Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 21 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında, tüm ülkelere, mültecilerin temel haklarının sağlanması konusunda kalıcı çözümler geliştirilmesi çağrısı yaptı
Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 21 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Şişhane Meydanı’nda açıklama gerçekleştirdi. Açıklamaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Sak’nin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Açıklama metni Kürtçe, Türkçe ve İngilizce okundu.
Göçmen Mülteci Dayanışması Ağı adına konuşan Gülseren Yoleri, 21 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde milyonlarca insanın savaş, yoksulluk, sömürü ve baskıdan kaçarak hayatta kalma mücadelesi verdiğini belirterek, “Göç yolları boyunca ve vardıkları ülkelerde onları bekleyen şey, çoğu zaman insan onuruna yakışmayan yaşam koşulları, ırkçılık, ayrımcılık, dışlama ve sömürüdür” diye konuştu.
İsrail-İran çatışması
İsrail-İran gerilimine ve savaş politikalarına karşı Ortadoğu halklarının birliğinin önemli olduğunu kaydeden Gülseren Yoleri, “Ortadoğu, bir kez daha emperyalist planların, bölgesel iktidar hesaplarının ve silah tüccarlarının çıkarları uğruna yeni bir savaş sarmalının eşiğinde. İsrail ve İran arasında tırmanan gerilim tüm bölge halklarının ve özellikle işçi sınıfının üzerine bomba gibi düşmektedir. Siyonist İsrail’in saldırgan politikaları ve İran rejiminin karşı hamleleri, halkların güvenliğini değil, bölgeyi kaosa sürüklemeyi hedeflemektedir. Bu savaş senaryosu, milyonlarca insan için yeni bir yerinden edilme tehdidi anlamına gelmektedir. Yeni bir savaş dalgası, göç yollarında ölüm, sınır kapılarında dışlanma ve gittikleri ülkelerde ucuz, güvencesiz işçiliğe mahkûm edilme demektir” diye konuştu.
‘GGM’ler cezaevine dönüştü’
Türkiye’de Geri Gönderme Merkezleri’nin sayısının giderek arttığını ve buraların fiili cezaevlerine dönüştüğünü söyleyen Gülseren Yoleri, “Hukuki güvenceden yoksun gözaltılar, kötü muamele, avukata erişimin engellenmesi ve keyfi sınır dışı uygulamaları artık “olağan” hale getirildi. Sınır dışı edilenlerin akıbeti bilinmiyor; Devletin, yargının ve medyanın sessizliği, bu cinayeti mümkün kılan zeminin ta kendisidir” şeklinde konuştu.
Mülteci kadınlar
Mülteci kadın ve LGBTİ+’ların, hem göçmen kimlikleriyle hem de cinsiyet kimlikleriyle çok yönlü bir ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldıklarının altını çizen Gülseren Yoleri, “Cinsel şiddet, güvencesiz işçilik, fuhuşa zorlanma, barınma sorunları, sağlık hizmetlerine erişememe, trans kimlikli mültecilerin belgelenme ve geçim mücadelesi… Devletin yok saydığı bu yaşamlar, toplumsal nefretin hedefinde. Ne kadınlar ne LGBTİ+’lar güvende değil; hele ki mültecilerse, bu güvencesizlik katbekat artıyor” dedi.
Birlikte mücadele çağrısı
Ardından konuşan DEM Parti Göçmen ve Mülteci Komisyonu Eşsözcüsü Murad Mıhçı, “İran, Irak, Suriye’de yaşanan çatışmalar sebebiyle insanlar yerlerinden yurtlarından oluyorlar. Burada yaşayan İranlı dostlar memleketlerine gidiyorlar. Ekonomik anlamda ciddi sorunlar yaşıyorlar. Hiçbir mülteci buraların misafiri değildir. Var olan toprakların sınırsızlığı savunuluyorsa hep birlikte bunun mücadelesini vermeliyiz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: MA