• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
6 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Toplumsal doğa ve kapsamında cinsiyet ve sorunsallığı-II

6 Temmuz 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Kadın, Manşet
Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Özgür eş yaşam, nasıl yaşamalı sorusuna hareket tarafından verilmiş en önemli cevaptır, kuramdır. Hareketin kadın kurtuluş ideolojisi, sonsuz boşanma ve kopuş teorisi, erkeği öldürmek, erkeğin değişimi ve dönüşümü projeleri mücadelede ve toplumda yarattığı etkiyle büyük bir birikim ifadesi olarak değerlendirilmeyi gerektirir

Ruşen Seydaoğlu

Kadınlığın salt biyolojiden ibaret bir oluş değil, toplumsal, kültürel, tarih içinde ne kadar parçalanmaya çalışılırsa çalışılsın bugüne taşınabilmiş kolektif bir kimlik, anlamsal bir bütünlük taşıdığı, önemli bir belirlemedir. Bu belirleme özgür kadınlığı kader gibi sunulan toplumsal cinsiyetçi rollerin dayanaklarından sıyırır. Ne kapitalist moderniteyle uzlaşmış kadın olmak ne de mevcut sisteme entegre olmuş, mülkiyetçi arzularla oluşmuş annelik bağlamında ele alınır. Ancak kadının biyolojik özellikleri yadsınmaz. Bilhassa ana-çocuk ilişkisi komünal bilincin gelişim evrelerinin ilkidir, denir. Sezgisel bağ, empati, doğayı gözlemleme, doğadan ahlaki yararlanma bağlamında gelişen bu ilişki, yaşam içinde topluma yansır, toplumu şekillendirir.

Diğer taraftan toplumsallığı oluşturan başkaca biyolojik özellikler de vardır. Aylık kanama, gebelik ve lohusalık gibi süreçlerde kadınların erkeklere kurallar koydukları şeklinde bilgiler mevcuttur. Bu kuralların erkeği güdülerin ötesinde bir oluşa, birlikte yaşam ölçüsüne gelmeye, var olan hayvani güdülerini düzene sokmaya yaradığı belirtilir.

Tabular kadar totemler de bu kadın özgürlükçü kuramsal tartışmanın merkezindedir. Toplumsallığın inşasında dinsel inancın ilk nüvesi olarak ahlaki semboller vardır. Kutsallar doğadadır, toplumdadır. Görünmeyen tanrılar değil totem sayılan, saygı duyulan, korunan kadın değerleridir, kadının değer verdikleridir. Yaşamı sürdürmelerini sağlayan suyu veren yağmurlar, nehirler, besleyen ağaçlar, üreten toprak, kutsallardır. Doğayla bütünleşme, anlamlandırma, saygınlığı oluşturur. Bu durumu gösteren bilimsel-arkeolojik bilgilere, hareketin kaynaklarında kapsamlı olarak yer verilir.

Kapitalist modernitenin müdahalesi

Ayrıntılı bir şekilde açmaya çalıştığımız tüm bu dayanakların bilhassa Abdullah Öcalan’ın perspektifinde “Erkeğe özgü düşünce, kadına özgü düşünce bunlar kesinlikle sorunsallığı ifade eder. Hatta sorun bile değildir, sorunsallıkta çakılıp kalmadır. Hatta diyalektik düşüncenin inkarıdır” bölümünün hakkıyla anlaşılmasını sağlayacağını sanıyoruz. Nitekim bu belirleme kapitalist modernitenin müdahalesiyle doğadan, kendi doğasından, toplumsallığından, erkek ve kadın olarak birbirinden kopartılan, anlam dünyasını kaybeden kadınlık ve erkeklik inşaları üzerinedir, denebilir.

Mevcut durum, sistemiçileşmiş kadınlığın ve erkekliğin yan yana ya da ayrı ayrı fark etmeksizin özgürlük, eşitlik ya da demokrasi getiremeyeceğinin ispatı gibidir. Varoluşun çarpıtıldığı kapitalist modernite sisteminden özgür oluşlar açığa çıkmayacağı gibi adeta sonsuz savaşma haliyle yok oluşa sürüklenen bir gerçeklik yaratılır. Ancak bu gerçeklikte bile, 50 yıllık ideolojik, kavramsal, kuramsal ve pratik varoluş her defasında yüzünü doğal toplumda gelişen kadın kültürüne, kadın etrafında gelişen toplumsal değerlere döner. Özgür kadınlığın ve özgür erkekliğin imkânını kadın kültürüyle tarifler.

Egemen erkek düzeyi

İçinden geçtiğimiz 50 yıllık süreç, inşa edilen bir devrim süreci olarak, devam eden bir devrim olarak tarifleniyorken bu süreçte direnen, örgütlenen, dönüşen ve öncülükten geri adım atmayan kadın varoluşu gücünü toplumsallaşmaktan alarak özgür kadınlığa yürümektedir. Bu anlayışı ve yaklaşımı görmezden gelerek; kapitalist moderniteden öğrenilen kurnazlıklarla sanki ideolojik perspektif, tutum ve yaşam değerleri Abdullah Öcalan tarafından değiştirilmişçesine kadınlar karşısında yeniden egemen erkek düzeyine düşmek, kadın varoluşunu kaba bir aynılıkla yorumlamak hakikati çarpıtmaktan öteye gitmeyecektir.

Perspektifin açığa çıkarması, en geniş toplumsal kesimlerle tartışılması umulan, kapitalist modernitenin sonsuz sömürü, anlamsızlık, ahlaksız tüketim ama üretimsizlik ve çarpık estetik anlayışı ile şekillendirdiği, kendiliğinden, birbirlerinden, tarihselliğinden ve toplumsallığından kopartarak oluşturduğu kadınlık ve erkekliğin yarattığı toplumsal sorunların nasıl aşılacağı, taşıdıkları enerjiyle özgür kadınlığın ve özgür erkekliğin nasıl oluşturulacağıdır.

Nitekim özgür eşyaşam, nasıl yaşamalı sorusuna hareket tarafından verilmiş en önemli cevaptır, kuramdır. Hareketin kadın kurtuluş ideolojisi, sonsuz boşanma ve kopuş teorisi, erkeği öldürmek, erkeğin değişimi ve dönüşümü projeleri mücadelede ve toplumda yarattığı etkiyle büyük bir birikim ifadesi olarak değerlendirilmeyi gerektirir.

Kolektif ve yaratıcı tartışmalar

Söz konusu devasa küllliyat kapitalist modernitenin hem kadında hem erkekte hiçbir değer bırakmamayı hedefleyen politikaları karşısında demokratik toplumun, demokratik ulusun inşasını, sahici bir kurtuluşu kadın özgürlükçü paradigmanın yaşamsallaşmasına bağlar; ancak bununla mümkün olduğunu söyler. Ve mücadeleye “ben kimim?” sorusuyla başlayan hareket, “Asıl muamma bir’in neden ikileştiğidir” sorunsalının kolektif, yeni ve yaratıcı tartışmalarla zenginleştikçe kapitalist modernite tarafından çok yönlü ters yüz edilen kadın-erkek oluşları, demokratik moderniteyi inşa edecek özgür öznelliklere dönüşeceğini çağın iddiası ve inşası olarak ortaya koyar. Yani kendi farkına varan doğa, mikro kozmos, zihni alabildiğine esneyen insan kendini yeniden doğuracaktır.

Demokratik toplum-özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış

İlk iki bölümde, perspektifin, toplumsal doğa ve sorunsallık başlığı kapsamında kadın ve erkek oluşun arkeolojisini Öcalan’ın, Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve Kürt Kadın Hareketi’nin on yıllar içinde açığa çıkardığı kaynakların rehberliğinde bir başlangıç olarak anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştık.  Son iki bölümde ise perspektifte ifade edilen; demokratik toplumun/demokratik ulusun nasıl yaşayanlarla, hangi ölçülerle yaşayanlarla açığa çıkabileceği üzerine aynı referanslarla cinsiyet kimlikleri, cinsel yönelimler ve sorunsallaşması konusuna odaklanacağız.

Baştan belirtmeliyiz, mücadele boyunca kadın ve erkek oluş dışındaki cinsiyet kimliklerinin ve cinsel yönelimlerin doğrudan ele alınmamasını bu konuda kapsamlı bir yoğunlaşma yokmuş ya da hareket tutum sahibi değilmiş gibi algılamak yanılgılı olacaktır. Nitekim Hareketin cins-cinsiyet-cinsellik-özgür insan başlıklarında yaptığı çözümlemeler, kadın-erkek varoluşları gibi eşcinsel varoluşların da demokratik toplumda/demokratik ulusta nasıl özneleşebileceğinin ölçülerini sunan içerikler olarak değerlendirilebilir.

Aksi, hareketin toplum düşmanı cinsiyetçi, dinci, milliyetçi ve endüstriyalist ideolojilere karşı duruşunu; bir yanıyla kadın kültürünün tarihsel toplumsal değerlerini esas aldığını diğer yanıyla erkek egemenliğine karşı açtığı savaşı yok saymak anlamına gelecektir. Bunun en büyük ispatı, Öcalan’ın mevcut sisteme entegre olmuş kadın ve erkek ilişkilerini cinsel, psikolojik ve toplumsal anlamda kölelikle eş değer gördüğü ifadeleri ve Kürt kadınların postmodern kölelikler dahil olmak üzere cinsiyetçiliğe dayalı sömürgeciliğin aşılması, kadın özgürleşmesinin inşa edilmesi için verdiği özgün özerk mücadeledeki ısrarıdır.

Bugüne kadar yürütülen tartışmalara, açığa çıkarılan teori, kavram ve kuramlara bakıldığında ilk göze çarpan tarihteki hiçbir bireyin ya da grubun varoluşlarının reddedilmediğidir. Resmi tarihin reddettiği, görmezden geldiği Heretiklerden İslam komüncülerine, cadılardan Hürremilere, Babek’e, Mazdek’e kadar bütün hakikat arayışçıları hareketin tarih yazımında yerine, anlamına kavuşturulmuştur. Tarihsel yorum yöntemiyle dinlerin, felsefi belirlemelerin, bilimin inşasının çıkış koşullarına yüzünü dönmüş, çıkış dönemlerinin toplum özellikleri ve ihtiyaçları üzerinde durmuş, nihayetinde iktidarla buluşmuşsa bunu teşhir etmiş, geleceğin tahayyülünde de bu deneyimleri merkezi bir yere koymuştur. Sanıyoruz en önemli çıkarsaması da kendi inşası ve denetimi altında olmayan varoluşları reddetmenin iktidar ve tahakküm odaklarına mahsus bir politika olduğudur. Perspektifte ifade edilen ise ne varoluşları reddetmek ne oldukları gibi kabul etmektir, üstelik bu yaklaşım yeni de değildir.

Doğru yaşam ve toplumsal değerler

Öcalan’ın “…farklılaşma olmadan yaşam olmaz” belirlemesi, tüm diğer farklılıkları da hesaba katan, cinsiyetçi olmayan, köleliği yeniden üretmeyen, bir cinsiyeti diğer cinsiyetten üstün görmeyen ama yine de ancak üremeyle yaşamın sürdürülebileceğini gören, böylelikle kadın-erkek ikililiğine dayanan ama bir yanıyla da herkesin üremesini gerekli görmeyen, insanı yaşamdaki bütün yetenekleriyle, özgürlük eğilimiyle izah eden anlayışa dayanır. Doğru yaşamı, güzel ve iyi olarak görüleni toplumsal değerlerle ne kadar buluştuğuyla sorgular. Kadın gibi hissetmek, erkek gibi hissetmek erkek egemen ve kapitalist sistemin inşa ettiği kadınlık ve erkeklik düşünüldüğünde, inşa edilen bu yanılgılı duygu endüstrisinde mümkün müdür, bunu çözümler. Nasıl yaşamak, davranmak gerektiğini, neyin yenilmesi, neyin giyilmesi gibi bireyi topluma açan edimleri eleştirir; ancak pozitivizm öğretisinden çıkarır yani karşıtından kurmaz. Ahlaki ve politik ilkelerle her bir bireyin yolunu bulmasını önerir.

Tabii bu tutum, Öcalan’ın da hareketin de kapitalizmin yarattığı tüketim alışkanlıklarına itirazı olmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır. Bugün hâlâ kadın kurtuluş ideolojisinin başlangıç ilkesi olarak görülen etik-estetik ilke, sivil siyaset de dahil olmak üzere bütün zihinsel çalışmaların temel konusudur. Kapitalizmin kadın ve erkeğinin nasıl göründüğü, nasıl yaşadığı en sert biçimde eleştiriye tabi tutulmaktadır. Mevcut kadınlık ancak özgür kadınlığın, ana kadın kültürünün tortusudur belirlemesi belki de bu değerlendirmelerin bütünlüğünü gösteren en net ifadedir. Bencil ve örgütsüz insanı, kendini savunmaktan, değerlerini korumaktan ve yaşatmaktan aciz düşmüş olarak değerlendirir. Özel mülkiyet için kredilerle, mesailerle kendini sisteme bağlayan, işçileşerek, patronlaşarak daha fazla köleleşen halin, özgür insanlığa, özgür topluma kendi eliyle ihanet etmek olarak ele alındığı, belirtilebilir. Yine estetik operasyonlar ve bedenin erkek egemen iktidarların kullanımına/denetimine bırakılması hem kadınlarda hem erkeklerde açığa çıkan anlamsızlığın en güçlü aracı olarak görülmektedir.

Bir zamanlar totem olan, yaşamı ürettiği, koruduğu ve sürdürdüğü için kutsallık atfedilen beden ve ruh bütünlüğü olarak kadın varlığıyla buluşma, cinsellik artık yaşamın devamlılığının şenlikli eylemi değildir, sonsuz sömürüye dayanan sonsuz haz alma arzusuna mahkûm edilmiştir. Erkek egemen ve kapitalist sistem, cinsellik edimini insanda, sahici bir özgürlüğe sıra gelmesin diye, özgürlük için mücadele edilmesin diye her an aklı ve eylemi sekse yöneltecek, bireyleri bu yolla denetimde tutarak modernleşmenin parçası yapacak, özgürlüğü illüzyona dönüştürerek ölçüsüzlüğü bir özgürlük alanı olarak tarifleyecektir.

Özgür ve özerk yaşam

Nitekim evrenin en şahane buluşması şeklinde ele alınan kadın erkek birlikteliğinin cinsiyetlerin birbirlerini köleleştirdiği, seks metasına, sömürü metasına dönüştürdüğü böylelikle yabancılaşmanın, toplumsal değerlerin yok edilmesinin zemininin bizzat sisteme teslim olmuş erkek ve kadın tarafından oluşturulduğu, kapitalist modernite ile cinselliğin adeta pornografi, teşhircilik ve fuhuş ile özdeş görüldüğü; toplum biraz bile incelendiğinde karşılaşılan ilk gerçekliktir. Kafesteki dişi ve erkek kaplan metaforlarıyla gösterilmek istenen, birlikte özgür ve özerk olarak yaşayabilecekken, bir zamanlar yaşayabiliyorken 9 katmanlı tarihsellikte ters yüz edilen kadınlık ve erkekliğin ortaya çıkardığı ve sürdürdüğü savaşın, özgürleşme getirmeyeceği olabilir.

Tüm bunlar ve arttırabileceğimiz çözümlemelerle ifade edilenler ve elbette çözüm olarak sunulanlar sadece heteroseksüel kadın ve erkekler için mi geçerlidir?

Hareketin, demokratik ulus/toplum için kültür ve ahlak bağlamında cinsellikte, beslenmede, giyinmede, barınmada oburlaşmaya, sonsuz tüketime ve metalaşmaya karşı çıkışı, neredeyse bütün toplumsal perspektiflerinin esasını oluşturur. Bu değerlendirmelerden ve dayandığı külliyattan; farklılığın üremeyle, kadın ve erkek aracılığıyla oluştuğu kadar, yaşamın üremeden ibaret olmadığı, bireyin farklılaşmaya karşı muhafazakâr yaklaşımlardan kurtulması gerektiği de çıkarılabilir. Karşıtlaşma, farklılaşma karşısında en güçlü manipülasyon olarak sürekli yeniden üretiliyorken farklılığa yaklaşımı karşıtlaşmadan kurtarmak; dogmalaşmış, kemikleşmiş, toplumda uçurumlar açmış sorunlara daha derinden bakmayı ve çözmeyi yaratabilir.

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Yarın: Demokratik Toplum-özgürlük bağlamında LGBT+ oluşlara bakış-III

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Sonraki Haber

Küresel satranç tahtasında İsrail-İran geriliminin perde arkası

Sonraki Haber
Küresel satranç tahtasında İsrail-İran geriliminin perde arkası

Küresel satranç tahtasında İsrail-İran geriliminin perde arkası

SON HABERLER

Gençlik Çalıştayı: Demokratik Modernite özgürleşmektir

Gençlik Çalıştayı: Demokratik Modernite özgürleşmektir

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Êlih’te bir kadın şiddete uğradı

Êlih’te bir kadın şiddete uğradı

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

7 ayda 3 bin 181 yangın çıktı

7 ayda 3 bin 181 yangın çıktı

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

DEM Parti’den CHP’ye ziyaret: Operasyon kayyım anlayışının devamıdır

DEM Parti’den CHP’ye ziyaret: Operasyon kayyım anlayışının devamıdır

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

DEM Parti Eş Genel Başkanları, Devlet Bahçeli ile görüşecek

DEM Parti İmralı Heyeti Erdoğan ile görüşecek

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

DEM Parti Heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

İmralı Heyeti’nin Abdullah Öcalan ile görüşmesi sona erdi

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

DEM Parti, DBP ve KNK’den 1 Mayıs mesajı

DEM Parti MYK toplantısı sona erdi

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır