Kürt sorununun diyalogla çözülmesi tartışmalarının başlandığı 2005’te kitapevini bombalamaya çalışan askerleri suçüstü yakalamasıyla kamuoyunda tanınan Seferi Yılmaz, ‘Demokratik kitle örgütleri, halk, emek hareketleri olarak daha güçlü bir şekilde tavır geliştirerek barışı gündemleştirmek gerekir’ dedi
Kürt sorununun askeri yöntemlerle çözümüne karşı çözümün diyalogla sağlanması tartışmaların başladığı 2005’te, Colemêrg’in (Hakkari) Şemzînan (Şemdinli) ilçesinde sahibi olduğu Umut Kitapevi’ni bombalamaya çalışan 2 uzman çavuşu, suçüstü yakalayan Seferi Yılmaz, provokasyonlara karşı herkesin barışı savunmak için sahaya inmesi gerektiğini söyledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ve yürütülen süreçle ilgili Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Seferi Yılmaz, masa başında çözülmesi gereken bir sorunun bu şekliyle çözülmediği için savaş sonucunu doğurduğunu dile getirdi.
‘Mücadele şimdi başlıyor’
Meseleyi konuşma imkanı olsaydı, savaşla sonuçlanmayacağını vurgulayan Seferi Yılmaz, “Eğer o dönemde ve o şartlarda herkesin fikirlerini rahatça söyleyebilme olanağı olsaydı bu savaş olmazdı. Artık bu aşamadan sonra hiçbir asimilasyoncu güç, hiçbir devlet ya da iktidar Kürtleri inkar edemez. Çünkü Kürtler o bilince ulaşmış durumdadır. Zaten canlı mücadelenin bitirilmesi sorunun çözüldüğü anlamına gelmez; aslında asıl mücadele şimdi başlıyor. Yenilenen örgütlemelerle yeni olanaklarla yeni meclislerle yeni komünlerle kendini örgütleyerek bu mücadele devam edecektir” ifadelerini kullandı.
‘Yüzyıllık sorun’
Abdullah Öcalan’ın paradigmasına dikkati çeken Seferi Yılmaz, “Sayın Öcalan, 91, 93, 95, 96’larda ateşkesle yine bir muhatap arayışına girdi. Ne yazık ki bugüne kadar ciddi bir muhatap çıkmış değil. Kürt sorunu yüzyılların ötesinde olan bir sorundur. Bu sorun birkaç demokratik paketle ya da bir hukuki zeminle çözülecek bir sorun değil. Ya da birkaç hasta tutsağın bırakılmasıyla çözülecek bir sorun değildir” ifadelerini kullandı.
Devletin ciddi bir adım atmadığını belirten Seferi Yılmaz, devleti adım atmaya zorlayacak olanın demokratik kitle örgütleri olduğunu belirtti.
‘Halklar irade ortaya koymalı’
Savaşın bedelini ödeyen Kürtlerin sürece daha çok sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Seferi Yılmaz, “Türkiye’deki halklar da aynı şekilde kendi sorunları çözme konusunda irade ortaya koymalıdır. Şovence bir yaklaşımla ne kendi sorunlarını ne de Kürt halkının sorunlarına destek olabilirler. Bunun için de önce Sayın Öcalan’ın koşulları düzeltilmeli, kitle örgütleriyle daha yakından ilişki kurabilmelidir. Yine ikna olmayan kesimlere bu sorunların kavratılması açısından iletişim kurabilmelidir. Bu 40-50 yıllık savaşta yaşanan büyük tahribatlar var ve elbette sorunun çözülmesi kolay değil. Bununla birlikte ilk önce yapılması gereken Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasıdır. Örgütleme özgürlüğü, akademisyenlerle görüşebilme imkanı, toplum psikolojisini iyi çözümlemesi gereken görüşmelerin olması gerekir. Bu sürecin yumuşaması için bunlar elzemdir” diye konuştu.
‘Sürece sahip çıkmalıyız’
Herkesin bu süreçte dikkatli olması gerektiğini ifade eden Seferi Yılmaz, “Ulusal kurtuluş hareketlerine bakıldığında en büyük katliamların yaşandığı dönem görüşmelerin devam ettiği süreçlerdir. Bu süreç devletin adım atmaması nedeniyle halen sözde ilerleyen bir süreçtir. Demokratik kitle örgütleri, halk, emek hareketleri olarak daha güçlü bir şekilde tavır geliştirerek barışı gündemleştirmek gerekir. Siyasi partiler kendini yeniden biçimlendirmeli ve güçlü bir şekilde sahaya inmelidir. Bunun karşısında tabii ki devletin engellemeleri olacaktır, ama tüm siyasi hareketlerimiz en radikal şekilde sokağa inmelidir. Devletten başka bir şekilde iyi adım beklemek bir gaflettir. Bu açıdan halk olarak kendimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Siyasi partiler kendini gözden geçirmeli ve gecesi gündüzüyle kendini sürece katmalıdır” diye belirtti.
HABER MERKEZİ