Ortadoğu’da “ateşkes” kelimesi telaffuz ediliyorsa, dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu coğrafyada barış, genellikle fırtınanın diğer adıdır. İran ve İsrail arasında, ABD’nin önerisiyle fiili bir ateşkesin yürürlüğe girmesi de tam olarak böyle okunmalıdır: Sessizlik değil, stratejik suskunluk. Savaşın bittiği değil, şimdilik ertelendiği bir dönemin habercisi. Ve her şeyden önce, bu tabloyu Kürtler doğru okumalıdır.
Bu ateşkes, halklar arasında değil; istihbarat servisleri ve çıkar masaları arasında yapılmıştır. Ne İsrail’in saldırı politikalarından vazgeçtiğini gösteriyor, ne de İran’ın emperyal hedeflerinden. ABD ise burada barışı getiren değil; oyunu yeniden kuran, taşları yeniden dizen bir küresel düzenleyici olarak sahnede. Kürt halkı açısından ise bu gelişme, yeni bir döneme girildiğinin değil, zaten var olan dengenin kısa süreli bir nefeslenmeye geçtiğinin işaretidir.
ABD’nin arabuluculuğu, kimsenin gözünü boyamamalı. Bu ülke, Ortadoğu’da hiçbir zaman halkların özgürlüğü için sahada olmadı. Bir yanda İran’a “şimdilik dur” deniyor, öbür yanda İsrail’e “nefes al, hazırlan” mesajı veriliyor. Peki ya halklar? Onlar yine yoklar. Sesleri yine duyulmuyor.
Tam da bu nedenle Kürtlerin yaklaşımı stratejik bir ayıklık içermelidir. Ortadoğu’daki hiçbir devletle saf tutmak, özgürlük rotasından sapmanın gerekçesi olamaz. Ne İran’ın “anti-emperyalist” ambalajına, ne İsrail’in “Batı müttefiki” cilasına kapılmamak gerekir. Her ikisi de halkların değil, rejimlerin bekasını önceleyen yapılar. Ve her ikisi de Kürt halkının temel haklarını bastırma, yok sayma, geciktirme konusunda ortaklaşabiliyor.
Peki bu ateşkesten ne öğrenilmeli?
Birincisi, barış ancak halklar arasında anlamlıdır. Devletlerin vardığı geçici mutabakatlar, savaşsızlık anlamına gelmez. İkincisi, Ortadoğu’nun kaderi saray masalarında değil; direnişle yazılır. Üçüncüsü, Kürt halkı için gerçek barış, halkların eşitliği ve özgürlüğünü önceleyen bir demokratik çözümle mümkündür.
Kürt halkı, defalarca aldatıldı. Artık umutla değil, hafızayla yol almak zorunda. İran’ın molla rejimi de İsrail’in apartheid politikaları da Türkiye’nin militarist inadı da bu halkın özgürlük arzusuna ket vuramaz. Ve bu yüzden devrimci bir duruş, hiçbir devletin yanında değil; sadece halkların yanında durmayı gerektirir.
Sonuç olarak, İran ile İsrail arasındaki bu fiili ateşkes; Kürtler için ne bir fırsattır ne bir tehdit. Sadece hatırlatıcıdır: Özgürlük başkalarının anlaşmasında değil, kendi örgütlülüğünde saklıdır. Halklar için barış, çözüm olmadan gelmez. Ve çözüm, ateşkesle değil; hakikatle başlar.