• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Eren Keskin

Şimdi değilse ne zaman?

21 Mayıs 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Eren Keskin, Yazarlar
Hüsnü Abi

Tüm coğrafya olarak yeni bir sürece hazırlanıyoruz. Aslında bu sürecin bize neler getireceğini bilmesek de hepimiz umutlu bir bekleyiş içindeyiz. İnsan hakları savunucuları olarak daima ki savaşın en yoğun olduğu süreçlerde bile barışçıl çözümü ve silahsız çözümü savunduk ve bugün gelinen bu noktada toplumun birçok kesimi ve başta siyasal irade, şiddetsiz bir çözümden söz ediyor. Bu tabii ki olumlu.

Peki, bu süreç bize neler getirecek? Kürt hareketi silah bıraktığını, artık coğrafyamızda silahlı mücadelenin sona erdiğini, tüm kamuoyuna bir kongre ile duyurdu. İnsan hakları savunucuları olarak ve birçok toplumsal kesim olarak bu kongre kararını hepimiz olumlu karşıladık. Bu çok önemliydi. Gerçekten de silahların susuyor olması düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin de kaldırılması anlamına gelmeli.

Evet, kaldırılması anlamına gelmeli ama kaldırılacak mı? Sorun burada. Yani sorun esas olarak devletin bu süreçten sonra ya da bu süreç devam ederken atacağı olumlu adımların olup olmayacağı ya da bu adımların ne ve nasıl olacağı şeklinde. Her zaman söylüyoruz Türkiye Cumhuriyeti devleti birçok uluslararası sözleşmenin tarafı. Bunların bir bölümü Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri bazıları da Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte imza attığı Avrupa Sözleşmeleri. Tabii ki bu sözleşmelerin kamuoyunda en çok bilineni Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu uluslararası sözleşmeleri imzalamakla kalmadı, Anayasasının 90. maddesi ile bir hüküm getirdi ve dedi ki eğer iç hukukla uluslararası hukuk arasında bir çatışma durumu olursa uluslararası hukuk geçerlidir. Uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu Anayasasına yazdı. Peki, durum gerçekte de böyle mi? Tabii ki değil. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti değil. Bu nedenle de yazılı hukukla, uygulama arasında her zaman büyük farklar var. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun davranıyor olsaydı ifade özgürlüğümüz çok büyük bir çoğunlukla garanti altında olurdu, örgütlenme özgürlüğümüz aynı biçimde, özel hayatın gizliliği, işkence görmeme hakkı, ayrımcılığa uğramama hakkı gibi birçok hakkımız garanti altında olacaktı. Ama böyle mi? Tabii ki değil. O nedenle bugün talep ettiğimiz başta hasta mahpusların serbest bırakılması olmak üzere, siyasi mahpusların serbest bırakılması ve düşman hukuku uygulaması olan terörle mücadele yasasının kaldırılması, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi, LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminin ve nefret pratiğinin son bulması, sığınmacılara yönelik nefretin son bulması gibi taleplerimiz de karşılığını bulacaktı. Ama bugün hala bütün bu taleplerimizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bir soru işareti koyuyoruz. Bilmiyoruz. Gerçekten bilmiyoruz. Örneğin devlet hasta mahpusları serbest bırakacak mı? Hasta mahpuslarla ilgili daha önce de verdiğim örneği bir kez daha burada hatırlatmak istiyorum. Çünkü çok çarpıcı bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Fatma Tokmak, 1996 yılından bu yana cezaevinde. Fatma, işlemediği bir suçtan gözaltına alındı ve 20 gün, küçük oğlu Azat’la birlikte gözaltında kaldı. Azat iki buçuk yaşındaydı. Annesini konuşturmak için Azat’ın elinde ve sırtında sigara söndürüldü. Bu izlerin sigara söndürme izleri olduğu hem İnsan Hakları Vakfı’nın raporuyla tespit edildi, hem de Adli Tıp bu tespiti doğruladı. Ancak Adli Tıp -bunun ne zaman gerçekleştiği açıklanamaz -diyerek dosyayı bu raporuyla tabii ki “sulandırmış” oldu ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye Cumhuriyeti devleti bu davada mahkum oldu.

İşte Fatma Tokmak böylesine hem kendisi hem çocuğunun işkenceye maruz kaldığı bir gözaltı sürecinden sonra tutuklandı. Fatma Tokmak, cezaevindeyken kalp hastası oldu. Ağır kalp hastası olduğu 2000 yılında hala davası devam ederken, Adli Tıp raporuyla tespit edildi. Önce hastane rapor verdi, sonra Adli Tıp hastanenin raporunu onayladı ve Fatma Tokmak 2000 yılında bu nedenle tahliye edildi, ancak cezası kesinleştikten sonra Fatma Tokmak tekrar cezaevine konuldu.

5 yıl dışarıda kaldıktan sonra Fatma tekrar Bakırköy Kadın Cezaevi’ne konuldu ve o tarihten bu yana yine cezaevinde kalmaya devam ediyor. Fatma’nın kalp hastalığı bu arada ilerledi. Çoğunlukla nefes alamaz oldu. Bazen haftada 2 kere hastaneye götürüldü, kaldı ki cezaevi idaresi de hastalığının ağır durumda olduğunu defalarca doğruladı, ancak buna rağmen tüm raporlarını tetkik ederek İnsan Hakları Vakfı tarafından verilen “cezaevinde kalması sakıncalıdır” raporuna rağmen Adli Tıp Kurumu cezaevinde kalması yönünde rapor verdi.

Burada Adli Tıp Kurumu’nun önemine bir kez daha değinmek istiyorum. Adli Tıp bir resmi bilirkişilik kurumu, yani siyasal iradeye bütünüyle bağlı ve hem işkencenin belgelenmesinde hem de cezaevindeki mahpusların hastalık durumlarının belgelenmesinde tek yetkili makam Adli Tıp. Bizler bağımsız hekim raporlarının, hastane raporlarının da delil olarak kabul edilmesi gerektiğini defalarca dile getirdik. Kaldı ki Şükran Aydın Türkiye davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bağımsız bir hekimden rapor alınmamış olması gerekçesini göstererek Türkiye’yi mahkum etti, ancak yasal bir zorunluluk bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti devleti Adli Tıp Kurumu’nu tek yetkili makam olarak kabul etmeye devam ediyor. İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre şu anda 1412 hasta mahpus var. Bunlar sadece bize ulaşanlar. Ulaşmayan çok sayıda adli mahpusun ve siyasi mahpusun olduğu da bir gerçek. Bunlardan bir kısmı ağır hasta mahpuslar ve hala cezaevinde kalmaya devam ediyorlar. Madem böyle bir süreç başladı, madem hem siyasal irade, hem toplumun birçok kesimi artık bir barıştan, bir silahsızlanmadan söz ediyor, o zaman neden bekleniyor hasta mahpusların serbest bırakılması? Bunun için artık zaman yok. Çünkü ölümcül durumda olan, birçok hastalığa sahip mahpus şu an cezaevlerinde tahliye edilmeyi bekliyor. O nedenle insan hakları savunucuları olarak ‘şimdi değilse ne zaman’ diye sormak istiyoruz. Tabii ki sadece hasta mahpuslar değil düşünceleri nedeniyle cezaevinde yatan o kadar çok insan var ki siyasetçiler, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, Gezi mahpusları, gazeteciler. Çok sayıda insan sadece düşünceleri, fikirleri nedeniyle cezaevindeler ve derhal serbest bırakılmaları gerekiyor. Madem ki silahsızlanma sürecine girildi o zaman bu insanların cezaevlerinde tutulmalarının bir gerekçesi olamaz.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Biz Kuzey’in Kürtleri

Sonraki Haber

İstanbul’da 4 büyüklüğünde deprem

Sonraki Haber
İstanbul’da 4 büyüklüğünde deprem

İstanbul’da 4 büyüklüğünde deprem

SON HABERLER

Licê’de iş makinesiyle inceleme: Hassas davranılmadı

Licê’de iş makinesiyle inceleme: Hassas davranılmadı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

Türkoğlu gündeme ilişkin konuşuyor  CANLI

Türkoğlu gündeme ilişkin konuşuyor CANLI

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

ÖHD’li Gülağacı gözaltına alındı

ÖHD’li Gülağacı gözaltına alındı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

Gazeteci Olgun: Karşı taraf da ciddiyetle adım atmalı

Gazeteci Olgun: Karşı taraf da ciddiyetle adım atmalı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

Ankara’da Gezi soruşturmasına takipsizlik

Ankara’da Gezi soruşturmasına takipsizlik

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

‘2911 sayılı kanun cezalandırılma aracına dönüştürüldü’

‘2911 sayılı kanun cezalandırılma aracına dönüştürüldü’

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

KHK’liler süreçten umutlu

KHK’liler süreçten umutlu

Yazar: Yeni Yaşam
21 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır