• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Temmuz 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Toplumsal doğa ve sorunsallık kapsamında cinsiyet ve sorunsallığı-I

5 Temmuz 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Kadın, Manşet
Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Her defasında kapitalist modernitenin kırımdan geçirdiği kadınlığa karşı ana kadının ve analık emeğinin kültürü oluşturduğu milada işaret ediyor. Ulusal kurtuluştan demokratik ulusun inşasına; cinsiyet özgürlükçülükten kadın özgürlükçü paradigmaya geçişte, aslında hareketin dönüşümle geliştirdiği bütün süreçlerde benzer diyalektiği görebiliyoruz

Ruşen Seydaoğlu

İçinden geçtiğimiz çağ, inanca, felsefeye, siyasete ya da geniş bir toplam olarak bilime içkin görebileceğimiz hemen her bilgiye hızlı erişim konusunda büyük konfor alanları yaratıyor. Aynı zamanda bu çağ kapitalizmin tüketim alışkanlıklarını diğer edimlerimizde olduğu gibi bilgiyle olan ilişkimizde de ciddi tahribatlar oluşturacak şekilde devrede tutuyor. Günden güne bilginin kökeni, toplumla olan ilişkisi ya da hangi bütünlük içinde tariflendiği daha az önemseniyor. Yerine toplumsallığın değil bencilliğin derinleştiği, yüzeydekinden ibaret kısım ile yetinme, sosyal tatminler için pazarlama ya da kaba ajite ve propagandalarla daraltma gibi eğilimler konuluyor. Bilginin kutsallaştıran üretim değeri yerine kapitalist ve erkek egemen sistemin tekelindeki veri oluşturuluyor ve bu verinin kullanım değeri ikame ediliyor. Yani değer, en çok da kapitalist tüketilebilirlik üzerinden ters yüz ediliyor.

Ama Abdullah Öcalan, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt Kadın Hareketi, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite sistemine çağrı yaptığı ilk günden beri, hakikati ifade eden bilginin kökenlerini tarihsel-toplumsal-bilimsel temellerde arayarak, bulduğunu yorumlayarak, yorumladığını sistemleştirerek yola devam ediyor. Yine her defasında kapitalist modernitenin kırımdan geçirdiği kadınlığa karşı ana kadının ve analık emeğinin kültürü oluşturduğu milada işaret ediyor. Ulusal kurtuluştan demokratik ulusun inşasına; cinsiyet özgürlükçülükten kadın özgürlükçü paradigmaya geçişte, aslında hareketin dönüşümle geliştirdiği bütün süreçlerde benzer diyalektiği görebiliyoruz.

Yani bir anlamda tarihsel-toplumsal-bilimsel olan bilgiye eriştikçe derinleşen yorumlar, kurtuluşu getirecek sistemi örüyor. Ancak bu durumun kapitalist çağın ihtiyaçlarını karşılamak, bu çağa ayak uydurmak gibi modernist eğilimlerle karıştırılmaması gerekiyor. Bu çağı görmek kadar çağın bireyinin ve toplumunun ihtiyaçları diye sunulanların nasıl bir illüzyon olduğunu ifşa etmeyi, çağın sahici toplumsal ihtiyaçlarını ortaya koymayı ve yine geçmişi görmeyi, tarihsel kökler üzerinden yeşermeyi ifade ediyor.

Kuruluş ve inşa bütünselliği

Haliyle Abdullah Öcalan’ın 7 başlık halinde demokratik toplum için değişim dönüşüm odaklarını açtığı perspektifinin de ancak Kürtleri PKK’nin kurulması kararına götüren tarihselliği, bireysel-toplumsal deneyimleri, kuruluş hazırlıklarından bugüne kadar toplumsal-diyalektik ölçülerle açığa çıkan kadın-toplum çözümlemeleri, kavram-kuram-inşa bütünselliği ve perspektifteki bütün odakların birbirleriyle ilişkiselliğini gözeterek anlaşılabileceğini düşünüyoruz.

Tüm diğer başlıkları olduğu gibi bu başlığı da Öcalan’ın başta İmralı süreciyle birlikte hazırladığı 5 ciltlik yoğunlaşmaları olmak üzere, farklı dönemlerde sunduğu perspektifler, röportajlar ve çözümlemelerin rehberliğinde okumak gerekiyor. Bu kapsamda kendisinin tarihsel yorum yöntemini işleterek Toplumsal Doğa ve Sorunsallık genelinde cinsiyet ve sorunsal haline gelmesini bir kez daha anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.

Değişim, dönüşüm ve yeniden inşanın ele alındığı perspektifteki “Toplum kurulan, yıkılan ve yeniden kurulan bir fiil halidir” çözümlemesi, belirleyici bir odak olarak; ancak Öcalan’ın ve hareketin onlarca yıl önce ortaya koyduğu “oluş” tartışmalarıyla çok daha öncesinde başlamış bir kuramsallığa dayanıyor. Toplumun ve haliyle o toplumu oluşturanların, taşıdığı enerji ve özgürlük eğilimine aykırı olarak donuk ve soğuk- iktidarlaşmış, muhafazakarlaşmış, toplumsal özelliklerini kaybetmeye başlamış olma anlamında- bir forma girmesi durumunda, bu halin tam da toplumun taşıdığı enerji ile aşılabileceği inancına ve bilincine dayanıyor. Bunun yansımalarını hem Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nda hem de yeni dönem perspektifinde görebiliyoruz.

Enerji ile değiştirme çabası

Dayanak kuram, enerji-madde-form tartışmalarında kapsamlı olarak değerlendirilen evrenin özgürlük eğilimi taşıdığı, evren içinde oluşlara dağılan enerjinin maddeleri oluşturduğu; ancak bu durumdayken bile enerjinin sürekli içinde tutulduğu formu aşma, değiştirme çabasına girdiğini içeriyor. Bu açıdan perspektif içindeki akışkan enerji, akışkanlık enerjisi Öcalan tarafından daha önce defalarca kullanılan ve açık bir şekilde özgürlük arayışı ile eş anlamlı ifade edilen bir kavram olarak yeniden karşımıza çıkıyor.

Biraz daha ayrıntılandırmak gerekirse; Öcalan’ın felsefedeki mutlak tin üzerine yaptığı çözümlemelerde her şey-hiçbir şey olmak arasındaki gerilimin, her şeye yetebilecek olan evrenin yaratılmasıyla aşıldığı, bir anlamda hiçbir şey olmaktan çıkıldığı vurgulanır. Evren taşıdığı enerji ile varlık-yokluk ikileminden yokluğu aşarak kendini oluşturmuştur, denebilir. Bu tartışmanın hareketin kaynaklarında, klasik idealizm-materyalizm ikilemini anlamsız kılan, enerji-madde birlikteliğini ortaya koyan Einstein’ın meşhur “enerji-madde dönüşümü” ilkesiyle birlikte yorumlandığını hatırlatmamız gerekir.

Enerjinin cinslerdeki görünümü de bunun bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir. Canlılığın oluşum ve gelişim süreçlerinin, kendinin aynısı-ikizi şeklinde kopyaladığı oluşlardan, farklılaşmaya doğru evrilen bir serüvende açığa çıktığı belirtilir. Biyolojik formlar olarak ifade edilen kromozomlara baktığımızda da X’ten Y’nin açığa çıktığı, X’in kendine benzeyen ama farklı olan başka bir oluşu-üremeyi gerçekleştirdiği görülebilir. Güncel verilere göre Y’nin yaklaşık 700 genden, X’in ise 3000’den fazla genden oluştuğuna dair veriler, farklı enerji miktarları taşıdıklarının göstergeleri olarak sunulur. Biyolojik verilere dayanarak ifade edilen bu durum “her madde formunun enerji payı farklıdır. Kadın maddesindeki farklılık ve erkek maddesindeki farklılık oluşlarını açığa çıkaran enerjinin miktar ve yapı olarak farklı olmasındandır. Ancak farklılığı doğuran kadın formudur” belirlemesiyle kendi bilimsel yaklaşımını ortaya koyar.

Alınan formlarla birinci doğa ve ikinci doğa oluşur. Ama tüm bu süreçler; enerjinin maddeye dönüşmesi, form alması, taşıdığı enerjiyle formların gelişmesi, evrenin saat gibi işleyen diyalektiğinin durmaksızın ve her an farklılaşarak, gelişerek sürmesi, en son ve en yetkin halkası olarak da insanın görülmesi kapsamında yürütülür. İnsanın toplumsallaşması ise var olan anlam arayışının en üst düzeye ulaşması olarak tariflenir. Doğada hayvana nazaran daha korumasız olan ama beslenme, güvenlik ve üreme güdüleri devam eden insanı toplumsallaşmaya götüren; o gün ismi böyle konulmamış olsa da dayanışma, hayatta kalmak için birlikte hareket etme gibi motivasyonlardır. Ancak en son ve en yetkin yine zihni en genişleyebilir oluş olarak ele alınan insan; diğer oluşların ötesine topluluktan toplumsallığa evrilmekle geçebilmiştir. Sürü olmamak, onun kaba bir biyoloji olmadığının, enerji denilenin insanda ruh anlamına geldiğinin en önemli göstergesi olarak sayılmıştır.

Doğadan öğrenilen bilgi

İnsan gerçekliği ve tarihsel bir oluş olarak insana bakış, insanın doğadaki diğer canlıların aksine verili olanla yetinmediğini gösterir. Zekâsı ile doğanın verdiklerinin yanı sıra verilenleri dönüştürüp yeniyi oluşturur. Tanrı gibi yoktan var etmez. Doğada olanlarla, doğadan öğrendiği bilgiyi kullanarak araçlar üretir, araçları ürettikçe zihninin daha fazla gelişmesi de insanı sürü olmaktan ayırır, verili olanların ötesine geçirir, analitik ve duygusal zekanın toplamını, duygu-düşünce-eylem bütünlüğünü dille de buluşturarak toplumsallaşmayı doğurmasını sağlar.

Tüm bu muazzam gelişim süreçlerini değerlendirirken Abdullah Öcalan’ı diğer filozoflardan ayıran en temel odak, kadın özgürlüğüne yüklediği anlam ve mücadelesi boyunca inşa ettiği kadın yoldaşlığıdır. Kadın varoluşunu ele alırken de tarihsel yorum yöntemini kullanır. Yaklaşımının taktiksel olmadığı hareket içinde açtığı alan, özgün-özerkleşmeye pratikte verdiği güç ve destekte somutlaşmıştır. En belirleyici ise tarih anlatısını ulus devletleşmenin ve erkek egemenliğinin yaratımı olan pozitivizmden kurtararak doğal toplumda açığa çıkan kadın kültürünü hareketin tarih okuması haline getirmiş olmasıdır. Öne çıkarılan, kapitalist modernitedeki gibi hiyerarşik bir güç olma hali değil yatay, dayanışmacı ve üretici-icatçı varoluşun, insanlığın %80’lik bir döneminde kadın öncülüğünde beraber yaşadığı, bunun kolektif kadınlık eliyle uygulandığı, ana-kadın kültürünün bir hakikat olduğudur.

Nitekim doğal toplumdan çıkışa sebep olan hiyerarşinin, tahakkümün ve bunlarla gelen devletleşmenin erkek ve kadın oluştaki enerjileri yönetme, form verme, denetim altına alma çabası da bu tartışmadan bağımsız değerlendirilmez. Kafesleyici, engelleyici formlar olarak sistemin erkeği ve kadını olmak, aslında kendisinde mevcut olan akışkanlık enerjisini, özgürlük eğilimini durdurmak demektir. Ancak doğasına uygun davranmaya-kendi olma/xwebûn- karar veren oluşlarda bu akışkanlık yeniden devreye girer, denir. Öyleyse erkeğin sistemin donuklaştırdığı, sabitlediği enerjisi pekâlâ yeniden serbest kalabilir.

Yarın: Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi-II

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Terörsüz Türkiye’ söylemi ve Kürt sorunu

SON HABERLER

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Suriye’de ‘yeni düzen’ ve Rojava

‘Terörsüz Türkiye’ söylemi ve Kürt sorunu

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Direniş başarıldı, sıra demokratik toplumun inşasında (1)

Direniş başarıldı, sıra demokratik toplumun inşasında (1)

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Sınıf değil, komün ve devlet çelişkisi: Öcalan’ın Marksizme eleştirileri

Sınıf değil, komün ve devlet çelişkisi: Öcalan’ın Marksizme eleştirileri

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Munzur ve Pülümür nehirleri kirletiliyor

Munzur ve Pülümür nehirleri kirletiliyor

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Mesele Suriye’nin özgürleşmesi mi küresel ekonomiye entegrasyonu mu?

İşçi sınıfının açlıkla imtihanı

Yazar: Yeni Yaşam
5 Temmuz 2025

Demokratik Toplum Buluşmaları: Sürece sahip çıkmalıyız

Demokratik Toplum Buluşmaları: Sürece sahip çıkmalıyız

Yazar: Yeni Yaşam
4 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır