocukların rızkıdır’ deyince, babam ağlayarak anneme şunu diyor: ‘Sen sanıyor musun ki Fuat bir daha geri dönecek?’ Babam eldeki tüm hayvanları götürüp satıyor. O günün parasıyla 17 bin lirayı Fuat Heval’e veriyor ve Bingöl il sınırlarına kadar rehberlik yapıyor. Grup olarak Fuat onlar, çıkıyorlar artık. Babam eve döndüğü gece babamı gözaltına alıyorlar. Babaya yoğun bir işkence yapılıyor ve 22 gün işkencede kalıyor. Bu babamın ilk tutuklanmasıydı. 12 Eylül bir silindir gibi geçti, ama PKK hareketi bunun içinden yeşererek çıktı, kaybolmadı. Mesela diğer hareketler silindiler, yok oldular, ama PKK 12 Eylül vahşetinin içinde yeşeren bir hareket olarak bugüne kadar dimdik ayakta durmayı başardı” diye belirtti.
‘Hep başımız dik durduk’
Ali Haydar Kaytan’ın gidişinden 19 yıl sonra ilk kez 1997’de Avrupa’da bir festivalde karşılaştıklarını dile getiren Feride Abbasoğlu, şöyle devam etti:
“Onu ilk gördüğümde hemen tanıdım. Fuat Heval beni tanıdı mı, bilmiyorum. Herkes onunla tokalaşmak için sıraya girmişti. Sıra bana gelmeden önümde daha 3 kişi varken ben elimi uzattığımı hatırlıyorum. 19 yıl sonra onu görmek benim için büyük bir mutluluktu. Fuat Heval çok meşguldü fazla zamanları yoktu. Gittim Fuat Heval’in koluna girdim. ‘Heval Fuat ben seninle biraz ahbap çavuşluk yapmak istiyorum’ dedim. Tabii bunu söylerken de ağladım. Başladım aileyi anlatmaya. O gittikten sonra yaşadıklarımızı ve hiçbir zaman devlete karşı boyun eğmediğimizi anlattım. Yani ‘Biz, PKK’yi utandıracak asla bir şey yapmadık’ dedim. Hep başımız dik durduk mücadeleye de bu temelde sarıldık. Babamın yaşadığı işkenceyi, direnişi annem ve kardeşler olarak nasıl direndiğimizi ve belki de her şeyden önemlisi davamızın haklı bir dava olduğunun bilincine varışımızı anlattım.”
‘Emeğe ve emekçilere çok önem verdi’
Ali Haydar Kaytan’ın emeğe ve emekçilere çok önem verdiğini bir anıyla anlatan Feride Abbasoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“PKK hareketi henüz bizim köyde duyulmamıştı. O dönem bizim köye su çekilecekti ve bunun alt yapı çalışmaları için farklı yerlerden işçiler gelmişti. Bizim köyün muhtarı dönemin Adalet Partiliydi ve oportünist biriydi. İşçilerin parasını eksik veriyordu. Fuat Heval, muhtarın işçilere vermesi gereken meblağın çok altında verdiğini öğrenmişti. Fuat Heval, işçilerin emeğinin karşılığını alması için işçilerle konuşup greve gitmelerini önermiş. İşçiler greve çıkınca köyde deprem etkisi yarattı. Muhtar ortalığa düşmüş, ‘Komünistler geldi oğlumla işimizi bozuyorlar’ diye. Fuat Heval, muhtara ‘Sen devletten, ihaleden bu kadar para almışsın. Bu işçilerin hakkını eksik veriyorsun. Sen bunları vermen lazım aksi halde seni yolsuzluk yaptığın için şikayet edeceğim’ demiş. Bunun sonucunda işçiler emeklerinin karşılığını aldılar. Her zaman haksızlıkların karşısında oldu. Ömrünün sonuna kadar bu ilkeler doğrultusunda yaşadı.”
‘O gerçekten bir hakikatti’
Ali Haydar Kaytan’ın, “bir lokma bir hırka” felsefesinin vücut bulmuş hali olduğunu dile getiren Feride Abbasoğlu, şunları söyledi:
“Fuat Heval, çok okuyan, edebi yönü çok gelişkin biriydi. Önderlik onun bu yönünü bildiği için PKK’nin romanını yazmasını istiyordu. O gerçekten bir hakikatti. Bir derviş gibi her zaman bir lokma, bir hırka felsefesiyle PKK içerisinde kendini adayan biriydi. Bütün emek ve mücadelesine rağmen kendini, Önderliği anlamada eksik buluyordu. Önderlikle birlikte olduğu eski zamanları anlatırken şunu söylüyordu: ‘Biz, o zamanlar Önderliği dinlerken hep tamam başkanım, doğrudur başkanım cümlesinin ötesine gidemiyorduk. Ama Önderliğe bağlılık bizi güçlü kılıyordu. Yani Önderlikle şu anda bir araya gelsek, Önderliğin bütün bu sorularına gerçekten cevap verebilecek güçteyim’ demişti. Heval Fuat, Önderliğin savunmalarını okurken bir kere değil, her satırını yaşayarak öğreniyordu. Fuat Heval, ‘Zeki çocuk olmaktan ziyade çalışkan çocuk olmayı yeğlerim, çünkü çalışkan olan arayış içinde olur, kendisini geliştirir. Ama zeki olan çocuk da biraz zekasına güvenerek hareket eder’ diyordu. Fuat Heval gerçekten PKK’nin ideoloğuydu. Ama bu gücüde Önderliğimizden alıyordu, bunu belirtmek gerekir.”
Son görüş
Ali Haydar Kaytan’la en son 2016’da görüştüğünü belirten Feride Abbasoğlu, “Fuat Heval, bana ‘Kalbimin altın saçlı bacısı’ diyordu. ‘Biz annemizi kaybettik. Bundan sonra annemiz sensin, dik duracaksın’ demişti. Ben kendisine ‘Sen güvenliğine dikkat etmiyorsun’ deyince kızdı. ‘Beni korumak isteyen çok yoldaşım var’ dedi. Ben ‘Heval Fuat haddime değil, ama gerçekten güvenliğine dikkat etmek zorundasın, çünkü siz bir halkın umudusunuz. Seni kaybedersek bizim için büyük bir acı olur, yeri doldurulamaz bir şey olur’ dedim” diye belirtti.
‘Yeni bir sayfa açılıyor’
PKK’nin “yeni bir başlangıç” olarak duyurduğu kongre kararlarının yeni bir sayfa olduğuna dikkati çeken Feride Abbasoğlu, kongrenin Rıza Altun ve Ali Haydar Kaytan’a atfedilmesinin çok anlamlı bulduğunu belirtti. Kaytan ve Altun’nun her daim PKK ve Abdullah Öcalan’ın çizgisinden yürüdüklerini ifade eden Feride Abbasoğlu, şunları söyledi:
“PKK’nin aldığı karar çok doğru bir karar. Bu kararın arkasında duracak olanlar bizleriz, halkın kendisidir. Başta Önderliğimize, şehitlerimize ve bu halka borçluyuz yani. Bundan sonraki süreç daha zor olacak. Kürt halkı büyük bedeller ödedi. Yakıldı, yıkıldı büyük bir soykırımdan geçirildi. Yani öyle bir sistem ki bizim ölülerimizden korkan bir zihniyet var karşımızda. Bu zihniyeti iyi tanıyoruz, ona güvenmiyoruz. Ama biz kendi hareketimize, partimize, Önderliğimize ve halkımıza güveneceğiz. Bundan sonra görev ve sorumluluklarımız daha çok fazla artacak hepimiz bu görev ve sorumlulukla ha halktadır.”
Haber: Esra Solin Dal \ MA