• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Veysi Sarısözen

‘Vatan savunması’ ve Üçüncü Yol

20 Haziran 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Veysi Sarısözen, Yazarlar
Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Savaşta vatan savunması, eğer “tasada ve kıvançta” kendisini bir “millet” olarak gören ve bu milletin geleceğinden,  özgürlük, eşitlik ve refah umudu duyan bir vatandaş topluluğu varsa mümkün olur.

Tersi durumda “vatan savunması” mevcut diktatörlüğün, sınıf tahakkümünün, azınlık halklar üstünde şovenist zorbalığın, erkek egemen barbarlığın savunulması sonucunu doğurur.

Eğer bir devlet rakip bir devletle savaş tehdidi altındaysa, topyekun vatan savunmasına o devletin vatandaşlarını nasıl hazırlayabilir?

Önce o devletin farklı milletlerden, dinlerden, mezheplerden, cinsiyetlerden, kültürlerden ve sınıflardan meydana gelen vatandaşlarının hepsini kapsayan bir “ulus” olarak inşa edilmesi şarttır. Böyle bir “çoğulcu ulus”a “demokratik ulus” diyoruz. Böyle bir ulusta “çoğunluk ulusun milliyetçiliğine” yer yoktur. Demokratik ulusun içinde hiçbir ulus diğerine karşı milliyetçi üstünlük taslayamaz. O nedenle demokratik ulus milliyetçi olamaz. Buna karşılık demokratik ulusun mensupları “yurtseverdir.” Onların  yurtseverliği “vatan savunması” için en büyük kuvvettir.

İkincisi savunulacak olan vatan çoğunluk ulusun, onun dinine ve mezhebine, o ulusun erkeklerine ve egemen sömürücü sınıflarına mensup olanların vatanı olduğu sürece, vatansız uluslardan, dinlerden, mezheplerden, kadınlardan “vatan savunması” beklenemez. Farklılıklar “demokratik ulus”a dönüştüğünde vatan da “ortak vatan” olacaktır. “Ulus devletin” yerini demokratik ulusun ortak vatanı alacaktır. “Ortak vatan”, vatanı savunmanın  önkoşuludur.

“Demokratik ulusun” ve “ortak vatanın” inşası kapitalist modernite koşullarında, sermaye sınıfının anti demokratik, oligarşik, ırkçı, faşist diktatörlüğünde mümkün olamayacağına göre, ülkede sermaye egemenliği sürmekte olsa bile, bu egemenliğin sınırlanmış, dengelenmiş biçimi “demokratik cumhuriyet” olmalıdır. Vatan savunması “demokratik ulus temelinde, ortak vatanın demokratik cumhuriyet” olmasını şart koşar.

Böyle bir demokratik ortak vatanı “demokratik ulusun”, birbiriyle çelişen bütün özneleri bir savaş durumunda savunacaklardır. Demokratik ulusun sermaye yanlısı özneleri sermayenin egemenliği için, sermaye karşıtı özneleri sosyalizme yönelme imkanlarını korumak için ortak, demokratik vatanı tek bir “demokratik ulus cephesinde” birleşerek saldırgana karşı koruyacaklardır.

Ulus demokratik ulus değilse, vatan ortak vatan değilse, devlet demokratik değilse, egemenlik sermayenin en şovenist, en reaksiyoner, en emperyalist, en “maço erkek” unsurlarındaysa, ezilen azınlık uluslardan, onlara mensup farklı dinlerden, mezheplerden, emekçilerden ve kadınlardan hiç kimse “vatan savunması” bekleyemez.

İran-İsrail savaşıyla meydana gelen koşullarda, “vatan savunması” en güncel konu haline gelmiştir. Şimdi başlarının belaya girdiğini gören bütün devletler vatandaşlarını “vatan savunmasına” çağırmakta. Bu devletlere bakıyoruz, hepsi aynı kapitalist, emperyalist, bölgesel emperyalist iplikten dokunmuş, ama birbirine düşmanlığın simgesi bayrakları dalgalandırıyor, vatandaşlarını, düşman devletin vatandaşlarına karşı bu bayrakların altında toplanmaya çağırırken, kendi uluslarından, dinlerinden, mezheplerinden, sınıflarından ve kadınlarından olmayanları devlet şiddetiyle ölüme sürüklüyorlar.

Vatan onların malı, onların ulusundan olmayan vatandaş onların paryası, çalışanlar onların ücretli kölesi, kadınlar onların cariyesi. “Vatan savunması” adına “vatana el koyan, vatandaşı, çalışanları, kadınları köleleştiren sistemi savunun” diyorlar. Ezilenlere “ölümde ortaklık” çağrısı yapanlar, ezilenler sayesinde zafer kazandıklarında, daha çok ezmeye hazırlanıyorlar. Ezecek olanın “zaferini” ezilen savunur mu?

“Dış cepheye” karşı “iç cephede birlik” böyle sağlanmaz. Ezdiğinden, sömürdüğünden, öldürdüğünden “vatan savunması” istenemez. Vatan “ortak vatansa”, ulus “demokratik ulussa”, devlet “demokratik cumhuriyetse”, işte o zaman vatan uğrunda savaşılır ve ölünür.

Şu anda tüm bölge devletleri, hepsinden önce İran ve Türkiye “beka” sorunuyla yüz yüze. Saldırgan İsrail’in, arkasındaki ABD ve İngiltere’nin karşısında bu “beka” sorununu nasıl çözecekler? Ya küresel güçlere teslim olacaklar ya da “vatan savunması” için bugüne kadar ezdikleri kendi halklarıyla barışacaklar. Vatanlarının “ortak vatan” olduğunu, vatandaşlarının “demokratik ulus” olduğunu, devletlerinin “demokratik cumhuriyet” olduğunu ilan edecek ve yenilmez bir “iç barış cephesi”yle ortak vatanı savunmanın şartlarını yaratacaklar.

Vatanı ortak vatan, ulusu demokratik ulus ve devleti demokratik cumhuriyet yapamadıkları için hem İran, hem de Türk devleti şu anda saldırgan İsrail’den çok Kürt halkından,  savaşın sonunda yeni Rojavalar gerçekleşir mi diye korkuyorlar. Oysa önlerinde, İsrail’in Kürt halkını “özgürleştirmesi” korkusu yerine, kendi devletlerinin Rojava’yla, Bakur’la, Rojhilat’la, Başkan Apo’nun açtığı yolda, ortak vatan, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet temelinde barışma, birlikte yaşama imkanı duruyor.

Siz Kürt halkının özgürlüğüne savaş açmazsanız, Kürt halkı size savaş açmayacaktır.

Açarsanız ne olur?

Şu olur: Türk ve İran devletlerinin bu savaşta ne kadar ittifak kurma hakları ve imkanları varsa, Kürt halkının da o kadar alternatifleri var. Umalım ki, her iki devlet, Kürt halkıyla ittifak alternatifini, vatanlarının savunulması için, asıl güç olarak görürler.

Savaşın kaderi Türk-Kürt-Pers-Arap halklarının ittifakı tarafından çizilecek.

Devlete “nasihat” bu kadar. Bir de devlete “yol” gösteren, ister Türk, ister Kürt olsun liberal ve ulusalcılara birkaç söz:

Savaşın karakteri ilk saldırıyı kimin yaptığı, kimin savunmada olduğu ile ilgili değildir. Savaşanların karakteri ile ilgilidir. Savaşan İsrail ve İran bölgesel emperyalist devletlerdir. Savaş emperyalist karakterdedir. İsrail’in arkasında NATO (ABD İran’a savaş ilan ettiği andan sonra Türkiye), İran’ın arkasında Rusya-Çin ve Pakistan var. Şimdi herkes bu savaşın sonunda hangi ittifak grubunun zaferinin halkların ortak çıkarına olacağı hakkında açık bir fikre sahip olmalıdır. Birinci yoldan mı, yani İsrail-ABD-Britanya ve Türkiye yolundan mı demokrasiye, özgürlüğe, adalete gideriz, yoksa ikinci yoldan, yani İran, Rusya-Çin, Pakistan yolundan mı? Liberaller birinci yoldan, ulusalcılar ikinci yoldan gidelim demekte. 

Yapmayın.

Liberaller zaten birinci yolda NATO’ya girdiğimizden beri yürümekte ve vardığımız sonuç ortada. En liberal NATO’cular Cemaatçilerdi, hepsi hapiste. Ulusalcıların ikinci yolu ise Rusya ve Çin olamayacağımıza göre, Türkiye’yi olsa olsa Pakistan yapar. O gün ulusalcının laik kırmızı çizgisi yemyeşil olur. “Efendim o yoldan gideriz, İsrail emperyalizmini gömeriz, işimiz bitince döneriz” demeyin. Dönemezsiniz. Birinci yoldan neredeyse 75 yıldır dönemediniz. Birinci ve ikinci yolların başında Türkiye yok. İki nükleer dev var. “Ayıyı yakaladım baba” diyen Nasreddin Hoca’nın oğluna dönersiniz, “getir” diyen babaya “gelmiyor” dediğinizde, “o zaman sen gel” deyince, “bırakmıyor” demek zorunda kalırsınız.

Demek ki, sosyalisti, dindarı, liberali, ulusalcısı için şu anda İmralı ile Devlet arasında müzakere edilen ve neredeyse tıkanmak üzere olan Üçüncü Yol’u, yani tüm bölge devletleri için “ortak vatan, demokratik ulus, demokratik cumhuriyet” yolunu açmak, Üçüncü Dünya Savaşı’ndan sağ-salim çıkmanın biricik çaresidir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bitlis’te beş minarenin yerini HES’ler alıyor

Sonraki Haber

 İsrail’in İran’a saldırısı ve olası demokratik fay hatları

Sonraki Haber
Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

 İsrail'in İran'a saldırısı ve olası demokratik fay hatları

SON HABERLER

Rojava Parkı’ndaki uyuşturucu nöbeti son buldu

Rojava Parkı’ndaki uyuşturucu nöbeti son buldu

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

ABD kişiyi ve 8 şirketi yaptırım listesine aldı

ABD kişiyi ve 8 şirketi yaptırım listesine aldı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Zeytinliklerin maden şirketlerine açılması protesto edildi

Zeytinliklerin maden şirketlerine açılması protesto edildi

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Suruç anmasında adalet çağrısı yinelendi

Suruç anmasında adalet çağrısı yinelendi

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

İran Dışişleri Bakanı Erakçi: İsrail’e karşı harekete geçin

İran Dışişleri Bakanı Erakçi: İsrail’e karşı harekete geçin

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

YJA-STAR’lı Şehrîban Altürk’ün taziyesine kitlesel ziyaret

YJA-STAR’lı Şehrîban Altürk’ün taziyesine kitlesel ziyaret

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

DEM Parti’den süreç ziyaretleri

DEM Parti’den süreç ziyaretleri

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır