Verilen hapis cezası üzerine kendisi için düzenlenen dayanışma toplantısında konuşan TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Her ne kadar cezalandırılmış olsak da hiçbirimiz Cizre kadar ağır bir suç işlememiştik. Cizre çok önemli bir hakikattir” dedi.
Barış Bildirisi’ne imza attığı için hakkında “örgüt propagandası” iddiasıyla açılan dava duruşmasında geçtiğimiz hafta 2 yıl 6 ay hapis cezası verilen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın da katılımı ile kendisi dayanışma etkinliği düzenlendi. İstanbul Tabip Odası ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu’nun (ÖHP) da aralarında bulunduğu çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve meslek odası tarafından organize edilen toplantı, Cağaloğlu’nda bulunan Tabip Odası binasında yapıldı.
Toplantının yapıldığı salona “Dr. Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir” pankartının asıldığı görüldü.
‘İşkenceleri raporlayan bir isim’
Kurum temsilcilerinin tek tek söz aldığı toplantıda ilk sözü alan TİHV Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin durumlarına dikkat çekti. Biçer, “Fincancı’ya bu davalarda görülen en ağır ceza verildi. Bu şekilde cezalandırıldı. Fincancı bu cezayı her ne kadar insan hakları açısından bir madalyon olarak görse de, bu ceza bu ülkede yaşanan hukuksuzlukları gözler önüne seriyor” dedi.
Fincancı’nın adli tıp uzmanı olarak, 90’lı yıllardan bu yana Türkiye’de işkenceleri raporlayan bir isim olduğunu da hatırlatan Biçer, “İşlenen suçların yargılanmasını sağlamıştır. İnsan hakları belgeleri altında imzası vardır. Hasta mahpusların sesiydi. Cizre’de öldürülen insanların ihlalleriyle ilgili yetkilileri göreve davet etmişti” diye belirtti.
‘İzin vermeyeceğiz’
Onun ardından söz alan aynı zamanda Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Eş Direktörü olan gazeteci Murat Çelikkan da, Fincancı’ya verilen cezaya dair “Burada sesi kesilmek istenen Fincancı şahsında aslında Türkiye’deki insan hakları alanıdır. Biz Fincancı’nın hapse girmesini ve sesimizin kesilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
‘Fincancı mihenk taşımız’
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener ise, Fincancı’nın yanında olmaya devam edeceklerini belirtti. Akşener, “Görevimiz ihlalleri raporlamak ve kamuoyu ile paylaşmaktır. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Fincancı mücadelemizin mihenk taşlarından. Kendisinin yanındayız. Bu cezayı kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Hakikat, Cizre bodrumlarıdır’
ÖHP Genel Koordinasyon üyesi Avukat Veysi Eski ise, “Şebnem hocanın sembol isim olması ve iktidarın toplumsal muhalefete ceza vermesinin yanı sıra asıl cezalandırma nedeni Cizre meselesidir” dedi.
Sözlerinin devamında “Orayı atlarsak eksik kalır. Yargı, hakikatle mücadele mahkemelerine dönmüş. Şebnem hoca söz konusu hakikati ortaya koyduğu için cezalandırıldı. O rapor hakikattir. Hakikate ceza verilmek isteniyor. Hakikat, Cizre bodrumlarıdır. Mesele hakikati ortadan kaldırma meselesidir. Elimizden geldiğince hakikat için mücadele edeceğiz” diyen Eski, Fincancı ve barış akademisyenlerinin yanında oldukları mesajı verdi.
KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Gökmen Yeşil de, yaptığı konuşmada işkencenin son yıllarda yaygınlaşmasına değindi. Yeşil, “Şebnem hocaya verilen ceza onun şahsında herkesi susturmaya yönelik bir bastırma, cezalandırma yöntemidir. Bu ülkede işkence var ve işkenceler bütün dünyaya duyuracağız. İşkencede zaman aşımı olmaz. İnsan hakları savunucuları, işkencecileri er ya da geç yargılayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘429’unun duruşmaları başlamış’
İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip ise, ifade özgürlüğü kapsamında Barış Bildirisi’ni imzalayan Fincancı ve diğer akademisyenler için şunları söyledi: “Türkiye’nin vicdanı ve yüz akı olan bu akademisyenler, o tarihten bu yana ağır baskı ve tehditler ile karşı karşıya kaldılar. ‘Vatan haini’ ilan edildiler, medyada bir linç kampanyasının hedefi oldular, haklarında adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalar açıldı. Bir bölümü OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile üniversitelerden ihraç edildiler, hatta bazıları gözaltına alındı ve tutuklandılar.”
‘İnsan hakları savunuculuğu cezalandırılamaz’
Prof. Dr. Gençay Gürsoy’a da ceza verildiğini hatırlatan Saip, “Bunun gerekçesi ise aslında ısrarla sürdürmüş olduğu insan hakları savunuculuğu faaliyetleridir. Ancak her şeye karşın, hakikatin gücüne ve adalete dair olan inancımızı koruyarak insan hakları savunuculuğunu, hak savunuculuğunu, kararlılık ve ısrar ile sürdürmeye devam edeceğiz. Bu nedenle bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyoruz ki, sadece ve sadece hakikate tanıklık eden, hakikatin kaydını tutan ve onu görünür kılmak için zorbalığa direnen vicdanın sesi, insan hakları savunuculuğu cezalandırılamaz” dedi.
‘Cezalar onur madalyamız’
Prof. Fincancı ise, yaptığı konuşmasında “Her ne kadar cezalandırılmış olsak da hiçbirimiz Cizre kadar ağır bir suç işlememiştik. Cizre çok önemli bir hakikattir. Aslında insanlığa karşı suçlar kapsamın da değerlendirmelidir. Bunu söylediğimiz için cezalandırıldık. İnsanlığa karşı işlenen suçların karşısında olacağız” dedi.
Diğer barış akademisyenlerine verilen cezaları da hatırlatan Fincancı, “Arkadaşlarımız arasından cezalandırılmayan kalmayacaktır. Ama daha önce de belirttiğimiz gibi bu cezalar bizim onur madalyamızdır” diye konuştu.
HABER MERKEZİ