Demokratik toplum bireyinin görev ve sorumluluğu, kapitalist modernite sisteminin, özüne yabancılaştırdığı bireyi örgütlemektir. Demokratik toplumda gençliğin esas sorumluluğu ise komün sistemlerinde ve bölgesel meclislerde örgütlenip varlığını kazanma savaşıdır
Afşin Aybar
Zaman, soluksuz bir yürüyüş, masum masum uçan kelebeğin kanatlarına ve daldaki yaprağa fısıldayarak akıp gidiyor sonsuz boşlukta. Bazen karınca misali sonsuz bir emek, bazen de yedi günlük kelebeğin ömrüne sığdırılmış hayat hikayesi gibi varlığına ulaşmak istiyor. Kimi zaman ağaç yapraklarında, kimi zaman da kelebeğin kanatlarına nakşedilmiş kısacık ömürde, bazen de bastığımız toprağın derin yarıklarında duymak mümkündür zamanı.
Zaman, soluksuz bir yürüyüş olduğu gibi kulaklara fısıldamış özgürlük çığlığıdır. Özgürlük çığlıkları, bir bir nakşediliyor varlığın ruhuna…
Tarih, fısıldayan zamanın kutsal sözleridir. Bir yanı ağaç yapraklarında şekillenmiş demokratik toplumun mücadelesi, bir yanı da kapitalist uygarlığın çarpıtılmış sözleri…
Demokratik toplum, zamanın özünü yaşamsal kılan ve daha çok ahlaki-politik ilkeler temelinde kendini yönetmek isteyen doğal toplumun güncellenmiş tarihidir. Özü doğa olan, sözü demokratik ve “kendi olma” -yani Xwebûn arayışı- olan toplumun özüne ulaşma arayışıdır. Özünde doğa olan demokrasinin, aynı zamanda dalın yapraklarına fısıldayan sözleri; kadın özgürlükçü ve eşitliği, zamanın ruhuna göre şekillenen toplumun zaman dilimidir. Karşı devrim olarak şekillenen kapitalist modernite daha çok sermaye tekeli üzerinde varlığını şekillendirmeye çalışsa da özünde çarpıtılmış sözlerin yalan üzerine kurulu tarihidir. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” liberalizmin temel sloganı olmuştur.
Bu, bireyciliğe ve sahte özgürlüğe dayanan sahte ve kof bir yaşam kültürüdür. Ayrıca kendi kendini yöneten toplumun yönetim sistemini belirli kişilerle sınırlandırarak toplumu iradesiz, politikasız sürü toplumu yaratmayı hedeflemektedir.
Demokratik toplumun özgürlük sözleri ve kalplerden gözlere fışkıran zaman dilimi, Jean Jacques Rousseau’nun; “kazık toprağa çakılıp burası benim diyene, biri cesaret edip çıkarmaya cesaret etseydi sınırlar doğmazdı” dediği gibi demokratik toplum parçalanıp içi boş, sahte bir yaşama sürüklenmezdi.
Bu kazık toprağın kalbine saplanmış ve parçalanmış toplumun derin yarasıydı. Kendisini “Böl-parçala yönet” siyasetiyle örgütleyen kapitalizmin diğer bir ayağı olan ulus devlet, tek bir zihniyete dayalı bir toplum yaratmak istese de zamanın ruhu ve dili örgütlenen demokratik toplumun zamanı ve ruhudur.
Bilindiği gibi 21. yüzyılda kaos ve kriz sürecine giren kapitalist modernite, yaşadığı krizi aşmak ve kendini sonsuz güç ilan etmek istemektedir. Her yere yaymış olduğu egemenlik ve sömürü savaşlarıyla Ortadoğu’yu krizin eşiğine çekmek istediği gibi, toplumda serbest bıraktığı ve yönlendirdiği her türlü özel savaş yöntemini devreye koyarak gençliği uyuşturucu ve ajanlaştırma ile ahlaki çöküntüyü devlet siyasetine dönüştürerek, gençliği yoz bir yaşama teşvik etmektedir. Özellikle gençlik üzerinde yürütülen bu siyaset, özüne yabancılaşmış bireyi yaratmak içindir. Çünkü gençlik sadece biyolojik bir durum değil, aksine toplumun isyancı ve yenilikçi ruhunu temsil etmektedir. Birey, toplumun ahlaki-politik değerlerini yitirmediği sürece, öncü güçtür.
Demokratik toplum bireyinin görev ve sorumluluğu, kapitalist modernite sisteminin, özüne yabancılaştırdığı bireyi örgütlemektir. Demokratik toplumda gençliğin esas sorumluluğu ise komün sistemlerinde ve bölgesel meclislerde örgütlenip varlığını kazanma savaşıdır. Varlık ancak, demokratik toplumun temel ayaklarını oluşturarak ahlaki-politik toplumu yaratmakla mümkün olabilir. Birey kendi varlığını kazanmak ve varlığını özgürleştirmek istediği gibi bireyden topluma, toplumdan bireye şiarıyla yanındakini özgürleştirmeyi hedefleyen özgür bireydir. Tarihsel özden ve tarihin fısıldayan sözlerine kulak veren gençlik, aynı zamanda tarihin manevi gücünü güncelleştirebilecek gençlik, demokratik toplumda öncü güç konumundadır.
Gençlik biyolojik sınırlardan ibaret olmadığı gibi, demokratik modernitenin aktif yürütücüsüdür. İsyancı ruhunu canlı tutan gençlik bu sistemin esas yürütücüsüdür, dinamik gücüdür.
Günümüz koşularında demokratik modernitenin temel ayakları komün, mahalle komisyonları ve meclislere dayanır. Bu örgütsel yapı, tarihsel olarak çıkan isyanların bölgesel güç olmaktan çıkıp, toplumsal örgütlenmeye giderek, tarihte hakikati barındıran en doğru cevaptır.
Bu süreçte kapitalist modernitenin yaşadığı kaos, demokratik toplum paradigmasının lehinedir. Ve buna karşı her yerde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen çalışmalara katılmak ve daha da aktif hale gelmesini amaçlamak, gençliğin temel sorumluluğudur. Çünkü gençliğin özgürlüğü Önder Apo’nun özgürlüğüyle mümkündür.
Zafere olan inanç, Ali Çiçek’lerin Amed zindanında başlattığı mücadeleyi “genç başladık genç başaracağız” şiarıyla hedefe götürmek, gençliğin ahlaki ve vicdani sorumluluğudur. Zaman, Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum çağrısıyla başlayan ve öncülüğünü genç ruhlu barış elçisi Sırrı Süreyya Önder’in yaptığı mücadeleyi güçlendirmekten geçtiğinin bilincinde olma zamanıdır. Özellikle 21. yüzyılın tarihsel sorumluğunu üstlenecek olan gençliğin baskıyı kabul etmeyen, daha çok özgür koşullarda yaşamayı amaçlayan gençliğin demokratik gençlik konfederasyonlarını kurma zamanıdır. Zamanın fısıltısı şunu demektedir: ‘‘Demokratik toplumu inşa temelinde sürece katılma ve her alanda örgütlenme zamanıdır.’’